*Gri Çakmak*

92 27 95
                                    

"Sadece ateşmiydi yakan beni? Yoksa o ateş zaten sen miydin?Eğer sensen, sönme, Kainat'ım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Sadece ateşmiydi yakan beni? Yoksa o ateş zaten sen miydin?
Eğer sensen, sönme, Kainat'ım.
Sen yak beni. Öyle bir yak ki, küllerim topraktan seçilmesin."

*Gri Çakmak*
Bölüm İki

Odada yankılanan saatin tik takları, kulaklarımın işittiği tek şeydi. Şehrin merkezinden kilometrelerce uzaktaki gecekondu mahallesindeydik . Gecekondu dediğime bakmayın, daha çok diğerlerinden farklı olarak üç katlı terkedilmiş bir binaya benziyordu. Yukarı katlarını kullanmadığı aşikardı. Yarım saat önce kesen yağmurun çatıya dolan suları, ara sıra içeri damlıyor, isminin Kural olduğunu öğrendiğim adamın yatmamı söylediği, fakat dinlemediğim yatağa damlıyordu. Kapıları olmayan odaların içini karanlıktan dolayı görmem imkansızdı. Bir tarafım Kural'ın banyoda olmasını kullanarak içeriyi incelememi söylese de, diğer tarafım tembelliğin verdiği üşengeçlik hissi ile kıçımı kaldırmamam gerektiğini fısıldayıp duruyordu.

Aşağı katı iki odadan, ve bir banyodan ibaret evin iki kapısı vardı. Birincisi dışarıya giriş çıkış kapısı, ikincisiyse banyo kapısıydı. Tuvaletin nerede olduğuna dair bir fikrim yoktu açıkcası.

Yüzüme düşen damla ile etrafı süzmeyi kesip oturduğum buz gibi eskimsi parkeden kalktım. Kalkmamla ağırlığım yüzünden parkelerin oynadığını hissettim. Ani gelen refleksle kendimi yere attığımda yerden daha da kulak tırmalayıcı bir ses çıktı.

Ne yani? Bu adam bu dökülmeye yüz tutmuş yerde mi yaşıyordu?
Resmen her yer elimle itsem yere serilecek gibi duruyordu. Duvarlar tek katlı çiğ tuğladan yapılmıştı. Eski olduğu belli olan çatısı delik deşikti. Nereye baksam toz yüzünden griye bürünmüş eşyaları görüyordum.

Yere düştüğüm için parkelerdeki tozlar havaya uçuştuğunda nefes borumun tıkandığını hissettim. Yıllardır sigara içiyormuşumcasına öksürmeye başlamamla, gözlerimin şelaleye dönmesi bir oldu. Bir an bu olanlara neden katlanmak zorunda olduğumu, neden burada olduğumu idrak etmeye çalıştım. Neden okumadığım, içindeki tek bir cümleden bile haberimin olmadığı saçma bir dosya için hesap vermek zorundaydım?

Öksürüklerim sona erdiğinde ayağa kalkarak dikkatlice köşelerden birine geçip usulca yere çömeldim. Derin bir nefes alarak başını duvara yasladım. Ucu kırılmış tırnağımı okşarken beynimde sorular dolanıyordu. Zihnim her saniye onlarca farklı sorun üretiyor, kalbimin ritmini bozuyordu.

Yorgundum. Korkuyordum. Yorulmaktan korkuyordum. Kaçarken düşmekten korkuyordum.

Benim oyunumun bir kuralı vardı. Yakalanırsan ebe olmazsın.

Küllükteki İzmaritlerWhere stories live. Discover now