Medya : Bu bölümü yazarken dinliyordum belki seversiniz ;)
...
Birazcık daha odun toplayacaktım ki saatin daha da çok ilerlediğini görmüştüm . Umarım bu orman sıradan yırtıcısız bir şeydir . Aksi taktirde büyük bir bela beni bekliyor demektir . Hızla ağaçları dizdim ve taşları sürterek ateşi yapmaya çalıştım ama bir türlü olmuyordu . Tam sihire baş vuracakken arkamdan bir ses geldi . Arkamı dönecekti ki biraz ileriden de bir kaç uluma sesi duydum . Yoksa bunlar kurt muydu ?
Uzak olsunlar uzak olsunlar . Hızla arkamı döndüm . Karanlıkta parlayan iki küçük göz üzerime doğru ilerliyordu . Ayın ışığı vurduğu yere geldiğinde ise onu daha iyi ve net görebilmiştim o ...
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
O bir kurttu . Doğrudan üzerime doğru geliyordu . Her şeyi unutarak hızla koşmaya başladım . Benim koşmamla birlikte kurtta peşimden koşuyordu . Bir anda kurtlar yanlardan gelerek üç tane olmuşlardı . Hepsi birbirlerinden korkunçtu . Üç kurda yem olmak istemiyordum . Kendimi öldürmek daha acısız olurdu .
Arkama bakarak koşarken iki tanede önüme çıkmıştı . Etrafı pek göremiyordum ama nerede olduklarını algılayabiliyordum . Madem benimle uğraşmak istiyor ve açsınız o zaman alın bakalım balkabağı yiyin .
Önümdeki iki kurdu balkabağı ile vurarak koşmaya devam ettim . Bir yandan da cebimden telefonu arıyordum . Şimdi telefonumun ışığı çok yardımcı olurdu . Tam telefonu cebimden çıkarmıştım ki etrafı görmediğim için bir taşa takılıp hızla yere çakılmıştım . Telefonum bir köşeye asamda başka bir köşeye fırlamıştı . Üç kurt etrafımı sararken birden asa parladı ve cam ayakkabılar ortaya çıktı . Işığı o kadar parlaktı ki onları kör etmişti . Bu yüzden gerilemek ve kaçmak zorunda kalmışlardı ama yeniden saldırıya geçeceklerini biliyordum . Bir an önce buradan gitmeliydim ve bunu hızlı bir şekilde yapmalıydım . Hemen yerden kalktım ama bileğimin acısı beni biraz durdurmuştu . Etrafta deli gibi telefonu aramıştım . En sonunda telefonu buldum ve ışığını açtım . Şarjı yüzde 27 idi ve bildirim vardı .
Hawk : Nerelerdesin Rose ?
Daha sonra başka bir mesaj .
Hawk : Bir şeyler yaz iyi misin ?
Bu mesajlar nedendi . Hızla ona mesaj yazmak istedim ama çekmediği için gitmemişti . Bir an olsun çekmiş sonrasında ise yine sinyal gitmişti . Kendine gelen kurtlar ise hırlayarak tekrar üzerime üzerime gelmeye başlamışlardı . Hızlı olmasa da hızlı olmaya çalışarak onlardan kaçmaya çalışıyordum .
Tabi ki de çok yavaş olduğumdan beni yakalamışlardı . Bir kurt omzuma pençe atıp beni yere düşürdü . Omzum yanıyordu ve bunun ne olduğunu gayet iyi biliyordum . Yerden kalkmaya çalışırken güçsüz olduğumun farkına varmam pek bir uzun sürmemişti . Güle güle Rose Cinderella .
...
Ölecektim ta ki biri beni kurtarana kadar . Yüzünü göremiyor sadece sesini duyuyordum . Sesi beni kendine bağlıyor , güven veriyordu . Ayrıca tanıdıkta geliyordu . Yavaş yavaş gözlerim kapanırken beni kucağına almıştı . Sonrası ise derin bir karanlık , derin bir uyku !..
...
(Onu kurtaran kişiyi yorumlarda bekliyorum . )
( BÖLÜM BİTMEDİ BİRAZ AŞAĞIYA İNİN BAKALIM :)))) )
(Surpriseeeeeeeeeeeee)
Hawk'ın Anlatımı İle
Rose ailesine rest mi çekmişti yoksa ben mi yanlış görmüştüm ve doğrudan da orman tarafına gidiyordu .ama orman tarafı geceleri çok tehlikeli olurdu . Umarım bir delilik yapıp geceyi ormanda geçirmeyecektir . Şuan yanımdaki Ambrosia'yı bile unutmuştum . Telefonu çıkarıp Rose'ye mesaj attım . Tabi ki mesajı görmüyordu . Ya başına bir şey gelirse ? Eğer öyle bir şey olursa tüm suçlusu ben olurum . Üzgünüm Ambrosia ama Rose senden çok değerli . Her şeyden çok . ( Ha şunu bileydin ;) )
Ambrosia'nın kolundan çıkarak ona döndüm . Ambrosia bana şaşkınca ve sinirle bakıyordu . Hızla ondan özür dileyerek yanında kalamayacağımı ve gitmem gerektiğini söyledim . Tam gidecekken beni oyalamaya başlamıştı .
Ambrosia : Nereye gidiyorsun ben ne olacağım ?
- Senin bir ikizin var unuttuysan . Benim gitmem gerekiyor çok üzgünüm çok önemli .
Ambrosia : Cinderella'nın nesi bu kadar önemli Hawk ?
- İşte bunu anlayacağını beklemiyordum . Ben bir prenses kurtarıcısıyım ve onun başı belada .
Ambrosia : Ne diyorsun sen .
- Ne anladıysan o , gitmem gerekiyor . ( Bu bölümde herkes herkese rest çekiyor maşallah . )
Sinirden delirmiş Ambrosia'yı arkamda bırakarak bende Rose'nin peşinden ormana dalmıştım . Sorun şu ki burası kara ormandı ve yasaktı . Ayrıca çok büyük ve yırtıcılarla doluydu . Sorun ise Rose'ye gecikmiş olmamdı . Onu bir an önce bulmalıydım .
Özellikle iz var mı diye her yeri kontrol ediyordum . Uzun yürüyüşler sonrası hava kararmış ve telefonun ışığına geçmiştim . Bir ağaç kütüğüne oturup bir dakika da olsa dinlenmek için durmuştum ki yerde yakılmak için dizilmiş ama becerilememiş ağaç dallarını görmüştüm . Umarım bu Rose'ye ait bir işarettir .
Hızla ayağa kalkıp etrafa iyice bakmaya başladım . Daha sonrasında yerde bir kaç dalın düştüğünü gördüm . Kaçacak bir şeyin yoksa bu odunlar neden yerde olur ve sen neden ateşin yanında olmazsın . Yakamasan bile neden burada beklemezsin . Hayır ya !
Hızla koşmaya başladım . Etraftan uluma sesleri geliyordu . Biraz daha ilerlediğimde bir kaç ışıkta görmüştüm . Evet sanırım ona yaklaşıyordum . Lütfen bu sen ol Rose . Beni daha da endişelendirmeden .
Bir anda önüme üç kurt çıkmıştı . Bir tanesi ise saldırmaya hazırdı .Asla izin vermem !
Kurtların birini sihrimle uzaklaştırdım . Diğerinin ağzının ortasına ise kalkanımı fırlattım . Son kalan kurdu ise kafasına buz kütlesi fırlatarak kaçırmıştım . Tam yerde öylece duran kişiye yaklaşacaktım ki arkamdan iki kurt daha gelmişti . Üzerleri ise balkabağı idi . Evet o kesin Rose idi . Kurtlar iki saniyemi bile almamıştı .
Hızla Rose'nin yanına gidip dizlerime çökmüştüm . Omzunda bir pençe izi vardı . Yaralanmıştı . Hemen Rose'yi kucağıma aldım . Gözleri kısıkta olsa açıktı . ' Benimle kal Rose . Güvendesin . Buradayım ben . ' . Hiç bir ses vermiyordu ama elini kaldırmaya çalıştığını görmüştüm . ' Yorma kendini dayan lütfen kurtulacaksın çok az kaldı . '
Tabi az falan kalmamıştı . Ormanın ortasındaydık . Yara için özel kremden elimde yoktu ve bu yara ölümcül olabilirdi . Biz ise ormanda sıkışıp kalmıştık . Ormanın çıkışını bu karanlıkta bulamazdım .
Ne yapacaktım şimdi ? Onun ölmesine izin veremezdim tabi ki de . Tek bir yol vardı o da buradan çıkıştı . İyi ki Travis'e mesaj atmak aklıma gelmişti . Tabi bir şey yapamazdı ama belli olmazdı . Rose'nin topladığı odunların oraya vardığımda buzdan bir yer inşa ettim . Umarım üşümezsin ama üşememen için elimden geleni yapacağım .
Hemen onu çimenlerin üzerine koydum . Okul çantamı bir köşeye fırlattım . Çantamda ıvır zıvır ve defterlerden başka yararlı tek şey su idi . Bir de üzerimdeki hırka .
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Umarız bölümü beğenmişsinizdir .Yeni bölümlerde görüşmek üzere .
Diğer bölüm yarın gelecek ama oy atmayı unutmayın :)
Bölüm sizce nasıldı ??
HaSe mi geliyor yoksaaa ???
İnstagram : regall_academy
YOU ARE READING
Regal Academy : Two Kingdom - Snowwhite/Cinderella
FanfictionBu hikaye her şeyden farklı . Sadece HaSe aşkı var . İki krallık Cinderellalar ve SnowWhite'ler , bu düşmanlıkta doğan aşk ... Rose Cinderella ve Hawk SnowWhite . Aşkın gücüne inanır mısınız ? Aşk düşmanlığı bitirebilir mi ? ''Düşman ailelerden geld...