1

296 51 15
                                    

Renjun Çin'e gittikten 3 gün sonra, önceden onun ailesiyle yaşadığı eve başka bir aile taşındı ama ben kendimi bu düşünceye alıştıramadım.

her kabus gördüğümde yaptığım gibi, onun gidişinden 2 hafta sonra da gece saat 3 gibi evine götürdü beni ayaklarım. çok özür dilerim, eski evine.

eskiden olsa Renjun saatin kaç olduğunu umursamaz ve kalkıp bana ballı süt yapardı. sonra uykumuz gelirse uyurduk ya da sabaha kadar konuşurduk. bazen yatmaktan sıkılıp onun evinden 200 metre uzakta olan sahile gider, geri dönmemiz gerekene kadar yürürdük. gün doğumunu izlerdik.

ve denemeye fırsatımız olmadı ama geri dönmemiz gerekmese asla dönmeyeceğimizden emindim. tabi her seferinde geri dönmemiz gerekirdi. artık bunu deneyebilir miydik bilmiyordum da. 

Renjun'u bir süredir sadece, ekran koruyucusunu kırıp değiştirmek için üşendiğim telefonumun ekranından görüyordum. o da benim gibi daha az mutluydu ama birbirimize bunu söylemiyorduk. bazı şeyler söylerseniz daha çok acıtır.

evet Çin'liydi ama orada hiç yaşamamıştı. aslına bakarsanız bence onun evi benim yanımdı. insana sevdiklerinin yanı evdir ve Renjun en çok beni seviyor. 

uydurmuyorum, bir keresinde kendi söylemişti.

konu Renjun olunca anlatacak çok şeyim oluyor, malum beraber büyüdük ama bu defteri yazma sebebim o değil. bu yüzden saat gece 3'te Renjun'un eski evine yürüdüğüm ana dönüyorum.

işin daha da üzücü kısmı, rüyamda Renjun'a kötü bir şey olduğunu görmüştüm. sizin de büyük ihtimalle bildiğiniz gibi, rüyanın sisli perdesi ardında çoktan unutmuştum tam olarak ne olduğunu ama kötü bir şey olduğunu hala hissediyorum.

o gece de böyleydi, uykudan önümü göremiyordum aslında ama zaten oraya o kadar çok gittim ki gözüm kapalı bulurum deyimi tam yerindeydi, gözüm kapalı bulmuştum da. 

ama Renjun'u bulamamıştım.

ev tek katlı, geniş bir verandası olan klasik bir sahil eviydi ve eskiden Renjun'un odası olan oda, arka bahçeye bakıyordu. arka bahçe kapısının kilidini, ikimiz de 8 yaşındayken kırmıştık. çok belli olan bir şey değildi, bu yüzden de ailesi umursamamıştı ve ben de rahatça giriyordum bahçeye her seferinde.

o gece de rahatça girebileceğimi sanmıştım içeri ama görünen o ki yeni ev sahipleri kapıyı düzelttirmişlerdi. hayatımda ilk kez içeri giremedim o kapıdan. 

dediğim gibi çok ağlayan biri değilimdir. hatta sırf Renjun için güçlü durmaya çalıştığımdan, ona veda ettiğim iğrenç öğleden sonranın tamamında tutmuştum gözyaşlarımı.

sanırım bir tür sınırım vardı ve onu aşmıştım. o gece saat 3 gibi. Renjun'un eskiden yaşadığı evin arka bahçe kapısının dibine çöküp hüngür hüngür ağlamaya başladım. 

o kadar ağladım ki sesim yüzünden evin yeni sahiplerinden birini uyandırmıştım.

yanıma bir çocuk gelmişti. benim yaşlarımda görünüyordu ama bana göre uzundu ve oldukça yakışıklıydı. tabi bütün bunları sonradan fark ettim çünkü o an 3 santim ötemi bile görmüyordum.

o çocuk ise bana acımış olacak ki, daha sonra hiç o olayı konuşmadık açıkçası, beni kolları arasına aldı.

hayatımda ilk kez Renjun dışında birinin göğsünde ağlamıştım. sonra sakinleştim tabi ama onu çok korkutmuştum.

hiç tanımadığı pijamalı ve ağlayan bir çocuğu kollarına alabilecek kadar iyi niyetli biriydi, hem de gecenin 3'ünde falan. 

bu Wong Yukhei ile tanışma hikayemdi. Yukhei duymasın ama Renjun'un yerini tutmuyor, yine de artık tek arkadaşım Çin'de değildi. Yukhei de arkadaşımdı. 

o da Çin'liydi ve bence bu hoş bir tesadüftü. 

son olarak, Yukhei Minhyung'u tanıma yolumda önemli bir adımdı.  

how i met minhyung  ⸸ markhyuckOù les histoires vivent. Découvrez maintenant