51

9K 782 1.4K
                                    

cuma • 13.17
görkem altay


beyaz mermere çarpan suyun tiz gürültüsü, yukarı camdan içeri giren soğuk, kirle karışık sabun kokusu ve kalan diğer her şeyiyle okul tuvaletleri birbirinden farksızdı. yalnızca okulun ilk birinci katıyla bahçede bulunan iki tuvalet birbirinden ayrıydı; biri boş biri doluydu.

ıslak ellerini pantolonunun üzerine yavaşça silip sweatini biraz daha aşağı indirdi. bedeninde dokunduğu her noktaya karşı hassastı. elini sildiği kalça bölgesine, sweatini düzelttiği beline ve hatta ıslaklık değmemesi için ekstra uğraş gösterdiği koluna bile.

sweatiyle kapattığı arka cebinden fondötenin ten rengi kutusunu çıkardı. açtığı kapağı lavabonun en kuru ve temiz yerine koyduktan sonra açık renk sıvının bir kısmını parmak ucuna döktü. göz bebekleri kenarı su damlalarıyla kirlenmiş aynaya döndüğünde eli yüzüne çıkmıştı.

soğuk parmakları yanağına dokunurken irkilerek gözünü kapattı. teni yanıyordu. işaret ve orta parmakları yanağından elmacık kemiğine doğru hareket ederken gözleri kapalıydı. fondöteni el yordamıyla rastgele dağıttıktan sonra kısık göz kapaklarıyla aynaya baktı. kabaca sürdüğü sıvı katman oluşturduğu bölgede bile izi kapatmaya yetmiyordu.

sinirle parmağını yüzüne bastırdı. fondöteni yanağına daha sert bir baskıyla yayarken vücudu kasılıyordu. canı acıyordu fakat bastırmadığı sürece sıvı yalnızca katman oluşturmaya ve kendini belli etmeye yarıyordu, morluğu kapatmıyordu.

birikmiş fondöteni yanağında kaybolana kadar iyice yaydı. en sonunda kapatmadığı bir bölge kalmadığına karar verdiğinde göz bebekleri fondötene geri döndü. ten rengini eşitlemek için parmak uçlarına biraz daha fondöten döktüğünde teyzesinin, bu makyaj malzemesini yerinde görmediğinde ne tepki vereceğini düşünmemeye çalıştı.

çene çizgisinden biraz aşağıya kadar az az yaydırdığı fondöten ten rengiyle hemen hemen aynıydı, bu yüzden sürdüğü belli olmuyordu. en sonunda yüzündeki her noktaya dokundurduğunu var sayarak gözlerini yanağından ayırmadan fondötenin kapağını kapattı -bunu yaparken işaret ve orta parmağının pakete dokunmaması için uğraşmıştı-.

fondöteni arka cebine tekrar koyup kirlenmiş elini çeşmenin altında üstünkörü yıkadı. bu yıkama öyle uzun sürmemişti çünkü soğuk su onun irkilmesine sebep olmuştu. çeşme gıcırtılı bir sesle kapanıp görkem aynadan bir adım uzaklaştığında elleri küçük pencereden giren serin rüzgârla biraz daha üşümüştü.

bir kez daha ellerini yaş bölge kalmayana dek pantolonuna sildi. birkaç saniye aynada kendine baktı ve yüzünü inceledi. dışarıdan bakan herhangi biri iyice incelemeden sol yanağının mor olduğunu göremezdi. zaten şu an morluk gibi değil, hafif bir gölge gibi duruyordu.

gözünün aşağısında gördüğü ten rengi birikintiyle kaşlarını çatarak aynaya yaklaştı. hâlâ yaydırmadığı kısımlar kalmıştı fakat loş tuvalet ışığında bunu fark etmemişti. iki eli de yüzüne çıkıp parmak uçları yanaklarını ovuşturmaya başladığında tuvalet kapısının gıcırtılı bir sesle açıldığını duydu. göz bebekleri oraya dönmedi. şu an aynanın karşısında yüzünü ovuşturan herhangi bir öğrenciydi, kimse de onu garipseyemezdi. bu şekilde kendini motive etmeye çalışıyordu.

fakat o oraya bakmadan önce içeriye giren beden aynanın kenarında durdu. lavabonun kenarında kollarını bağlayan bedeni tanıması için gözlerinin ona dönmesine gerek yoktu. sesini duymasına, ona dokunmasına bile gerek yoktu. "fondöten morluğu kapatmaz," sakin ses tonu aklını en az görkem'in o anki hâli kadar rahattı. "...yalnızca cilt tonunu eşitler."

dobro vecherजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें