"Dudakların Taeyong.. onlar benim için yaratılmış."
İstenmeyen çocuk olarak büyümüştü Taeyong. Hayatta kalması için genç yaşına rağmen çalışmak zorundaydı. Eve gitmek için bindiği metroda büyülenerek çizdiği adam aynı günün akşamı ona çarpmak üzerey...
Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.
"Size ne?"
Arabadan inen sevgilisini görüp koşmaya başlamıştı.
"Hey Lee Taeyong!" çocuk cebinden telefonunu çıkarıp ikilinin fotoğraflarını çekmeye çalışmıştı. Yakaladığı birkaç kare ile tatmin olmuş ve sırıtmıştı.
"Bakalım yarın da aynı şeyi söyleyebilecek mi?" demişti daha sıska olan.
"Arabaya bin hemen!" ses tonundan ne kadar panik olduğu anlaşılıyordu.
Jaehyun sevgilisini ikiletmeyip geri binmişti arabaya, yüzünde şaşkın bir ifade vardı nefes nefese kalan sevgilisinin sakinleşmesini bekliyordu.
"H-hemen gidelim burdan." sesi korktuğu için değil de koştuğu için kekelercesine çıkmıştı.
"Ne olduğunu söylemek ister misin?"
"İki tane çocuk önümü kesip sevgilimin sen olup olmadığını sordu."
"Bir şey olmaz bebeğim aradığın an yanındayım, iki tane akılsızın boş konuşması işte korkma." yanağını okşamıştı, Taeyong'da bir kedi gibi gözlerini kapamıştı.
"Korktuğumdan değil, bir anda bütün herkesin bilip bilmeden konuşmasını istemiyorum, sırama sabah kağıt bırakıp aramızda çok fazla yaş olduğunu yazmışlar."
Jaehyun gülmeye başlamıştı.
"Komik mi?" sesinin netliği onu biraz korkutucu yapmıştı.
"İnsanların salaklığına gülüyorum hayatım, belli işte kıskanıyorlar, onları boş ver de aç mısın?"
"Biraz." demişti emniyet kemerini düzeltirken.
"Hazır hava güzelken seni yeni açılan bir yere götüreceğim!"
Taeyong'un gözleri parlamıştı içindeki heyecanı belli edercesine.
...
Buğulu mavi gökyüzü yakında havanın kararacağının habercisiydi, yeni yanmaya başlayan sarı sokak ışıkları ortama tatlı bir hava katıyordu.
İkili arabadan inip ellerini birleştirmişti, yeni açılan kafe restoran karışımı yerin dışarısında da masalar vardı. Küçük kırmızı yuvarlak masaların en köşede kalanına oturmuştu Taeyong koşarak. Üstleri küçük ışıklarla kaplıydı, kafasını yukarıya kaldırarak ışıklara bakmıştı büyülenmiş gibiydi.
Havanın ılıklığı, gökyüzünün rengi, bu tatlı mekan ve sevdiği adam.. hepsinin bir arada olması onu büyülemişti. Bir kere daha şükretmişti başına gelenlere.
oturup ağlicam şimdi aot bataklığına düştüğüm için asla bölüm yazamadım bir de üç tane jaeyong fici yazıyorum bu ficimin bitmesine az kaldığı için yakın bir zamanda bir tanesine başlarım diye düşünüyorum