38

9.9K 840 3K
                                    

bazen yazdiklarim bana o kadar klise geliyo ki hikayeyi ay yapima yazdiriyomus gibi hissediyoeum boyle zamanlarda bana kızmıyonuz di mi

ve hayir hayatsiz drgilim arkadaslar sadecehastayim vr hasta oldugum bu ufak sure zarfinda bildirim panelinizle iyi anlasamicaz

pazartesi • 05.12
görkem/altay

bel kıvrımının üzerinde hissettiği nazik parmakla sessizce inledi ve sırtını acıyla dikleştirdi. parmak uçları aklını yitirircesine bir yavaşlıkla belini okşuyor ve sönük morluğun etrafını talan ediyordu. burnundaki yabancı koku tüm algılarını köreltirken tenindeki sıcaklık her gece saniye artıyordu. "altay." dedi dudaklarının arasından kısıkça. söylediği sözün kendi boğazından yükseldiğinin bile farkında değildi, yalnızca benimsediği bir ses tonuyla duyduğu bu sesleniş ona tanıdık gelmişti.

parmakların soyut varlığı belinden yükselerek sırtıyla göğüs kafesi arasındaki çizgide dolaştı. bedeni titriyor, nefesi kesiliyordu. vücudundaki irkilme tarif edilemez bir noktaya ulaştığında göğsünün üzerinde soğuk bir elin hafif baskısını hissetti. göğüs ucunda hissettiği avuç içleri görkem'in vücudundan destek aldı ve görkem'in flu bir pencereden izlediği beden sırtını dikleştirdi. pantolonunun üzerinde yabancı bir kumaş ona kendisini bastırıyorken düşünmek ve gerçekle hayal arasındaki ayrımı yapabilmek çok zordu.

göğsündeki parmaklar karnında dolaşarak aşağı indiğinde dokunduğu her nokta yanmıştı. pantolonunun düğmesi yavaşça açılırken onun sıcak nefesini boynunda hissetti. çenesinin altındaki ince damarın üzeri onun dudaklarıyla kapanırken zihni bunların hepsini ona kısa bir film şeridi gibi kesik kesik izletiyordu. altay gerçek olamazdı.

pantolonu yavaşça kalçasından indi. baldırlarına inene dek altay'ın gözlerinin pantolonu takip ettiğini gördü. dudaklarında anlamını bilmediği bir tebessüm vardı. sert kumaşın  aşağı indiği her noktada tenine parmakları değiyor ve görkem, kasıklarında hayalî bir gıdıklanma hissediyordu. bedenini inceleyen yeşil gözler, keskin yüz hatları ve geriye kalan tüm diğer her şeyiyle altay, korkunç derecede güzeldi.

ayaklarına gelen pantolonu basit birkaç hamleyle kirli bir çöpmüş gibi vücudundan tamamen ayırırken gözleri onun pembe dudaklarındaydı. altay bunu hissetmiş gibi yavaşça ona eğildi ve dudaklarını nefesiyle kapattı. görkem hissettiği baskıyla zayıf ellerinin havaya kalktığını ve ona sarıldığını duyumsadı. kollarını onun boynuna sarıp siyah saçlarını parmak uçlarıyla sıktığında belinin lekesiz tarafında altay'ın elini hissetti. teninde akıl almaz bir sakinlikle içi boş daireler çizen baş parmağı görkem'in gerçeklikle olan tüm bağlantısını kesti. bu bir rüyaydı ve görkem uyanmak istemiyordu.

reenkarneden korkan bir ölü gibi uyanabilme ürküntüsüyle onun dudaklarını daha büyük bir istekle sardı. içindeki yoğun korku, her zerresine kadar ona ait olma isteğini hat safhaya ulaştırmış ve nabzı, daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir heyecanla göğüs kafesini zorlamaya başlamıştı. korku arttı, altay'dan mahrum kalma olasılığı birden ona düşman gibi gözüktü.

belinin iki yanında da onun avuç içlerini hissettiğinde sessizce inledi. altay onu yatakta daha rahat bir konuma getirmek için bedenini yukarı ittiğinde görkem yüzüne yansıtmaktan korktuğu bir acıyla inledi. sancı sahte değildi ve sırtına dek uzanıyordu. altay, gerçekti.

dudakları ondan ayrılıp boynuna doğru ilerlediğinde göz kapakları altay'ı kaybetme tedirginliğiyle yavaşça aralandı. sanki gözlerini ne kadar geç açarsa altay o kadar gerçek olacaktı. âciz hissetti ve bu zavallılık yutkunmasına sebep oldu. hareket eden âdem elmasının üzeri altay'ın ıslak dudaklarıyla kapanınca ağlayacak gibi hissediyordu. doğru ve yanlıştan ziyade gerçek ve hayalin arasındaki bu araf görkem'e acı veriyordu.

dobro vecherWhere stories live. Discover now