Little Kiss, Little Feels

Start from the beginning
                                    

Mahcubiyetle gülümsedi ve yanına oturarak, kollarını beline sarıp başını onun omzuna yasladı. Harry de hem beline hem de sırtına sarılarak, kendisine bakan oğlanın dudaklarını öptü hafifçe. "Kusura bakma, ben biraz heyecanlandım."

"Önemli değil. Neler yaptın, haftan neden yoğun geçti senin? İşe de gitmedin."

"Ödevler çok üst üste geldi, ondan."

"Çok yorma kendini. Ödevlerine ve sınavlarına zevkle yardım ederim, biliyorsun. Var mı kalan ödevin hâlâ?"

"Var. Edebiyattan 100 şiir yazmamız istendi."

"Hadi getir de yapalım."

Louis huysuzca ona gömülüp omuz silkti. "Seninle olan günümü ödevimle mahvetmek istemiyorum."

"Ama-"

"Lütfen, ödevler yüzünden benimle tartışmayacaksın değil mi?" Alt dudağını büzüp, kaşlarını kaldırarak ve gözlerini açarak sorması üzerine Harry derince iç çekti bu güzelliğe dayanamaz hâlde.

"Seninle tartışmak? Hayır, asla..."

Gülümsedi. "İiişte böyle!" Kollarını Harry'nin boynuna dolayıp, uzanarak çene köşesini öptü hafifçe. Bir an tepkisine baktı ama herhangi bir farklılık göremeyip yutkundu. "Beni özlemedin mi?"

Harry inanamaz bir hâlde kaşlarını çatıp, onu iyice sararak, "Saçmalıyorsun," dedi. "Küçücük ekrandan seni izlemek ne kadar zordu, biliyor musun? Ekrana sığıp yanına ulaşmak istedim çoğu kez."

Louis bunu sevimli bularak gülse bile, kalbi hiç olmadığı kadar hızlı ve ne istediğini bilmez bir arsızlıkla çarpıyordu. "Uhm... Ben- ben seni daha çok özledim ama," diye fısıldayıp, onun tepkisini merak ederek gözlerini açtı ve kaşlarını kaldırdı hafifçe. Ancak Harry'de yine bir şey olmadı ve gülümsedi.

"Bu akşam birlikteyiz. Mısır ister misin? Ya da pizzayı şimdi mi söylesek?"

Louis kollarını bir nebze hayal kırıklığı ile onun boynundan çekti ve başıyla onayladı. "Pizza istiyorum."

"Tamam, ben arayayım. Neli istersin?"

"Ben hepsini seviyorum, fark etmez."

"Tamam o zaman," diyerek cebinden telefonu çıkarırken, Louis iç çekti ve ayağa kalkarak, filmi açmak için geniş ekran televizyonu koydukları konsola doğru ilerledi. Bu sırada, Harry nefesini sessizce dışa vurup sert bir yutkunuşla içinden küfür savurdu, çünkü... Siktir. Louis az önce ne yapmıştı öyle? Bu bir davet değil de neydi?

Fakat- Yo... Hayır, hayır bunu yapamazdı. Şimdi olmazdı. Olamazdı. Olamazdı işte.

Sıck basmış gibi hissederken üzerindeki fazladan gömleği çıkarıp, dövmelerini sergileyen tişörtle kalmayı tercih ederek koltuğun kenarına koydu gömleği. "Bir pizzacı telefonu var mı?" diye sordu. Louis onayladı ve mutfağa geçti. Buzdolabı üzerindeki magneti alarak salona geldi ve hazırda bekleyen Harry'nin avucuna fırlattı. Tekrar diz üstü bilgisayara dönüp film listesini açtı.

Bu sırada Harry bir büyük bir de orta boy pizza siparişi verdi. Louis'nin ve kendisinin de istediği kola ve limonlu sodayı belirtmeyi unutmadı. Telefonu kapatırken Louis'nin hâlâ moralsiz hâlde ekrana baktığını fark etti. Diz üstü bilgisayarı önünde diz çökmüştü, Harry de koltuktan kalkıp arkasına çöktü ve beline sarılıp, onun sıçraması eşliğinde dudaklarını boynuna bastırdı. Teninden yayılan güzel kokuyu içine çekerken hem Louis'yi tebessüm ettirmiş hem de kendisi mutlu olmuştu.

"Hangi filmler var?"

"Sen aksiyon seviyorsun diye bir sürü ayarladım, bak."

"Hm..." 30'dan fazla aksiyon filmi sıralanmıştı ve Louis'nin ince düşünüp bunları sıraladığını görmek Harry'yi memnun etse bile yarısından fazlasını izlemişti. Yine de bunu söylemek yerine izlemediği bir filmi önerdi. "Extraction'a ne dersin?"

True Love Or Not | Larry ✔Where stories live. Discover now