61

8.5K 736 782
                                    

MEDYAYA AGLİYORUM

perşembe • 10.06
görkem altay

"günaydın!"

gözlerini kırpıştırarak sırada rahatsızca hareket etti. göz kapakları aralanıp kahve irislerini ortaya çıkardığında kaşları çatıktı. başını sıradan kaldırmadan birkaç saniye boş boş altay'a baktı. "günaydın."

çantasını onun sırasına koyarak yüzündeki o her zamanki gülümsemeyle "n'aber?" diye sordu.

başını sıradan kaldırırken tavrı uyuşuktu. "iyiyim." dedi sakince ama değildi. matematik sınavı öncesi son teneffüste görkem bile iyi değildi.

"ben de öyle." yeşil gözleri sıranın üzerindeki kalem silgiye gitti. "burada mı gireceksin sınava?" görkem uykulu bir ifadeyle başını salladı. "ben de öyle. dokuzuncu sıradaymışım. burası kaç?"

"beş." dedi sanki sayması çok zormuş gibi.

"hmm." eliyle bulunduğu yeri gösterek saymaya başladı. "altı, yedi," parmak ucu sıralarda dolaşıyordu. "...sekiz, dokuz." hiçbir şey demeden ayağa kalktı ve iki sıra arkasına çantasını bıraktı. geri gelip görkem'in sırasına otururken bir bacağını sıranın arasındaki boşluğa atmıştı. "n'aber?"

ikinci kez sorduğu bu soruya görkem istemsizce güldüğünde altay, göz bebeklerinin irileşmesine engel olamamıştı. "neden gülüyorsun?" diye sordu odağı gülümseyen dudakları ve kahve gözleri arasında gidip gelirken.

"sinirlerim bozuldu." dedi itiraf ederek. nemlenmiş avuç içlerini pantolonunun üzerine silerken altay'ın, matematik sınavı endişesini iki katına katladığının farkında değildi.

"sonuçta gülüyorsun." dedi kendisi de yüzünde bir gülümsemeyle. garip bir şekilde görkem'in ona gülmesi tuhaf hissettiriyordu.

"sal abi hadi beni." derken arkasındaki duvara yaslanmıştı.

bakışları daha saf bir hâl alırken "rahatsız mı ediyorum?" diye sorduğunda cevabın evet olduğunun farkına varmıştı. "bir şey olmaz bence." dedi görkem yanıt vermeden. "beş dakika katlanacaksın sadece?"

dirseğini sıraya verip çenesini avuç içine yasladı. "uykum var." yorgun gözleri altay'ı buldu. "o beş dakika uyuyabilirdim."

"uykundan daha önemliyim." derken sesi cevap bekler gibiydi.

gülerek başını iki yana salladı. "değilsin."

üzerine hiç düşünmeden söylediği bu basit sözcük, altay'ın birkaç saniye öylece görkem'e bakmasına sebep oldu fakat gurur yapıp da sıradan kalkmadı. aksine yüzüne öyle hissetmemesine rağmen daha büyük bir gülümseme koydu. "öyleyim." öyle olmadığını biliyordu. görkem'in ona artık hiçbir şekilde önem vermediğini biliyordu fakat yine de bunu çaktırmadı.

görkem insana olduğundan daha farklı hissettiriyordu. başkalarıyla konuşurkenki mimikleri, yalnız güneşte asıl rengini alan koyu kahve saçları ve kurduğu her cümleyle görkem çoğu kişiden farklıydı. dışarıdan gören birisinin bu ayrımın farkında olması imkânsızdı fakat onu biraz olsun tanıyan herhangi bir kişi bunu anlardı.

"görkem!" ön sıralarındaki hareketlenmeyle ikisi de oraya baktı. "burada mı sınava giriyorsun?"

altay, önlerine oturan kızı tanımaya çalıştı. yaşıtı olsaydı fark ederdi fakat yaşıt değillerdi. muhtemelen bir sınıf küçük olmalıydı. bu kız muhtemelen görkem'in yorumlarından tanıdığı özlem'di. "evet." dedi gülümseyerek. altay on saat gülümsemesi için uğraşsa dudakları en ufak bir şekilde kıpırdamazdı, en fazla sinirden gülerdi. herhangi bir kıza bu kadar rahat tebessüm etmesi sinir bozucuydu.

"ben burada oturuyorum." dedi heyecanla. ee? bütün ülke toplanıp alkışlayalım mı? erdoğan'ı da çağıralım mı kayyum özlem atandı diye?

"ciddi misin?" şakacıktan oturdu, kalkacak birazdan, abisi ya.

"ya görkem," dedi gülerek. görkem bu gülümsemeye kanma, bu kızda hiç saf bir insan tipi yok. "...bana yardım edersin değil mi?"

altay'ın düşündüğünün aksine özlem'in sesinde herhangi bir sinsilik yoktu. özlem her ne kadar görkem'in en yakın arkadaşıysa, görkem de onun en yakın arkadaşıydı ve bunun içinde hiçbir şekilde matematik sınavıyla alakalı menfaat yoktu. o an altay nasıl düşünmek istiyorsa öyle düşünüyordu.

"kötü mü matematiğin?" diye araya girmekten kendini alıkoyamadı. düşüncelerinin aksine ses tonu gayet rahattı.

"kötü değil ama," dedi utanarak. "...görkem kadar iyi değil."

güldü. "dikkat et," diye dalga geçti. "...ismini üzlem falan yazabilirsin yanlışlıkla."

"komik orospu çocuğu."

altay'ın gözleri onu boş bakışlarla izleyen görkem'e döndü. "duyamadım?" derken yüzünde anlamsız bir ifade vardı.

"komik orospu çocuğu dedi galib-"

"herkes yerine!"

içeriye giren fazıl hoca'yla sınıfta çok ciddi bir iç çekiş sesi duyuldu. herkes hızla toparlanıp yerine giderken altay birkaç saniye daha görkem'i izledi. kızgın değildi herhalde fakat çok neşeli de sayılmazdı. bunun üzerinde yoğun miktarda görkem tarafından umursanmamak vardı ve bunu inkâr etmiyordu zira umursanmamak herkese batan bir şeydi fakat tadını kaçıran diğer şeyi bilmiyordu.

"geçebilir miyim?" altay'ın gözleri arkasında onu bekleyen dokuzuncu sınıf çocuğa döndü. fazla bir tepki vermeden hareketlenirken son bir kez daha görkem'e bakmıştı.

bacağını sıranın arasından çekip ayağa kalkarken gözleri belirsiz bir küçümsemeyle görkem'e baktı. "ismini doğru yaz bu sefer." derken sesi kısıktı.

gözlerini devirdi. "siktir git."

onun bu sinirli hâline gülerek onun sırasından ayrıldı. iki adım ilerisindeki en arka sıraya giderken ise göz bebekleri görkem'in önündeki sırada, özlem'deydi.

sınav sınıflarına fazıl hoca'nın denk gelmesi altay'ı ilk defa rahatsız etmemişti.

-

dobro vecherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin