Biraz konuştuktan sonra, annesiyle beni almaya geleceğini söyledi. Bu kez onun istediği bir yere gidecektik, ama henüz o da nereyi istediğine karar verememişti. Vedalaştıktan sonra telefonumu bir kenara koyup hazırlanmaya başladım.

Neden duşa girerken giyeceğim şeyleri kendimle birlikte banyoya götürdüğüm halde giyinmek için onları kucaklayıp tekrar odama getirmiştim bilmiyordum. Belimdeki havludan kurtulduktan sonra giymem gerekenleri giydim, hava bugün sıcak olacak gibi durduğu için de kazak yerine tişört giymeyi tercih ettim. Uzun zamandır dinlemediğim, ama eskiden deli gibi takip ettiğin bir grubun tişörtünü giymiştim. Umut'un bu grubu tanıdığını sanmıyordum, sonuç olarak benimle aynı türde müziği nadiren dinlediğini biliyordum.

Umut'u beklediğim süre içinde babam ya da sevgilisiyle hiçbir iletişimim olmadı, muhtemelen kahvaltı hazırlıyorlardı. Onların şahane aile kahvaltısına(!) katılamayacağımı görmeleri beni mutlu edeceği için yanlarına gitmeye karar verdim. Babam çoktan sofraya oturmuş, çayını içerken sevgilisi de kabuklarını soyduğu haşlanmış yumurtaları masaya yerleştiriyordu. "Yemiyorum ben."

Babam bakışlarını bana çevirdi. "O niye?"

"Paşa gönlüm öyle istiyor." Sofradaki kaşarlardan bir dilimi ağzıma attım. "Kaşar güzelmiş," dedikten sonra babamın sevgilisine baktım, annemin en yakın arkadaşlarından biriyken ona ettiği ihaneti bir an olsun unutmamıştım ve bunu her fırsatta yüzüne vuracaktım: "Sen daha iyi bir kaşarsın ama."

"Doğru konuş!" diye bağırdı babam. "Karşında annen var senin!"

"Benim annem senin yüzünden öldü," diye yanıtladım. "Neyin annesinden bahsediyorsun sen?"

"Ağzını topla, Kerem," dedi sevgilisi. "Bu evde benim iznimle yaşadığını unutma lütfen."

"Sizinle kalıp hepinizi yerin dibine gömmeyi çok isterdim, millet," derken ağzıma bir kaşar daha attım. "Ama çıkmam lazım. Bazılarımızın gerçek dünyada, gerçek insanlarla, gerçek ilişkileri var."

Mutfaktan adımımı attığım sırada babam arkamdan "Senin gibi bir nanköre hangi kız baksın?" diye dalga geçerek bana hakaret ettiğini sandı ve güldü.

Eh, artık ben de, Umut'tan görüp öğrendiğim gibi, hiçbir şeyin altında kalmamaya karar vermiştim: Babama döndüm ve "Ben zaten erkeklere bakıyorum, baba – şansına küs." Başka hiçbir şey demeden onu içinde olduğu şokla yalnız bırakarak evden çıktım.

Kaldırımda beklediğim sırada kaldırımın önüne Umut ve annesinin içinde olduğunu bildiğim araba yaklaştı, yaklaşmasıyla birlikte Umut'tan mesaj aldım:

10:15

Umut: ceku, hazırsan çıkalım balım.

Telefona bakıp aptal gibi gülümseyerek arabaya doğru yürüdüm, telefonu cebime koyup arka koltuğa kendimi yerleştirdim ve Umut'un annesine selam verdikten sonra, nereden geldiğini bilmediğim bir özgüven ve içgüdüyle birlikte Umut'un yanağına bir öpücük bıraktım. Umut utançtan kıpkırmızı kesilmişken annesi de dikiz aynasından bakıp gülümsemesine engel olamadı. "Olmuşsunuz siz," dedi başını sallayarak. "Umut'u da insan et biraz, hıyar gibi film izleyip zırlıyor evde."

"Dünkü filme de mi ağladın?" diye sordum Umut'a bakarak.

Omuzlarını silkip "Ne yapayım?" dedi. "Müzikal filmler beni hep ağlatıyor."

"Tamam da, Whiplash izledik," dedim gülerek. "Neyine ağladın tam olarak?"

"Uzaylıların yanında kavga mı edelim şimdi?" Bugün yaptığı ikinci G.O.R.A. alıntıydı.

Son Defa - Texting // boyxboy [Tamamlandı]Where stories live. Discover now