2

248 50 4
                                    

ben kollarında ağlarken Yukhei beni okul çantasını kucaklarmış gibi rahatça kucaklayıp içeri götürmüştü. önceden Renjun'un odası olan yer şu an onun odasıydı ama aynı oda olduğunu anlamam bile birkaç dakika sürmüştü.

oda muntazam derecede dağınıktı. Renjun'unun aşırı düzenli olma huyu vardır ve odayı ilk defa öyle karmakarışık görüyordum.

bunları ağlamam geçtikten sonra fark ettim, bana bir bardak su getirmişti. şahsen Renjun'un ballı sütlerini tercih ederdim ama nankörlük yapmak da istemem.

ben suyu içip nihayet rahat bir nefes alabildiğimde, Yukhei elini omzuma koydu ve dedi ki...

o an bundan rahatsız olduğumu fark ettim. Çok saçma biliyorum. az önce kollarında ağladım ama ne yapayım, kendime yeni geldim ve...

kendim hakkında bir bilgi. 

dokunulmaktan pek hoşlanmam. Renjun'le sorun olmuyordu ama bu koca çocuk... daha tanımıyordum.

Yukhei elini omzuma koydu ve dedi ki:

'dostum, sanırım terkedildin falan ama eski sevgilin olmadığıma eminim. aslında bakarsan buraya yeni taşındım ve taşındığımdan beri evden hiç çıkmadım.'

sesi benimkine göre oldukça kalındı ve korecesi de biraz kötüydü. yine de konuşkan olmasını sevmiştim, dinlemeyi severim çünkü.

sonra ona en yakın arkadaşımın önceden burada yaşadığını ve uyku sersemi gittiğini unuttuğumu, sonra gelip onu göremeyince de çok üzüldüğümü anlattım kısaca. arka kapıyı tamir ettirdikleri için üzüldüğümden bahsetmedim, deli olduğumu düşünebilirdi.

Yukhei beklediğimden daha kibar bir şekilde omzumu okşadı ve son derece samimi görünerek beni anladığını, ne kadar zor olduğunu bildiğini falan söyledi.

gerçekten ağzını açtı mı bir sürü şey söylemeden kapatmıyordu, kısa konuşmayı bilmiyordu sanırım ama bu hoşuma gitmişti. samimiyeti de aynı şekilde.

sonra tanıştık. sonra biraz konuştuk. sonra ben gideyim artık dedim. sonra bana görüşürüz dedi ve ben sahile kadar 200 metre yürüdüm.

neresinden bakarsam bakayım benim için garip bir geceydi. telefonum yanımda olmadığı için kendi kendime şarkı mırıldanarak kayalıklara bir 500 metre daha yürüdüm ve en ucuna gidip gündoğumunu beklmeye başladım.

Renjun'e bu olanları anlatmak için sabırsızlanıyordum, eminim gerçekten çok gülecekti ve o gittiğinden beri ne ben ne de o gerçekten gülmemiştik. 

güzeş doğarken gülümsüyordum. biraz da uykum gelmişti. tam sessizliği dinlemek işin elimi yanağıma yaslamış, gözlerimi kapatmıştım ki, birisi koşarak yanımdan geçti ve denize atlayıverdi.

korkarak yerimden sıçradığımda suya atlayan kişiyi sadece bir anlığına gördüm, tekrar su yüzüne çıktığında ise oldukça uzaktaydı ve benim gözlüklerim yanımda değildi. 

yine de siyah saçları olduğunu görmüştüm, ayrıca bana el sallamıştı. 

ben onun bu hareketine karşılık veremeden tekrar kayboldu gözlerimin önünden. daha fazla da orada oturmadım ve onun tekrar su yüzüne çıkmasını beklemeden kaçtım.

benim gibi biri için üst üste daha önceden hiç tanımaddığı iki kişiyle karşılaşmak birazcık korkutucu bir şey açıkçası.

o zamanlar haberim yoktu tabi ama bu benim Minhyung'u ilk görüşümdü. 

how i met minhyung  ⸸ markhyuckWhere stories live. Discover now