*Ölü Piyon Şehri*

62 19 60
                                    

"Dünyayı ayakları altına alan küçük kahramanlardık bizler

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Dünyayı ayakları altına alan küçük kahramanlardık bizler... Şimdiyse üzerimize çökmüş dünya hepimizin..."

*Ölü Piyon Şehri*
Bölüm Üç

Kalbimin fısıltıları rüzgarı andırıyordu adeta. Geçmişin kemikleriyle donanmış vücudum uyuşmuş, minik Mihri'nin iri gözlerinden akıttığı yaşlara bürünmüştü tenim. Yüreğimin boşluklarına akıp dolan damlalarda boğuluyordum her an. Ses tellerimin çıkaramadığı haykırış, şah damarımı zorluyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlamaktı belki de dermanım, lakin zihnimden geçen zalım düşünceler buna bile zaman ayırmama izin vermiyordu.

"Yani... Sen?" diyerek açık kalmaktan kuruyan dudaklarımı kapadım. Gözlerime takılı ela gözleri seyirdi kısa bir an. "Ben?" dedi kaşlarını indirip. Elinde sıkı sıkı tuttuğu çakmağa yeniden ilişti irislerim. Boğazımdaki yumru canımı yakıyordu acımasızca. "Neden direkt babama değil de, buraya getirdin beni?" Çenem titremeye başladığında yakınımda duran gövdesine iki elimle vurdum. "Hadi! Götür teslim et babama. Ne duruyorsun? Yoksa işkence falan mı yapmanı emretti?

Bakışları dediğim şeyle daha da anlamsızlaşırken burnundan güldüğünü fark ettim. "Ne babasından bahsediyorsun, küçük ibne? Eğer seni serbest bırakmam için yaptığın bokumvari bir oyunsa şimdiden söyleyeyim." Bir adım attı. Durdu. Başını usulca sağa sola sallayarak gülümsedi. Avuçlarındaki çakmağı gözümün önünde getirerek sallamaya başladı. "Bu çakmağı sana yedirtiririm."

Duruşumdan ödün vermeyerek yaptığını yapıp gülümsemeye çalıştım. Ardından çakmağı elinden hızlıca kaparak yukarı kaldırdım. Sert bakışları afallasa da bozmayarak çakmağa odaklandı. "Bu çakmak var ya?" dedim başımla işaret göstererek. "Bu çakmağı babama ben hediye etmiştim." Gözlerim dolsa da devam ettim konuşmaya. "Daha doğrusu etmeye çalışmıştım! Kendisi çakmağı yere fırlatmıştı. Şimdi, bunun sende ne aradığını öğrenmek hakkım değil mi? Nereden buldun? Kimsin sen?"

Ela gözlerinden geçen duygu değişiminin şahidi oldum. Bakışlarına anlam taşınırken gözlerinin dolmaması için çaba harcadığını hissettim. Bir an kısa süreliğine düşündüm. Acaba yanlış bir şey mi söyledim diye. Fakat çakmağı hatırladığımda eski halime dönüş yaptım. Yüzü düşmüş, gözlerini süsleyen renkler solmuştu sanki. Bir yandan ne olduğunu sormak isteyen kalbim, diğer yandan kendinin anlatmasını bekleyen tarafım...

"Mihri..."

İsmimi fısıldayan dudakları kekeliyordu. Yutkundum. Gözlerine dokunan saç tellerini çekmek için tenezzül etmedi bile. Bitkisel hayat yaşıyor gibiydi. Düşündüm. Böyle bir tepki veren kişi gerçekten babamın adamı ola bilirmiydi? Olmaması için yalvaran, atışını her hücremde hissettiğim kalbimi esir almıştı korku. Pencereden yüzüme vuran ay ışığıyla gözlerimi kıstım.

Küllükteki İzmaritlerWhere stories live. Discover now