GM | 7 | Ölüm Seremonisi

Start from the beginning
                                    

Şüpheli listem oldukça kalabalık bir hâl almıştı. Robin amcanın eşi Clara ve halam İsabelle kendi aralarında konuştukları zaman onların tepkilerini de izledim. Cenaze hakkında konuştuklarını anlamak kolaydı. Ancak İsabelle hala suratını buruşturmuş ve başını iki yana sallamıştı. Ben de bu mimiklerinden dolayı halamın bir şeylere karşı olduğunu fark etmiştim.

''Linda...'' dedi babaannem mezarın önüne geçerek. Herkes onun konuşma yapacağını anlamıştı ve sessizlik, yeniden ortamın hâkimine dönmüştü. ''En küçük kızım,'' dedi hüzünle.

Babaannemin bu tabiri Victor'un başını bir anlığına sağa döndürmüştü. Rahatsız olmuş gibiydi. Demek ki Linda'nın 'evin küçük kızı' olması Victor'un sinirlerini bozuyordu. Dava gitgide kabaracaktı...

''Gittiğin yerde her daim mutlu olmanı ve sonsuza kadar huzur içinde uyumanı diliyorum,'' dedi babaannem. Fakat daha fazla dayanamadan ağlamaya başlayınca Robin amca onu malikâneye götürmüştü.

Geriye kalanlar da birkaç kelime konuşarak sırayla dağılıyorlardı. Herkesin ardından Victor, Simon, Sarah ve babam Marcus kalmıştı. Simon hıçkırarak ağmaya başladığı zaman babam onunla beraber malikânenin arka bahçesine doğru yürümeye başladı.

Bense Victor'un tepkilerini izlemeye devam ediyordum. Fazlasıyla bitap hâldeydi. Herkesin durumunun kötü olduğu doğruydu ama Victor biraz abartıyor gibi duruyordu. Linda'nın mezar taşına doğru eğildi ve bir süre öyle kaldı.

''Fazla kötü... Ha?'' dedi yanıma yaklaşan Sarah.

Başımı sallayarak, ''Öyle...'' diye mırıldandım. ''Ben yokken de bu kadar kötü müydü?''

Sarah dudaklarını 'sen öyle san' der gibi birbirine bastırdı. ''Bu iyi hâlleri dostum... En azından artık odasından dışarıya çıkıp yemek yiyor.'' Elindeki sigaradan bir fırt daha çektikten sonra bana uzattı. Başımı olumsuz anlamda sallamıştım ama Sarah, muzip bir gülümsemeyle omuzumu kavramıştı. ''Kendini kasma ahbap, rahatlaman gerekiyor,'' dedi ve omuzumu sıvazladı. ''Cenazeye de katılmadın, uzaktan izledin. Böyle giderse birkaç yıla saçların beyazlayacak.''

Ciddileştim. ''Elimden gelenin en iyisi bu, inan bana.''

''Peki,'' dedi kaşlarını kaldırarak. Sarah siyahi bir kadındı. Teninin simsiyah olmasına rağmen gözlerinin altındaki morluklar, şişlikler kendini belli ediyordu. Üzgündü olduğu belliydi. ''Ama sen, benim için Dedektif Nora Raven değilsin sadece,'' dedi kısık bir sesle. ''Aynı zamanda uzaklarda yaşayan zeki ve güzel kuzenimsin. Kan bağımızın olmadığına bakma... Seni önemsiyorum dostum. Kendine dikkat et.''

Omzunu okşadım. ''Sen de öyle Sarah, ama benim önceliğim sizin güvenliğiniz.''

''Hım hım... Biliyorum,'' dedi göz kırparak. ''Bir şeye ihtiyacın olursa ikinci kattaki 58 numaralı odada olduğumu unutma. Şimdi... Biraz yemek yiyelim mi? Kurt gibi açıktım, günlerdir mideme hiçbir şey girmedi.''

''Olur,'' dedim ve gülümsedim. İçimden bir ses Sarah'ın masum olduğunu söylüyordu fakat karar vermek için henüz erkendi. Victor'a son bir bakış attığımda şüphelerim büyümüştü. Sarah daha birkaç adım atmışken, ''Baksana Sarah,'' diye seslendim. Bana dönünce ciddileştim. ''Birkaç işim daha var burada... Birkaç dakikaya yemek salonunda buluşalım, olur mu?''

Sol elini deri pantolonunun cebine sokarak, ''Emredersiniz, Dedektif,'' dedi ve sağ elini alnına dayayıp asker selamı verdi. Gülümsediğim sırada çoktan malikâneye doğru yürümeye başlamıştı.

Derin bir nefes alarak Victor'a doğru döndüm. Mezar taşına başını yaslamış, sessizce bir şeyler mırıldanıyordu. Ne söylediğini duyamadığım için ona yaklaştım. Kendi kendine mırıldanıyordu sadece. Ağzının içinde gevelediği cümleleri kendinin duyduğuna bile emin değildim.

Geçmişin Mezarı (Tamamlandı) Where stories live. Discover now