02.10 ~|Maskelenmiş Gerçekler

734 59 89
                                    

Medyadaki şarkıyla okuybilirsiniz.

Keyifli okumalar...

Kendilerini tanımladıkları sıfatlar aslında taktıkları maskelerdi;

Şeytan,

Asil,

Psikopat,

Onurlu,

Deli,

Masum...

Maskenin altındaki ise bambaşkaydı.


koridorlarda ki ayak sesleri...

aşağı kattan gelen kol'un kahkahaları ve niklaus ile konuşmaları...

evin dışından gelen uğultular...

muhtemelen birkaç metre arkasındaki masanın üstünde duran ortancaların ve viskinin bir birine tezat kokuları...

henüz bilinci yeni açılmaya başlayan Merida'nın zihnine dolan şeyler gözlerini açmamasını söylerken başındaki ağrı ve rahatsızlık açmasını söylüyordu.

gözlerini açmak için kirpiklerini kırpıştırmasıyla maruz kaldığı ışık kaşlarını çatmasına sebep olurken oflayarak doğruldu. ışık yüzünden kıstığı gözleriyle sağına soluna baktı. pencerenin önündeki koltukta uyuyakalmış olduğunu fark ederek ayağa kalktı. üzerindeki albiseye lanet ederek banyoya yürüdü. lavaboda yüzüne birkaç kez soğuk su çarptığında kendine gelmişti. ellerini lavabonun kenarlarına koymuş suyun akışını izlerken içindeki nefesi sesli bir şekilde dışarı bıraktı. yavaşça kafasını kaldırarak karşısındaki aynada yansımasına baktı. makyajla uyumuş olmanın verdiği berbatlık dışında iyi hissetiren şey görünüşünün değişmemiş oluşuydu. dudaklarının belli belirsiz kıvrılmasını önemsemeyerek arkasını döndü ve elbiseden kurtularak duşa girdi. tenine çarpan su damlacıklarıyla dün geceye ait anılar zihnine dolmaya başlamıştı. ne kadar içtiği ya da ne zaman uyuduğu meçhuldü ama geri kalan her şeyi hatırlıyordu. 

ettikleri dans, tablolar, o kız-

aniden duyduğu sesle düşünceleri bölünürken gözlerini açıp arkasına baktı.

 cam kırıklarına bakarken kendine küfretti. kontrolünü kaybederek duş kabinini tuzla buz etmişti. 

"neyseki daha büyük bişiy olmadı" diye mırıldanarak kapıya doğru yürüdü yerdeki cam kırıklarını umursamadan. askıdan aldığı havluyu vücuduna sararken 'umarım rebekah ı uyandırmamışımdır' diye düşünerek yavaşça kapıyı açtı ve yatağa baktı. örtüsü bozulmamış yatağı görmek kaşlarını çatmasına sebep oldu. kız kardeşi ya erkenden uyanıp aşağı inmişti ya da geceyi başka bi yerde geçirmişti. ikincisinin daha muhtemel olduğunu düşünerek üzerini giyindi. 1000 yıl önceki gibi uzun ve güzel saçlarını özenle tararken zihnine dolmaya başlayan geçmiş hatıralarla gözlerini sıkarak kendini ikna etmek istercesine

"bırak düşünmeyi artık!" dedi sert çıkan sesiyle. işini bitirdiğinde odadan çıkarak koridorda sağına soluna bakındı. elijah ın odasına gitmeye karar vererek yürüdü. kapıyı çalarak açtığında boş odayla karşılaştı. oflayarak yürüdü. nerede olduğunu fark ederek aniden durduğunda klaus un resim odasının önündeydi. kimsenin olmadığına emin olduktan sonra yavaşça içeri girdi. duvarlarda asılı tabloları inceleyerek yürürken odanın sonunda, köşede yerde duran tabloları fark etti. bunlar dün gece o sarışın kızın bahsettiği tablolar olmalıydı. yürüyüp içlerinden birine baktı. 17-18 yaşına ait bir görünüşün tablosuydu. bir tane daha, bir tane daha... bir çok tabloya baktı. hepsi çocukluk ya da gençlik görünüşüne aitti. kronolojik olarak dizilmişti. en yeni tarih 1997 yılına aitti. 11-12 yaşlarına ait bir görünüştü.  bu kadar yıl sonra klaus'un çocukluk görünüşünü bu kadar iyi hatırlamasına şaşırmadan edemedi. bir kaç tablo atlayarak içlerinden birini aldığında bu görünüş yetişkinliğine aitti. anlaşılan bu halini en son bu tarihte resmetmişti klaus. 1492. katherine'nin kaçtığı, Merida'nın Klaus'un canavarlığını kabul ettiği tarih...

THE HATE (& Klaus Mikaelson)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin