Utanmıştım.

Yine.

* * *

Akşam olduğunda Özgür'ün her yerde geçmeye başlayan açıklamasını bininci kez izliyordum. Yaptığı şapka hareketini üzerime oldukça alınsamda golünü birine armağan ettiğini söylüyordu. Ve bu kişinin ben olmadığıma emindim. Keşke etrafa alıcı gözüyle baksaydım. Aslında şöyle bir bakınca açıklamasında kesin bir şey yoktu, belki etmişimdir belki de etmemişimdir demişti ancak gündem olan tek konu Özgür Çalhan'ın şanslı sevgilisinin kim olduğuydu. O şanslı ama bir o kadar da bahtsız kadının kim olduğunu merak ediyordum.

Sinirliydim. 

Hareketi üzerime alındığım için değil, yani onada sinirliydim ama okulda bir kız ile flörtleşiyordu. Sevgilisini aldatmak olmuyor muydu bu?

Hass...

Ya sevgilisi o kızsa? 

Gözlerim kocaman açılırken aklımdaki ihtimalin olabiliritesi beynimin içine daha çok yerleşiyordu. Ama kız orada olsa, görürdüm değil mi? Tanıdık bir yüzdü sonuçta. Bıkkınca nefes verdim ve masanın üzerindeki ayaklarımı indirdim. Öyle bir ihtimal olmasa bile bildiğim iki şey vardı. Bir, o hareket bana değildi. İkincisi ise Özgür'e diğer futbulculara davrandığım gibi davranmamın zamanı gelmişti. Yoksa bu gidişle çiftlerin arasını bozan o kötü kız olacaktım ve ben bunu hiç istemiyordum. Ki bu olmasa bile üzüleceğim şeyler olacağına emindim. Sonuçta farklı iki insandık.

Telefonumun ekranına bildirim düşünce dikkatim oraya yöneldi. Basketbol grubundandı. Mesajlara tıkladım. Özgür yarınki antrenmanın zamanını söylemiş, antrenmanın oldukça uzun olduğunu belirtmişti. Benim gelmemi ise üzerine basa basa eklemişti. Bensiz yapamazdı sanki. Yüzünde sinsi bir gülüş olduğunu düşünmem normal miydi? Kesinlikle normaldi. Çünkü Çalhan kendini böyle tanıtmıştı.

Odamın kapısı açılınca giren ablama baktım. "Ya giyiniyor olsaydım şuan?" dedim kıstığım gözlerimle. Omuz silkti. "Seni küçükken ben yıkıyordum, unuttun mu?" dediğinde göz devirdim. Yatağıma oturdu ve bana bakmaya başladı. Bakışlarım ablamın üzerinde dolandı. Sarı saçlarını özensiz bir şekilde toplamıştı. Gözleri bayık bayık bakıyordu. "Yorgun gözüküyorsun?" dedim telefonu masanın üzerine bırakıp ona tamamen dönerken. Gözlerinin altı da morlaşmıştı. Şu birkaç günde zayıflamış gibiydi. "İş görüşmeleri, düğün hazırlıkları, ev falan filan derken yorucu bir hafta oldu." diyerek yatağıma uzandı. Gülümseyerek yanına uzandım ve kollarımı karnının üzerine sarıp omzuna yattım. 

"İş bulabildin mi?" dedim mırıldanarak. Kollarını omzuma sarmıştı. "Efe'nin bürosunun yakınında, bilindik bir inşaat firması ile pazartesi görüşmem var." dedi umursamaz bir sesle. Taşındığımızdan beri iş arıyordur. Omzundan kalkıp yanaklarından kocaman öptüm. "Hayırlı olsun ablam." dedim neşeli sesimle. "Sağol bebeğim." dedi ve beni omzuna geri çekti. Sesine yansıyan neşeli tını, ne olursa olsun birbirimizle konuşmamızın bize iyi geldiğinin bir kanıtıydı. Yeniden yerleştim omzuna. "Sen nasılsın? Özgür Çalhan'ın maç sonu açıklamasını izledim. Ne düşünüyorsun?" dedi merakla. "Hiçbir şey." 

"O şapka hareketinin sana olduğunu düşündüm..." diyerek devam edecekken doğruldum. "Abla, aramızda atışma dışında bir şey olmadı. Yani gol armağan etmek mi? Üstelik bana. Sanmıyorum. Kendinden hoşlanmadığını bildiği küçük bir liseli kızım ben." diyerek gerçekleri kendime ve ablama söyledim yüksek sesle. Olan sadece buydu. Ne fazlası vardı ne de azı. Yani kim öyle bir insanın sevgisini kaybetmişti de ben bulacaktım değil mi? 

KOÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin