Şaşkınlığımdan dolayı gözlerim, iri bir hâl alsa da soğukkanlılığımı koruyorum. Konuyu dağıtmama izin vermeden boğazını temizledi Kuzey.

''Linda, eşi ve oğluyla birlikte babanızın kaldığı, Raven Malikânesinde yaşıyordu.''

''Biraz daha açık olun lütfen, neden bahsettiğinizi anlayamıyorum.'' Aklım iyice karışırken elimdeki bardağı sehpaya bırakıp ona yaklaştım. ''Her şeyi en baştan anlatabilir misiniz?''

İfademi süzmeyi sürdüren yeşil gözleri dümdüz dudaklarının aksine parıltılıydı. ''Her şeyi öğrenecek kadar vaktimiz olacak elbette, Dedektif. Ancak şu an size sormak istediğim bambaşka bir şey var.''

''Nedir?'' 

Sessizce havayı içine çekti. ''Benimle İsveç'e gelir misiniz? Ailenizin size ihtiyacı var.''

Nefesimin düzenini kontrol edemezken yutkunarak boğazımı rahatlattım. Ellerim gerginliğimi açık edercesine terlemişti. Bu işin sonunun nereye varacağı konusunda bir tahminim yoktu ama içgüdülerim kendini ortaya çıkartmıştı. Bunca işimi ve buradaki hayatımı bırakıp kim olduğu bilinmeyen bir adamla İsveç'e gidecek kadar gözüm dönmüş olamazdı.

''Bu...'' dedim ancak ne diyeceğimi bilmiyordum. Kuzey'in beklenti içinde olan bakışları tedirginliğimi arttırıyordu.

Söz konusu olan babamdı. Benden ne tür yardım yahut beklenti içinde olduklarını bilmiyordum. Bunun tahminlerini önüme sunan düşünce sistemim, şu an çalışmakta zorlanıyordu.

''Evet, Dedektif... Benimle gelecek misiniz?'' Kibar ama net teklifi beni ona çekmekten başka hiçbir işe yaramıyordu.

''Benden tam olarak ne istiyorsunuz?'' dedim, belki gitmemek için bir bahane yaratabilirdim. Zira basit bir cenaze için tanımadığım insanların yanına gidemezdim.

Arkasına yaslandı ve ifadesindeki ciddiyeti had safhaya taşıdı. ''Cinayeti çözmenizi...''

•••

7 Mart Cumartesi, 07:28
İstanbul, Türkiye.

Sırtüstü uzandığım yatakta sağa doğru döndüm. Aklımı kurcalayan sorular yüzünden sabaha kadar uyuyamamıştım. Ki uykuya daldığım her an kâbus görerek sıçramış ve anında uyanmıştım. Neden kâbus gördüğümü bilmiyordum. Hiçbir zaman bu kadar sık kâbus görmezdim.

Fakat bu gece gördüğüm rüya biraz farklıydı... Simsiyah, incecik ve kambur bir kadın görmüştüm rüyamda. Tam olarak emin olamıyordum; hatırlamakta zorlandığım bir rüyaydı. İlk kez böyle bir durumla karşılaşıyordum. Korktuğum söylenemezdi ama merak ettiğim doğruydu.

Kuzey'e ise bir cevap vermemiştim. Kendime de veremiyordum. Babam ne durumdaydı? Onca tanımadığım insan, neden birçok dedektif varken benden yardım istiyordu? Linda halayı kim öldürmüştü? Gerçek bir cinayet miydi, yoksa sadece bir yanlış anlaşılma mı? Bütün bunlar neyin nesiydi? Kuzey kimdi?

Alarmımın sesini duyunca beklemeden yataktan doğruldum. Bana zaman kaybı olabilecek herhangi bir şeyden haz etmezdim.

Oldukça hızlı bir hazırlık sonrası evimden çıkarak araba yürümeye başladım. Kafamın aksine bedenimin rahat olabilmesi için giydiğim spor kıyafetler bugün çözeceğim cinayetin bir yansımasıydı. Beni tanıyan herkes, mavi kot pantolon giydiğim günlerde işimi yapacağımı bilirdi.

Adımlarım nihayet sokağın önündeki arabamı bulduğunda gördüğüm kişi yüzünden kaşlarım çatılmıştı. Arabamın kenarına yaslanmış, elleri siyah kumaş pantolonunun cebinde, beni bekliyor gibi duruyordu, Bay Bilinmeyen.

Geçmişin Mezarı (Tamamlandı) Where stories live. Discover now