~ 2 ~

23 4 0
                                    

Bazı şeyler asla unutulmaz. Öyle ki kumsaldaki en ufak kum tanesinin yalnızlığını yaşar her insan...

(7 yıl önce)

- Göktuğ orada mısın?

- Bak eğer oradaysan ve telefonuma cevap vermiyorsan çok kötü şeyler olacak.

- Cevap ver artık!

Gözlerim masanın üzerinde telefonda kalmıştı. Bir türlü ellerim telefona gitmiyor, öylece Nil'in sitemlerini dinliyordum sadece. Bir kaç sözünden sonra telefon kapandı. Nil bana bir şeyler anlatmaya çalışıyor gibiydi ama ben dinlememekte o kadar ısrarcı davrandım ki, sanki bir şeylerin kötü gideceğini hissediyor gibiydim.

Ama olur ya, yanlış olduğunu hissettiğimiz halde bazı yollardan vazgeçmeyiz. İşte tam da o anda telefonu elime aldım ve Nil'i aradım tekrardan. Hiç bir şeyden haberim yokmuşcasına;

- Telefonda bir sorun var sanırım sesim sana gitmiyordu Nil.

- Ahhh , bende sana bir şey oldu sandım Göktuğ. İyisin değil mi?

- Evet evet merak etme...

Bir anlık sessizliğin ardından Nil söylerine devam etmişti;

- Bugün bir parti düzenliyoruz istersen sende gel hem az sosyalleşmiş olursun. Hep otur otur bir yere kadar.

O kadar da haksız değildi aslında ama haklı da değildi. Yeni insanlar tanımaya pek gönlüm yoktu.

- Beni biliyorsun, öyle ortamlarda pek duramam kalabalık sevmiyorum.

-Evet biliyorum ve itiraz da istemiyorum akşam 18.00'da seni alıyorum ve partiye gidiyoruz.

Nil'in bu kadar net konuşmasının üzerine hiç bir şey diyemeden;

- Ta-tamam gidelim o zaman.

Dediğim gibi telefonu yüzüme kapatmıştı bile. Arkadaşlarım çok sıcak kanlı bir insan olduğumu söylerler. İnsanlar ile çok çabuk iletişim kurabiliyordum ama bu onlar ile arkadaş olmak isteyeceğim anlamına gelmiyordu. Saat 18.00'a yaklaştıkça istemsiz bir panik haline girmeye başlamıştım. Acaba ne giysem diye düşünüyordum. Elime telefonu aldım ve Nil'e yazmaya karar verdim.

Göktuğ: Nil acaba ne giysem gerçekten aklımda hiç bir şey yok.

Nil: Amaaaann! Bırak şimdi her şeyi kapıyı aç.

Gerçekten mi kapıda mıydı yani? Bu kız neden bu kadar hızlı davranıyor ki her şeyde. Kapıya doğru yürürken;

-Hadi ama beni burada bekletecek misin daha fazla?

-Tamam tamam patlama geldim.

Kapıyı açtığım gibi içeriye fırladı bir anda;

-Gerçekten ayıp yaptığın biliyorsun değil mi Nil?

- Acelemiz var Göktuğ seni hazırlamam lazım.

-Hazırlamak derken?

-Evet seni hazırlayacağım. Partiye bir arkadaşımı davet ettim. Adı Kumsal eminim çok iyi anlaşırsınız.

-Birileri beni partiye neden çağırıyor belli oldu şimdi.

-Seni birisiyle tanıştırmayacağım demedim.

-Evet birisiyle tanıştıracağını da söylemedin.

-Şey, evet haklı olabilirsin ama bu tanışmayacağın anlamına gelmez.

Kumsal ismini ilk defa duymuştum. Çok sade bir isim ve bir o kadar da hoş gelmişti kulağıma. Nil bir çok kıyafet üzerinde beni denek gibi kullanıyordu resmen ve en sonunda denek olmamı bıraktıracak bir kaç kıyafeti elime tutuşturdu;

-Bunları giyiyorsun ve benimle 10 dakika içerisinde aşağıda buluşuyorsun. Şu çok nadir sıktığın ve mükemmel bir kokusu olan parfümünü sıkmayı unutma. Sonuçta tanışacağın bir insan var.

Bunları söylerken yüz ifadesini görmeniz gerekiyordu. Sanki yıllardır bu anı bekliyormuş gibi. Tarifsiz bir heyecan vardı yüzünde. Bahsettiği parfüm değildi aslında, sadece lavanta ve papatya çiçeklerinin özütlerini karıştırıp sürüyordum. Yıllardır parfüm markamı sorar bende inadına söylemezdim. Bilmemeye devam etsin...

Üzerimde beyaz bir tişört, onun üzerinde kod ceket altımda da siyah kadifeden bir pantolon ve beyaz ayakkabı vardı. Çok basit bir kombin olmuştu ama sade bir kombindi. Aşağıya indiğimde Nil'in sevgilisi Kerem arabasıyla kapının önünde bekliyordu.

- Göktuğ hadi be oğlum ağaç oldum burada seni bekliyorum.

Kerem iyi çocuktur. Nil ile ilişkileri neredeyse 2. yılına girmek üzereydi ve açıkcası Nil'e sevgisi yüzünden başlarda şüphe duysam da, bir süre sonra iyi bir arkadaş olmuştuk.

- Az beklesen ne olacak yani Kerem. Hem sana güzel gözükmem gerek. Sabahtan beri Nil beni senin göz zevkin için hazırlıyor baksana.

Kerem beni baştan aşağıya doğru gözleriyle süzmüştü...

-Güzel güzel beğendim. Bu gece beraber takılalım mı güzelim?

Kerem'in ağzından bu sözler çıktığı gibi Nil ensesine bir tane vurdu. Bunu gördüğümde çaktırmadan gülmeye başladım.

-Hadi baylar sizin birbirinize kur yapmanızı izlemek istemiyorum eve gidelim hemen bende hazırlanayım çıkalım.

Arabayla Nil'in evine doğru yol almıştık. Radyoda "Yalın - Günaydın" şarkısı çalıyordu. Gözlerim yoldayken bir anlık şarkıya odaklandığım sırada şu sözleri duydum..

"Yasaklandın ,hep saklandığın bu kalpten kovuldun sen"

Nedense bu söz bir an içime oturmuştu. İnsan saklandığı bir yerden nasıl kovulabilir ki? Gerçekten kovulmasına değecek bir şey yaptıysa o zaman neden saklanmak istesin?

Ben bunları düşünürken radyodaki ses kısılmış Nil'in evinin önüne gelmiştik bile.

-Siz bekleyin burada ben hemen geliyorum.

Hemen gelmeyeceğini Kerem de bende biliyorduk. Nil gittikten sonra Kerem birden omzuma elini attı;

-Bugün Nil seni Kumsal ile tanıştıracakmış. İyi kızdır Kumsal. Öyle yamuk yapacak tiplerden değil anlayacağın. Hem sana da değişiklik olur iyi gelir sana.

-Onun hakkında merak ettiğim tek şey isminin anlamı.

-Gerçekten mi? Bunu mu merak ediyorsun. Hemen sana açıklayayım. Uzayın derinliklerindeki bir gezegendeki ufak bir taşın... Şuna bak gerçekten de dinliyor. HA HA HA!

-Bende salak gibi dinliyorum seni.

-Bak bu konuda haklısın salak gibi dinliyorsun. Hem ne olabilir ki? Kumsal işte, ufacık kum tanelerinin bir araya gelmesiyle oluşan bir şey. O yüzden o kadar çok şey aramana gerek yok bence.

Aslında haklıydı neden bu kadar çok düşünmüştüm ki. O kadar kum tanesini açıklamak biraz saçma olacaktı...








Gökyüzündeki Boşluklar Where stories live. Discover now