*Karalanan Şık*

181 34 116
                                    

"Evrensel bir sessizlikten zevk alabilenler, dünyanın en mutlu kişileridir

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Evrensel bir sessizlikten zevk alabilenler, dünyanın en mutlu kişileridir."

'Karalanan Şık'
"Bölüm Bir'

Birbirine karışan farklı insan sesleri, gerçek olmadığı belli olan kahkahalar, evine ekmek götürmek isteyen bir çocuğun bağırarak satmak istediği bayat simitler. Kendinden defalarca küçük çocukların önünde eğilip, ayakkabılarını temizleyen ince hırkalı, seksenli yaşlardaki amca...

Bir şehirde, aynı mekanda binlerce farklı acı, binlerce ayrı yüz. Mutlu gözükeyim derken içlerindeki yangını daha da gün yüzüne çıkaran ifadeler.

İçlerinden biriyim. Sırtımda içi kitap dolu çanta, elimde çantama sığmayan dosyam. Arkada bıraktığım evim ve ben.

Klasik bir öğrenci...

Dudaklar arasından çıkan buharlar havaya karışıyor, sonsuzluğu boyluyorlar. Sıkı sıkı doladığım atkı sayesinde nefes almakta güçlük çektiğimden nefes nefeseyim. Belki de hepimizin yaşadığı, gördüğü ve şahit olduğu olaylar bunlar. Şehirlerin görmekten bıktığı, her gün tekrarlanan hadiseler. Bir çoğumuzun yaşamaktan bıktığı hayat. Kimine göre bu klasik hayat benim hayalimdi yıllar boyu. Farklı bir hayat arayan, ama o farklı hayatı bulmaktan korkan bir ödlektim. Daha doğrusu bulmak üzere olan...

"Evde hasta kardeşim var, mendil alır mısınız," diyor bir küçük. Kulağına telefon dayalı adam cevap vermeye tenezzül bile etmeden dümdüz devam ediyor yoluna. Çocuk alt dudağını büzüyor başını eğerek. Artık buna bile alışıyorum. İlk günler nasıl üzülür, kafama takardım hâlbuki. Şehir alıştırıyor insanı acımazlığa. Alışmazsan ekmek yok diyor, aç kalırsın diyor. Mecbur kılıyor bir nevi.

Ne diyordu şair...

"Yeterince acımasız insana denk gelmeyen herkes, kendini çok güçlü zanneder."

Üç yıl önce yenilmezdim kendimce. Çünki yenebilecek insan tanımıyordum. Babasının gücünü önemsemeyen bir enayiydim. Öldürülen kalbimin katilleri bile zayıftı gözümde. Şimdiyse burnumun dibinde hepsi. Şu an yürüdüğüm caddede belki de. Yenilmez sandığım babamdan daha heybetli bir imaj veriyorlar. Güçlü gözükmek için hepimiz başımız dik yürüyoruz. Bu arada sadece başımız dik. Ruhlarımız değil. Kimisi var bu şehre muhtaç, kimisi var şehir ona muhtaç. Ben...

Buraya muhtaç olanlardanım. Buraya muhtaç bırakılanlardanım...

Hani şu yaşamak istediğim mükemmel hayat vardı ya? Onu burada aramaktayım. Ailemin benim için çizdiği yoldan kenara sapmış, monoton bir hayatı reddetmiştim. İşte o an bu şehrin kucağında bulmuştum kendimi. Ölüm ise ölecek, yaşam ise yaşayacaktım. Şıklardan birini karalayacak kişi kimdi orası belirsiz. Belki de ben?

Küllükteki İzmaritlerWhere stories live. Discover now