im not afraid of the princess of the devil,im in love with her/2

457 24 2
                                    

Herkes birbirine bakıyordu. Hayatın ne kadar tuhaf olduğunu idrak etmemiz için kaderin bize tekrar orta parmak çekmesine gerek yoktu ama çoktan parmak havalanmıştı bile. Hermione'yi kandırmayı düşündüm. Ona takıldığımı söyleyebilirdim, kuzenimdi sonuçta. Ağzımı açtığım an Draco söze girdi
- Evet Hermione, doğru duydun.
-Ben,anlayamıyorum.
Draco derin bir nefes aldı
- Anlamanı istemiyordum zaten, bilmeni bile istemiyordum.
- Ben bizden nefret ettiğini sanıyordum.
Araya girdin
-Nefret etmiyoruz,nefret etmeye zorlanıyoruz.
Hermione'nin kafasındaki yapboz sonunda oluşmuştu. Yüzündeki ifadeden büyük resme baktığını anlayabiliyordun.
- Baban yüzünden mi?
Araya atıldın
- Her şey babası yüzünden.
Draco sinirle sana döndü
- Babam hakkında böyle konuşmayı kes! Her şey babamın yüzünden olmadı,her şey senin yüzünden oldu. Beni arada bırakan sensin,iyi ve kötü arasında bırakan sensin. Şimdi ne diyeceğim,ha? Sana soruyorum Y/N!
Hermione gergindi,sense sadece defolup gitmek istiyordun. Bu sözleri sinirle söylenmiş gibi değildi. Fazla içtendi,duygu yüklüydü. Kendi kuzenine bile iyi gelemiyordun.
Hermione,Draco'ya döndü
- Biraz sakin olur musun lütfen?
- Hermione,bilmiyorsun. Kurallar var, yapamam.
Hermione duruşunu dikleştirdi. Sanki Draco'ya karşı boş değildi ama bu Hermione,asla belli olmaz.
- Bu okula geldiğimden beri çiğnemediğim pek kural kalmadı Malfoy. Hazır olduğunda tekrar konuşalım,beni nerede bulacağını biliyorsun.
Başıyla sana da selam verip gitti. Draco duraksamıştı. Sen ise hızlıca ilerlemeye başladın,arkana bakmamaya yeminliymişçesine dikleştirdin vücudunu. Arka bahçeye yöneldin. Hayatın aynı yemeği ısıtıp ısıtıp sana sunması ne hoş (!). Bu yalnızlık yemeğinden sofralar dolusu vardı senin için. Bir ömür yetecek kadar çok...
Bir süre sonra Harry oturduğun ağaca yanaştı.
- Şey selam
-Bi şey mi istiyorsun?
- Sadece teşekkür etmek istedim ve bir de özür dilemek tabii.
- Anlayamadım
- Şey ya, geçen gün sana gereksiz yere çıkıştım. Çok özür dilerim. Ayrıyeten beni savunmuşsun,bunun için de teşekkür ederim.
- Önemi yok Harry
- Oturabilir miyim?
- Tabii

Bir süre sadece sessizliği dinleyen iki düşman ve dost arasındaki çizgiye takılmış genç sonunda Potter'ın cümlesiyle bu boğucu sessizlikten kurtulmuştu.

- Soyadı ağırlığı ne demek iyi bilirim. Seni tam anlamıyla anlayamam Y/N. Ama az da olsa acını hissediyorum.
- Bu tam Potter'lık bir hareket.
- Aynı zamanda Y/N'lik bir hareket.
- Bir anda kötü biri olmadığımı düşünmeye başladınız,neden?
- Çünkü kör gözlerimiz açıldı. Kendimi sadece göz bozukluğu olan biri sanırdım,adeta körleşmişim.
- Haklılık payınız var. Kendine haksızlık etme!
- Y/N,ikimiz de en az benim kadar güçlü olduğunu biliyoruz. Milyonlarca lanet atabilir,daha hiç duymadığımız büyüleri yapabilirdin. Ki el büyüleri bile yapabiliyorsun.
- Harry,buraya bunları konuşmaya geldiğini sanmıyorum.
- Haklısın,Ron ile konuşuyordum da, bilmiyorum sanırım sendeki ışığı herkes görmeye başladı.
- Adeta serap görüyorsunuz. Benim içimden tek renk çıkabilir: Siyah.
- Bilmiyorum,fazla karamsarsın. Ayrıca, Ron biraz korktuğundan bahsetmişti.
- Ron'dan mı korkacakmışım?
- Ron'dan değil,Ron'u sevmekten.Ona karşı bir şey hissediyorsan ona göre konuşacağım.
- Harry, anlamıyorsunuz.Draco haklı, kurallar var. Benimkini boşver, onun canını yakarlar. İşte bu mahfeder beni.
- Onu seviyorsun Y/N.
- Bana inandı Harry, Draco'nun bile inanmadığı kadar çok inandı bana.
- Birazdan onu yollayacağım, konuşmak istiyorsun değil mi?
- Sanırım bi şeylerin çözülme vakti.
Harry gider gitmez arkasına (muhtemelen Harry'e) baka baka Draco gelir
- Neredesin sen kuzen?
- Seni iyi ve kötü arasında bırakmayacağım bir yere geçiyorum.
-Yine saçmalıklarla dolmuş zihnin. Onlara bulaşmayacağız demiştik,dost olacağız değil.
-Draco görmüyor musun? Hermione seni seviyor. İçten içe benim de onu sevdiğimi biliyorsun.
-Yapamayız Y/N! Yapamayız.
- Eğer babanın (sözünü keser)
-Eğer babam hakkında tek kelime edersen seni oraya cisimlerim. Hesap vermek zorunda kalırsın. Yemin ederim yaparım.
Gülümsersin.
- Sorun yok Draco,onun oğlusun. Ama oğlu olmaktan fazlası olmuşsun,o olmuşsun.
Hızlı adımlarla geçiyorsun yanından. Üstüne bu kadar gelmesine bir anlam yükleyemiyorsun. Okulun girişinde Ron ile karşılaşırsın. Ona açıklayacak güç var mı ki sende? Seni seviyorum ama yapamam diyebilir misin o zümrüt gözlere bakarak?
- Y/N? İyi misin? Yorgun görünüyorsun.
- Biraz yoruldum sadece. Seninle bir şey konuşmalıyım Ron.
-Tabii,dinliyorum.
-Ben... Yani şey (sözün kesilir)
- Bayan Malfoy.
- P-profesör
- Anlaşmanız ne garip, yani Bay Weasley ile.
- Bir ödev için yardım istiyordum efendim.
- Eminim makamınız buna izin vermez. Yanılıyor muyum?
- Haklısınız efendim.
Profesör Snape,Ron'a döndü
- Sanırım gitmeniz gerek Bay Weasley. Yemek saatine sadece birkaç dakika var.
- H-H-Haklısınız efendim.
Ron selam verip hızla uzaklaşır. Snape sana döner.
- Yanlış kararlar vermeye fazla meyillisiniz Bayan Malfoy. Bu dostluğu Draco Malfoy dahil kimsenin kabul edeceğini sanmıyorum.
-Anlıyorum efendim.
- Y/N güçlüsün, zekisin,yeteneklisin... Bunları kullan! Kendi başına aldığın kararlar seni yanlışa yönlendirir.
- Danışacak pek kişim yok efendim,siz de biliyorsunuz.
- Weasleyler ile Malfoylar'ın arasının iyi olması muhtemelen bir mucize olurdu. Uzak durmalısın Y/N, makamın çok yüksek. Aksi taktirde ikinizin de canı yanacak.
(Hafifçe etrafa bakar) Anlaşıldıysa hoşçakalın Bayan Malfoy.

  Anlamıştın anlamasına da nasıl uygulayacaktın? Belki de direk söylemek en iyisiydi. Asla söyleyemeyeceğini biliyordun. Belki kendini onun gözünde kötüleştirirsen seni istemez,eskisi gibi olurdu.

  Onu arka bahçeye çağırıp sabırla bekledin. Geldiğinde ise onu inandırman gereken şeyler vardı. Sessizlikten rahatsız olmuş olacak ki atıldı hızlıca
- Y/N,sabah bölünmüştü. Ne diyecektin?
- Çok anlamsız
- Ne çok anlamsız
- Yaşamak.
Hafifçe ellerini kavrayan ellere baktın
-Ben yanındayım. Kötü günler geçti, lütfen inan buna.
- Bilmediğin şeyler var Ron.
-Ne gibi?
- Mesela,hmmm. Zümrüt yeşili gözlerinden asla etkilenmedim. Seninle oynuyordum.Eğlenceliydi teşekkür ederim.
- Y/N ne anlatıyorsun sen?
- Gerçeği. Bir Malfoy'un ve bir Weasley'nin birlikte olabileceğini düşünmedin değil mi?
-Y-yalan.
-Sevmiyorum seni işte.
Yutkunuyordun. Ne anlamı kalmıştı ki renklerin,seslerin,kokuların... Yaşamanın ne anlamı kalmıştı ki?
Ron yanından geçip gittiği sıra arkadan
-Dur diye bir ses geldi.
Arkanı döndüğünde Ron'un kolunu yakalamış bir Draco buldun.
-Ron (diye atıldı.). Ron Weasley... Hissediyorum ki aradığım kişisin. Aşk acısı da çekme, ne yazık ki sana yalan söylemeyi seçtiler. Ben Lucius Malfoy değilim,benim aşka hürmetim ve saygım var. Aileler yüzünden Y/N'i
ben zorladım. Seni seviyor.
-Y/N?
Yavaşça yaklaşıp elini tutarsın. -Ömrüm boyunca kaçtım gönül işlerinden,belki haklısın korkuyorum. Ama bu korku korudu beni. Gözlerinin zümrüt yeşilinde kaybolmamak elde değil ama ben bile Şeytan Prensesten korkarken sen nasıl korkmadan duracaksın?
- Şeytan Prensesten korkmuyorum
Y/N, ona aşığım.
Gülümsersin ve sarılırsın.
Mutlu son kapındadır sonunda,istediğin son.

Ancak hikâye burada bitmedi...

Biraz da korkuyla kütüphaneye gitti Draco. Adımlarından gerginliği bile anlaşılıyordu zaten. Kalbi boğazında atarken sonunda varmıştı. Kitapların arasında açık kahverengi saçları ve duru güzelliğiyle onu büyüleyen kıza bakıyordu. Yavaşça yaklaştı. Korkakça yaklaşıyordu. Sanki sesini duysa,onu görse kanatlanıp uçacak bir serçeydi Hermione. En sonunda karşısına oturdu. Başını kitaptan kaldıran Hermione onu görünce şaşırmasını gizleyemedi.
-Draco?
- Hermione,senden tek bir şey isteyeceğim. Beni Draco Lucius Malfoy yerine sadece Draco olarak görebilir misin?
- Üzgünüm ama anlayamadım
- Draco Lucius Malfoy korkak biri. Babasının yetiştirdiği bir yıkım prensi,nerede durağını bilmiyor. Sevgi açlığını öfkeyle bastırıyor. Draco Lucius Malfoy hem bir pislik hem de daha küçücük bir çocuk.
- Peki Draco?
- Draco sadece sevdiği kız için nefes alan ve var olan bir aşık. Draco içten, aşk dolu. Aşk sen demek Hermione. Draco, Hermione'ye kalpten bağlı.
- Hermione de öyle mi peki?
Masal gibi konuşması Hermione'nin hoşuna gitmişti anlaşılan.
- Tek hareketle test edelim. (Elini uzatır.) Ben senin için herkesi ve her şeyi karşıma almaya hazırım. Peki sen Karanlık Prens'i kabul edebilecek misin?
Hermione bir duraksar. Hata yapıp yapmadıklarını sorgular genç kız. Eğer Karanlık Prens'ini tamamen kaybederse o zaman dayanamaz çünkü.
- Tek bir söz vermeni istiyorum. Kendine her açıdan ve her anlamda dikkat edeceksin.
Genç adam gülümser.
- Kabul
   Onu gerçekten seven bu kızı sevmesine ve sürekli izlemesine rağmen nasıl onu sevdiğini fark edememişti.
Hermione elini tutar. Draco hafifçe fısıldar
- Bana bir hayat bahşettiniz leydim .
Hermione gülümseyerek karşılık verir.

----------------- BONUS ---------------------------

  - Ne demek benim de sevgilim var?
Ron'un omzuna yaslanmış Harry'nin Hermione'ye olan isyanını dinliyordun.
- Ben de öyle söyledim ya Harry
- Pardon,sana ihanet ettim Harry olarak algıladım.
Harry usulca Hermione'ye yanaşır ve devam eder

(Müziği başlatın lütfen )

-Beni tek sap olarak bırakmadın dimi, şaka yapıyorsun
O sırada Draco bu tarafa yönelince Harry umutsuzlukla yanınıza gelir.
- Napsam Cho'ya mı açılsam?
- Bilmem ki,Ron'un peşine sen de atladın.
- Bence o kız senlik değil. Ben sevmiyorum onu.
- Öyle mi diyosun?
- Yani bence öyle.
- Ginny'nin teklifini mi kabul etsem?
- Ne teklifi?
Ron'un sert çıkışı karşısında Harry ile göz göze geldik.

 

Imagine with Harry Potter ❄️Where stories live. Discover now