I - Chelsea

137 51 70
                                    

- Chelsea'nin Ağzından -


Aldığım nefesler boğazımı yakıyordu, o kadar heyecanlanmıştım ki kalp atışlarımı her bir hücremle hissedebiliyordum. Açıkçası çok şahşahalı bir müze değildi hatta tarihi eserler hakkında birazcık daha bilgi sahibi olsaydım konmuş oldukları mekanı vasat diye adlandırabilirdim. Mücevherleri kırmızı ve beyaz renkte gerdanlığa o kadar kötü davranılmış ki Miru'nun boynundayken gören herkes kesinlikle olduğundan daha pahalı bir eser olduğunu düşünecekti. Endişem gittikçe artarken etrafta girilebilecek her kapıyı gözlerimle hızlı bir şekilde takip ediyordum. Bu sırada Miru'nun çantaya doldurduğu birkaç parça fazladan eseri görememiştim bile. Siren sesleri duyulduğunda heyecanımı kısık bir sesle dile getirmeyi tercih etmiştim.

'' Duyuyorsun değil mi? İşte geldiler. Peki şimdi n'apıcaz? Hayatımın geri kalanını hapiste geçirmek istemiyorum.''

Bana bakıp gözlerini devirirken sükutunu koruyor ve işini aynı titizlikle -yavaşlıkla- devam ettiriyordu. Bense davasının neticelenmesini bekleyen acemi bir katil gibi sonrasında olacakları bildiğimden bir ileri bir geri yürüyor, içimden adımlarımı sayıyordum. Siren sesi giderek yakınlaşırken Miru'nun çantayı kapattığını gördüm. Şükredercesine bir nefes verişin ardından dolu olan çantayı alarak arka kapıya doğru ilerledim. Çanta düşündüğümden çok daha ağırdı. Oysa bu işe kalkışmadan önce ne kadar yükle ve ne kadar hızla hareket edebileceğime kadar hesaplamıştık. Fakat elimizde böylesine bir yük olabileceği ikimizin de aklına gelmemişti. Miru benden önce dışarı çıkıp arabayı daha yakın bir yere getirecekti. Fakat ben o sırada çantayı taşırken öylesine zorlanıyordum ki Miru'nun çoktan çıkmış olduğunu görmemiştim. Korna sesleri siren seslerine karışırken kapıdan oldukça uzak olduğumu fark ettim. İçimden dualar ederken bir yandan da daha hızlı hareket etmeye çalışıyordum. Arkama baktığımda gördüğüm manzara çantayı düşürmeme ve ellerimi yukarı kaldırmama sebep oldu. Ardından gür bir ses kulaklarımı çınlattı.

'' Teslim ol, polis! ''

Sıçtığımı kendime başka hangi kelimelerle ifade edeceğimi düşünürken arkama bakıp Miru'yu yokladım. Beklediğim manzara neydi bilmiyorum fakat hiçbir şey görmeyişim, bulunduğum konumun rezaletini tamamen unutturmuştu. İhanet galiba böyle bir şey... Çocukluğumu beraber geçirdiğim kızın bir gün yakalanacağımızı bildiğinden kurduğu '' Olsun, yakalansak da beraber yakalanırız. Dünyanın sonu değil ya! '' tarzı cümleleri beynimin içerisinde yankılanıyordu. Kendimi, hırsızlık yaptığım için değil de güvenmemem gereken birine güvendiğim için suçlu hissettiğimi fark ettim. Etrafımdaki bir avuç polisin dediklerini duymuyor, çatık kaşlarımın altından etrafıma bakıyordum. Bu sırada nereden geldiğini anlayamadığım bir sis bulunduğumuz salonu kapladı. Takım arkadaşımın benim ve ganimetimiz için yaptığı küçük bir jest olduğunu fark ettim ama yine de ne yapmam gerektiğini anlayamıyordum. Anın telaşıyla düşündüklerim yüzümü kızartıyordu. Daha sonra ayak ucuma fırlatılmış tabancayı hızlıca kavrayıp çantayla güvenli bir yere geçene kadar gelişigüzel sıktım. Bu sırada gelen silah sesleriyle polisin odak noktasının artık ben olmadığımı idrak etmiştim. Kapıdan çıkmaya yeltendiğimde karşımda beliren tanıdık silüeti henüz seçebilmişken yediğim yumruk beni olaya daha çabuk adapte etmişti.

'' Ne zaman peşimizi bırakacaksın küçük kurbağa? ''

Burnumdan akan kanı işaret parmağımla silerek ağzıma götürdüm. Attığım tekmeyle sarsılan bedeni dikkatini dağıtırken belimden hızlıca çekip aldığım bıçağı anlık bir hareketle boynuna dayadım.

'' Beni hemen burda öldür, öldürmediğin her an başına daha büyük bela açacağım. ''

Gözlerinin içine baktığımda Oni'yi öldürecek cesareti kendimde bulamadım. Ne de olsa o bir polisti, suç dosyamı kabartmaktan başka işe yaramazdı. Hem ben suçsuz insanları öldüremezdim. Ben bir katil değildim. Düşüncelerimin arasında kaybolurken kontrolü kaybettim. Kısa bir süreliğine de olsa bıçağı boynumda hissetmiştim. Kısa bir süreliğine diyorum çünkü hemen sonra Miru tek bir yumruğuyla Oni'yi sersemletmiş ve kaçma fırsatı yaratmıştı. Ben de elbette elimdeki çantayla birlikte bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmiştim. Bıçağın boynumda yarattığı küçük bir yara iziyle...

'' Tam bir şapşalsın Oni. ''

The SchwesOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz