GM | 14 | Raven Mâlikanesinin Ölü Tarafı - 1. Kısım

En başından başla
                                    

Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Cevabı ondan duymak istiyordum. Bir an önce söylemesi gerekiyordu fakat o şaşırdığı için beni anlamıyormuş gibi görünüyordu.

''Ağva'daki bir kulübede.''

Rahatlamış gibi, sesli bir nefes verirken yeniden boynuna sarıldım. Gözlerimi kapatarak parmak uçlarıma yükseldiğim sırada diğer kolunu da belime sararak beni kucağına aldı.

''Neden ağlıyorsun?'' diye sorduğunda beni çoktan yatağa taşımıştı.

''Kâbus...'' dedim kısık bir sesle.

Benimle beraber yatağa yatarak boynuma yapışan saçlarımı elleriyle yavaşça arkaya attı. Ben ise onun göğsüne sokulmuştum.

Kendimi acı çekiyormuş gibi hissediyordum. Yüreğim ağırlaşıyordu. Ancak bu hissin gördüğüm kâbustan dolayı olmadığına emindim. Başka bir şeydi bu... Beni ve irademi kontrol eden farklı bir güç gibi... Çünkü ben korkmazdım. Ne yaşamış olursam olayım asla korkmazdım. Rivayet ve rivayeti kontrol eden güç, benim irademi sarsıyor, korkuyu damarlarımdaki kana salıyordu.

''Titriyorsun,'' diye fısıldadı. ''Su ister misin?''

Başımı olumsuz anlamda salladım. ''Hiçbir şey istemiyorum.''

Göğsüne biraz daha sokulduğum zaman kollarını iyice sardı bana. Burnuma dolan kokusu, rüyamdakiyle aynıydı. Endişeyle başımı göğsünden kaldırıp karanlık olan odada yüzünü görmeye çabaladım. O da başını aşağı eğince burun buruna gelmiştik.

''Sensin, değil mi Bilinmeyen?'' diye sordum küçük kız çocukları gibi.

Elini yanağıma koydu, usulca okşadı. ''Benim, Dedektif,'' dedi fısıldar bir tonda.

Hızla inip kalkan göğsüme rağmen az önce hissettiğim korku hissi azalmıştı. Onunsa gözleri benim yüzümde geziniyordu. Anlamaya çalışıyormuş gibi bakıyordu. Kaşları hafiften çatık, gözleri ise kısıktı.

''Bugün, uzun bir zamandan sonra ilk kez korktuğumu hissettim,'' diye fısıldadım, bunu neden söylediğimi bilemesem de.

Başparmağıyla çenemin etrafını okşayarak, ''Kork,'' dedi. ''İnsanı insan yapan şey korkularıdır Dedektif, korkmalısın. İnsaniyetini kaybetmemek için korkmaya devam et.''

Benim ona ormandayken söylediğim cümleleri tekrar etmesi hafiften gülümsememe neden olmuştu.

''Kademe atladın Çaylak,'' dedim fısıldayarak.

Yüzüne yayılan gülümseme onun yüzünde gördüğüm en geniş ve en güzel olan gülümsemeydi. Bir insan için 'en' kelimesini kullanacağını hiç tahmin etmezdim Nora, vay canına, sen de kademe atladın!

Parmakları yüzümde dolanmaya devam ederken gözlerimiz bir an olsun ayrılmıyordu. Yavaşça dudaklarımı ıslattığımda gözleri birkaç saniyeliğine dudaklarıma kaydı.

''Uyu hadi, saat daha çok erken,'' diye fısıldadı.

''Burada mı?'' diye sordum akılsız gibi.

O, burnundan nefeslenir gibi gülerken ben, iki yana kıvrılan dudaklarına bakıyordum. Omuzları da hafiften kıpırdamıştı.

''Hiçbir zaman küçük bir kız gibi davranacağını düşünmemiştim.''

Hafiften gülümsedim. ''İhtimaller Bilinmeyen, bütün ihtimalleri düşünmelisin.''

Tek kaşını kaldırarak, ''Bütün ihtimalleri mi?'' diye sordu. Bu soru işaretinin arkasında gizlenen imayı yakalamak çok kolaydı. Zira yapmak istediği ima buydu.

Geçmişin Mezarı (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin