45🕯️ "Bir kelebeğin intihar günlüğü"

Start from the beginning
                                    

"Bana bakıp zamanında ne kadar zavallı olduğunu anımsayıp şimdiki haline şükretmek için mi sürekli peşimdesin?"

Belki. Bunu kabullenmek istemesem de belki. Net cevabı olmayan her sorunun birden fazla ihtimali vardır.

"Tüm zamanlarımın en zavallı halini yaşıyorum. O kadar zavallıyım ki neredeyse kendi b*kumda boğulacağım. Yeterince tatmin olduysan gidebilirsin."

Gitmek mi? Daha yeni gelmiştim. Ben de onun gibi sırtımı kapıya verdim ve yavaşça çömeldim. Böylesi daha iyiydi. Hem kim kendi b*kunda boğulmuyor ki? Kimi dışarıdan kimi içeriden yavaşça boğuluyor.

"Dışarıda bahar geldi. Ağaçların tomurcukları çiçek açıyor," dedim bambaşka bir konu açarak. "Her yer meyve çiçeklerinin kokusu ile donanmış. Bazı yabani otlar da kaldırımlardaki kilit taşlarının arasından fışkırmış. Görsen ne tuhaf bir görüntü. İnsan neden orada olduklarını sorguluyor. Gidip güzel bir bahçede açmak yerine neden kaldırımdaki o berbat yeri seçerler ki?"

Dinliyordu sessizce. Dinlediğini biliyordum.

"Gökyüzünün mavisi o kadar berrak ki, sanki özel olarak boyalar seçilmiş ve sürülmüş gibi. Dokunsan parmak uçların maviye bulanacak gibi. Hem gelirken ayağıma bir taş takıldı. Ta emniyetten buraya kadar sürükledim onu. Dışarıda. Bakmak istersen kiremit rengi oval bir şey."

Onu görecekmiş gibi başımı arkaya doğru çevirdim hafifçe.

"Tüm bunlar yaşamak için güzel nedenler değil mi sence?"

Cevap vermedi, ama dinlemeye devam etti.

"Belki de haklısın. Sende kendimi görüyorum ve bu yüzden peşine takılıp duruyorum."

Yeniden önüme döndüğümde derin bir iç çektim.

"Ama masum değilsin artık biliyorum, en az benim kadar. Yine de özgürlüğünü kazanmanı istiyorum. En az kendim kadar."

Gülmeye benzer bir çıktı, hiç eğlenceli olmayanlarından.

"Özgürlük mü? Hayatımda bir kez bile özgür olmadım ben."

"İyi ya tadına bakarsın işte."

Bir kere daha güldü. Bu sefer hoş bir kıkırtıydı. Şimdi daha rahattım. Nedense içimde onun bu sözlerimi uygulayacağına dair bir his vardı. Her gelişimde bir çiçek gibi açmasa da kaktüs olup bir kenarından çiçek çıkarmak için çabalayacağına inanıyordum. Tıpkı güzel bir bahçe yerine her gün ezilme tehlikesine rağmen kaldırımda açan yaban çiçekleri gibi.

"Dünya, yaşamak için harika bir yer olmayabilir. Ve insanlar hayatımızda istediğimiz ideal canlılar olmayabilir. Bileklerin kelepçeli, gözlerin bağlı, kulakların kapalı da olabilir. Yine de kimse hayallere müdahale edemez. Gördüğün kapkara bir gece olsa düşlerinin rengarenk olmasına izin ver. Kimse sana vermiyorsa, sen kendin al sevgiyi. Ve yaşamak için çabala."

Ayağa kalktı. Bunu ondan gelen tıkırtılardan anlayabiliyordum. Ben de kalktım. Ama beklediğim gibi delikli yerden bakmadı bana. Hemen yanında durup sesimi daha iyi duymaya çalıştı muhtemelen.

"Gidiyorum ama yine geleceğim. Sen buradan çıkana dek her fırsatta yeniden geleceğim."

Yerinde kıpırdandı. Bakmamak için kendini zor tutuyordu.

"Bir an önce çık şu hücreden. Ve kendine iyi bak."

Birkaç saniye bekledim sessizce sonra geri dönüp yürümeye başladım. Adım gibi biliyordum ki ben giderken, gözden kaybolana dek, koridorun köşesine denk gelip beni göremeyeceği bir yere geçene dek arkamdan bakmaya devam etti. Hatta daha iyi görebilmek için delikli bölüme iyice yaklaştı. İyice bastırdı kendini. Nihayetinde tamamen gittiğimde ise yüzünde küçük bir tebessüm oluştu.

PROFESYONEL  [F•]Where stories live. Discover now