73 🔰 "Özgürlük şarkısı"

Start from the beginning
                                    

"Biliyorum Samet, sakin ol. Ben de eminim ondan. Sadece İlhan'ın içi rahat etsin. Başka bir sebebi yok tamam mı?"

Hep birlikte yatakhaneye girdiğimizde benim dolabımın önüne kadar geldik. İsmail öğretmen kapının kulbunu tutup "Çocuklar burada gördükleriniz sadece bizim aramızda kalacak kimseye söylemeyeceksiniz tamam mı?" diye sordu.

Herkes kabullenen bakışlar altında ancak tek kelime etmeden beklerken dolabın kapısı açıldı. Kıyafetlerim, en üstte kitaplarım, birkaç parça elektronik alet derken dipte, kıyafetlerimin arkasında kimse ait olduğunu bilmediğim bir sweat çıktı. Kaşlarımı çatarak bakarken "Benim sweatim," dedi İlhan.

"Sus lan! Bi tane bezden ne olur?"

İlhan Tepegöz'e karşı çıkmıyor ama onun sinirini bozacak şekilde davranıyordu.

"Ben...ben bilmiyorum bu nasıl girmiş benim dolabıma. Hiçbir fikrim yok."

Şaşkınlıkla İsmail öğretmenin elinde tuttuğu sweate bakarken ne diyeceğimi bilmiyordum. "Size yemine ederim ben bunu ilk defa görüyorum. Neden alayım? Benim ihtiyacım yok ki buna?"

"Olsa bile ne olacak zaten? Belki de aranızda paylaşım yaptınız sonra unuttunuz. İlhan'ın bunu büyütmesi çok ayıp aslında." Tepegöz İlhan'a yiyecek gibi bakarken İsmail öğretmen "Çok üzgünüm Anıl, dolabını biraz daha karıştırmak zorundayım," dedi. Başka bir şey diyemedim. Mehmet, Samet ve Serhat şaşkınlıkla beklerlerken öğretmen daha çok inceledi dolabımı.

İlhan'ın benim dediği bir şapka, pahalı bir şort, bir de kitap çıktı.

"Kitabım. Öğretmenim okumam için siz vermiştiniz hatta, geçen haftadan beri bulamıyorum."

"Yalan!" dedi daha fazla dayanamayan Mehmet. "Yalan söylüyorsun. Anıl öyle bir şey yapmaz. Sen koydun değil mi? Sen yaptın."

"Ben neden böyle bir şey yapayım?" diye sordu İlhan. "Sizinle bir alıp veremediğim yok. Yoksa sizin benimle mi var?"

Böyle bir soruya dördümüzden hiçbirimiz cevap veremezdik. Burada birbirimizden başka ne İsmail öğretmene, ne Tepegöz'e ne de İlhan'a zerre güvenmiyorduk. Yastık mevzusu ve saç koleksiyonu şöyle dursun bildiğimiz ve gördüğümüz hiçbir şeyi dile getiremezdik. Susttuk o yüzden de.

"Bunu müdüre bildirmek zorundayım Anıl. Çok üzgünüm."

Hiçbirimiz bir şey diyemezken "Bu kadar büyütmeye gerek var mı hocam?" diye sordu Tepegöz. "Çocuklar kendi aralarında halletselerdi. Müdüre söylersek iş büyüyecek."

"Hırsızlık göz yumacağımız bir şey değil ne yazık ki. Evet müdüre bildirmek zorundayım. Yoksa İsmail hoca göz yumdu demelerini mi dilersin?"

Kimsenin ağzını bıçak açmazken şaşkınlıktan ne yapacağımı bilmiyordum. Kumpasa kurban gitmiştim ama kendimi aklayamıyordum. Kendimi aklamak için gerekli olan şey beni daha da yerin dibine batıracaktı. Böylesi bilinçli bir komploda kurban mahvolmaktan ötesine geçemezdi.

"Anıl benimle gelmelisin."

İsmail öğretmen kolumdan tuttuğunda "Hocam bi daha mı konuşsaydık," dedi Samet.

"Söz alın hocam, valla kimselere söylemeyiz," dedi Serhat.

Ne kadar dil dökerlerse döksünler işe yaramıyordu. İsmail öğretmenle birlikte yatakhaneden çıkıp koridorda gelmiştik bile. Tepegöz ve İlhan geride kalmışken beşimiz yürümeye devam ettik. Müdürün odasına geldiğimizde "Sen dışarıda bekle," dedi öğretmen. Kendisi içeri girdi ve bir süre çıkmadı. O içerideyken neredeyse hiç konuşmadık. Daha önce hırsızlık yapmadığımız için alacağımız cezadan habersizdik ama müdüre intikal eden hiçbir olay cezasız kalmıyordu. Tüm okula emsal niteliğinde bir karar verilmeden bitmiyordu iş. Endişe ile beklerken nihayet kapı açıldı ve İsmail öğretmen ceketinin düğmelerini açarak dışarı çıktı.

PROFESYONEL  [F•]Where stories live. Discover now