38🩸 "Bu aşkı bana lütfeder misin?"

Start from the beginning
                                    

Boş koridorda yürürken kendimi parmaklıkların olduğu yerde buldum. Burası, ceza evlerine gönderilmeden önce suçluların bir süre kaldıkları yerdi. Farkında olmadan geldiğim hücrede ise Tuvana vardı. O tuhaf bir kadındı. Sağı solu belli olmayan tuhaf bir tipti. Yine de biraz bana benziyordu sanki. Kendi içindeki yalnızlığı dışarıya vuruyor ve etrafındakileri uzaklaştırarak güçlü biri gibi görünmeye çalışıyor. Geçmişi araştırdığımda tıpkı benim gibi iki kardeşinin annesine verildiğini Tuvana'nın ise babası tarafından alındığını ama sonra nedeni belirsiz bir şekilde yetimhaneye verildiği yazıyordu. İtalyan asıllı olduğu da geçiyordu ama geçmişini araştırdığımda İtalya ile bir bağlantısı yoktu. Sanki, sanki tıpkı benim gibi yaşadığı yerden kaçmak istermişçesine kendine yep yeni bir kimlik oluşturmuştu. Ayaklarım onun hücresinin önünde durduğunda gözlerim yavaşça onu aradı. Oradaydı. Tahta bankın üstünde öylece duruyordu.

"Bu kadar çabuk özleyeceğini düşünmemiştim doğrusu."

Bana bakmadan söylediği şey beni şaşırtmıştı ama göstermemeye çalıştım. Dizlerini karnına çekmiş boş duvara bakıyordu. Siyah saçlarını sol tarafına almış, makyajı hafif dağılmıştı. Dün onu hırpaladığım için kendimi suçlu hissediyordum. Başını çarptığım yer morarmıştı ve burnu kızarmış duruyordu.

"Burada hayat çok sıkıcı değil mi? Hep aynı şeyler. Çözümsüz davalar, yakalanan suçlular, buz gibi kodesler, sonra sil baştan bir kere daha. Sıkılmadın mı bu hayattan?"

Sırtımı hücresinin karşısındaki duvara yaslayıp kollarımı önümde bağladım ve başımı yere eğerek onu dinlemeye devam ettim. Neden dinlediğime dair hiçbir fikrim yoktu ama ayaklarım bir şekilde beni buraya getirmişti. O konuştukça kendimi hatırlıyordum. O konuştukça çocukluğum aklıma geliyordu. Otuz sene boyunca tek bir adil gün geçirmediğim bu dünyada onu dinledikçe tüm damarlarıma adalet dağılıyordu sanki.

"Tamam vicdan yapıyorsan anladık. Ama uzatma yani sorun değil, gidebilirsin. Kafam ilk defa çarpılmıyor. Daha kötülerini de yaşadım."

Dudaklarımı önümde toplayıp farkında olmadan bundan dolayı pişman olduğumu bir kere daha anladım. Suçlulara konuşmaları için şiddet uygulamak zorunda kalıyorduk çoğu defa ama Tuvana söyleyene dek bu konuda vicdanımın rahatsız olduğunu tam anlayamamıştım. Tıslayarak çıkan nefesim içimde biriktirdiğim huzursuzluk dolu hissi atmak içindi. Bunaltı ile derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım.

"Beni kendine benzettiğin için buradasın biliyorum. Anlayabiliyorum. Bana olan bakışların bile, sanki aynada kendini görürmüş gibi temkinli."

Gözlerimi açıp dudaklarımı ıslattım. Demek o da farkındaydı.

"Ama endişelenme, birbirimize benzer tek yanımız ikimizin de zavallı olması. Sen de en az benim kadar kendini köşeye sıkışmış hissediyorsun. Yoksa başka benzer bir yanımız yok, için rahat olsun."

Öyle miydi acaba? Zavallı olduğumu ilk defa kabullendim. Şöyle bir geçmişe baktığında çok isabetli bir açıklamaydı.

"Artık gidersen sevinirim, uyuyacağım."

Dizlerini indirip bana sırtını dönerek yattı. Daha fazla konuşmak istemiyordu anlaşılan. Onun bana bakmadığını anlayınca gözlerimi kaldırdım. Odası oldukça soğuk ve nemliydi. Tıpkı benim çocukluğumda kaldığım odaya benziyordu. Kuzenlerimin kendilerine ait odaları varken bana balkondan bozma köşeyi vermişlerdi. Onları suçlayamazdım, kendi annesi ve babası bile istemezken bana fazladan ne yapabilirlerdi ki? Yine de çocukluğumun tamamı dizlerimin soğuktan sızlayarak ağrıması ile geçmişti. Nemli ortama girdiğimde romatizmam kendini belli eder beni rahatsız ederdi. Sanki kendi çocukluğumu görürmüş gibi yumruklarımı sıktım iki yanımda. Daha iyi şartlarımız olsa daha iyi insanlar olur muyduk? Ben adaleti sağlamak için kendimi adasam da Tuvana'yı böyle çaresiz görmek beni sinirlendiriyordu. Biraz onu daha seyrettikten sonra kahvaltı yapmak için giriş kattaki kafeteryaya doğru yürümeye başladım.

PROFESYONEL  [F•]Where stories live. Discover now