"Dudakların Taeyong.. onlar benim için yaratılmış."
İstenmeyen çocuk olarak büyümüştü Taeyong. Hayatta kalması için genç yaşına rağmen çalışmak zorundaydı. Eve gitmek için bindiği metroda büyülenerek çizdiği adam aynı günün akşamı ona çarpmak üzerey...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
"Jaehyun gerçekten yapacak mısın?"
"Evet, son çaremiz bu."
"Korkuyorum, bak gerçekten emin misin?"
"Korkmana gerek yok, öz babam sonuçta ileriye gideceğini düşünmüyorum."
"Eğer kötü bir şey olursa hemen vazgeç ve kaç oradan, bir şey olacak diye aklım çıkıyor."
"Şimdi kapıyorum bebeğim için rahat olsun."
"Tamam."
Telefonu kapatıp masanın üstüne bırakmıştı, bir eliyle saçlarını karıştırmıştı.
"Ne diyor?"
"Varmış şimdi ama hiç rahat değilim kötü bir şey olacak hissediyorum."
"Öyle deme Jaehyun bu neler neler yapmış hem adam öz babası değil mi, ne yapabilir ki?"
"Annesinin ölümüne sebep olmuş babası, şiddet uyguluyormuş güvenim sıfır."
"Sen ciddi misin?"
"Maalesef."
Pişirdiği hazır makarnayı tenceresiyle masanın ortasına bırakmıştı Doyoung.
"Bütün gün hiçbir şey yemedin."
"İstemiyorum."
"Taeyong sonra sevgilinin çenesini çekemem az bile olsa ye."
Önüne bırakılan metal çubukları almıştı, tencerenin içinde öylece gezdiriyordu.
"Ver ver tamam." Doyoung Taeyong'un elindeki çubukları hızlıca geri almıştı.
"Şimdi aç ağzını."
Taeyong gülmüştü Doyoung'un bazen annelik içgüdüleri ortaya çıkıyordu.
"Çok acı bu!"
"Hep yediğinden yaptım."
"Kendim yerim." çubuklar ikisinin ellerinde dönüp duruyordu, en zonunda Taeyong kendi yemeyeğe başlamıştı.
...
Merdivenleri birbir çıkarken gayet rahattı Jaehyun, babası gözünde hiçbir zaman korkutucu olmamıştı aksine güçlü rolü yapan bir ezik olduğunu düşünmüştü hep.
Basit bir tehditle işini bitirip çıkacaktı evden planı gayet sadeydi. Elindeki bellek ile bakışıp sırıtmıştı, eğer içindekiler yayılırsa saatler içinde babasının adı bütün piyasadan silinebilirdi.
Çalışma odasına yönelmişti ama arkasında kalan kapıdan gelen sesler Jaehyun'u güldürmüştü. Telefonunu çıkarıp hemen kamerayı açtı, aynı anda odanın da kapısını açtı.
"İşte bir tane daha." fotoğraf sesi odada yankılanırken konuşmuştu.
Kadın ağzından küçük bir çığlık kaçırdığında kapıda duran görevliler yukarı çıkmıştı.
Jaehyun eliyle geri gitmelerini işaret ettiğinde aşağı inmişlerdi, sonuçta tek yaptıkları emirleri yerine getirmekti.
"Çalışma odanda bekliyorum." sesi oldukça soğuk ve sert çıkıyordu.
Jung Jaehyun gerektiğinde korkutucu kişiliğini göstermekten çekinmiyordu belki de normal kişiliği buydu.
Kapıyı açtığında yüzüne ağır bir şekilde çarpan sigara kokusuyla sarsılmıştı, bu kokuyu duymak bir sürü kötü travmayı hatırlamasını sağlıyordu.
Camı açıp yeşil deri sandalyeye oturmuştu, bacaklarını masaya uzattığında içeriye bornozlu babası girmişti.
"Ne istiyorsun?!"
"Parayı doğru kişiye mi ödedin?"
"Ne parası?"
"Ha şimdi anlaşıldı, hani bir anlaşma yapmıştık sen beni başımdakilerden kurtaracaktın, ben de seni unutacaktım."
"Jaehyun bak, zaten işler iyi değil." alnını ovuyordu bir taraftan.
"Umrumda mı sence?"
"Ödeyemem."
"Bu görüntüleri yayınlamam sadece beş dakikamı alır."
Adam Jaehyun'a doğru ilerlemeye başlamıştı.
"Hey ne yapıyorsun?!"
Hızlıca masanın ikinci çekmecesindeki silahı almıştı.
"Diyorsun ki ben de seni canınla tehdit edeyim, boşuna yorma kendini." yüzündeki o sinsi gülümseme ve soğuk kanlılığı insanı delirtebilirdi.
"Peki arkanı toplayacak insan kaldığını mı düşünüyorsun, son iki dakikan."
"Ne saçmalıyorsun?"
"İyice yaşlandın sen, diyorum ki gerekli kişilere zaten bu bilgiler gönderilmek üzere yani biraz hızlanmak istersen."
Silahı bir kenara atıp Jaehyun'un yakasına yapışmıştı.