Seni Şimdi İstiyorum, Yıllar Sonra Duyamam

3.5K 347 219
                                    

Ali

Mete'siz bir haftayı zar zor geçirdi Ali. İşlerinin daha kısa süreceğini düşünmüştü ama izlerinin sürülmemesi için önce başka şehre gitmeleri gerekmişti ve karmaşık haritaları zaman kaybettirmişti onlara. Ayrıca kimse tanımadığı birine ev vermiyordu. Ali, yardım ettiği bilinmesin diye kendi üzerine iş yapamıyordu. Ahmet de taşımacılıkla uğraştığı ve devamlı bir geliri olmadığı için kabul görmüyordu kimseden. Sonunda derme çatma da olsa bir ev bulmuşlardı.

Ali'nin geri döndüğü gün ailesi de İzmir'den dönmüştü. Evine geldiği anda ilk iş olarak gitmek istediği kuyumcuyu ikinci plana atmak zorunda kaldı. Yine de telefonuna uzanarak mesaj attı Mete'ye.

Sonunda geldim. Ne zaman müsait olursun? Seni özledim. Yazdığı mesaja karşı gülümsedi; aklında Mete'nin mesajı okuyacağı anki hali vardı. Onu gülümseten kişi olmaktan hoşlanıyordu.

Ali, Mete'nin ismine bakarken başka bir isim belirdi ekranda ve telefon titremeye başladı. İstemeye istemeye de olsa açtı telefonu.

"Oğlum." Dedi Necdet ona. Ali rahatsız hissetmesine rağmen maskesini indiremeyerek aynı sıcaklık ile yanıtladı müstakbel babasını.

Birçok şey söylemesini beklemişti Necdet'ten ama telefon kapanırken kahvenin önünde, herkese göstere göstere tıraş olması gerektiğini söyleyeceğini hiç düşünmemişti.

Ali her zaman yaşıtlarından daha tüysüz olmuştu ve şimdi yirmi üç yaşında neredeyse köseyken herkesin önünde tıraş olma fikri ile yüzünü buruşturdu. Bir adeti eksik bıraksalar olmuyor diye düşündü sitemle.

Akşam kahveye gelme. Yoksa idam edilişimi görürsün. Mete'ye yeniden mesaj atarak kendisini yorgunlukla bıraktı yatağına. Necdet'ten nefret ediyordu.

*

"Zaten iki tutam tüy vardı çenende, onu da almasalardı bari." Metin'in alayına karşı ofladı Ali. Yeterince sorunu yokmuş gibi bir de düşmana güven veren dostları vardı.

"Öyle deme lan! Adam ağlayacak, iki tanelerdi falan ama severdi Ali onları." Ferdi de Metin'den geri durmayarak konuştu.

"Siz yolda ip bulsanız, boşa gitmesin diye beni asarsınız." Ali'nin sitemli sözleri arkadaşlarını daha da güldürdü.

Ali ne zaman bu kahveye gelse ya gösteriş malzemesi oluyor ya da şu anki gibi kurbanlık koyuna dönüyordu.

Gözleri, daha fazla kişinin toplanması için bekleyen Necdet'i buldu. Başını hafifçe yana yatırarak dikkatlice inceledi onu. En çok onun tepkisini merak ediyordu. Canan kaçıp gittiğinde bile burada olacaktı Ali. Masada bırakılmış damat rolünden gocunmuyor hatta iple çekiyordu. Herkes maskesini indirip gerçek yüzünü çıkaracaktı o gün. Ali ise sakince izleyecekti onları. Sonra o da basıp gidecekti Mete'sine. Canan ve Ahmet'i bulacak, onlarla mutlu olacak, Mete'yi alıp tamamen arkada bırakacaktı geçmişle ilgili her şeyi.

Güzel bir ev diye düşündü Necdet'te bakarken. Canan ve Ali için güzel bir ev tutmuşlardı. Ali evi umursamıyordu; içinde Mete varsa tek oda bile saraydı ona.

Derin bir nefesle doldurdu ciğerlerini. Ailesini düşünmekten kaçıyordu ama kaçıp Mete'ye gittiğinde onları geride bırakacaktı. Neredeyse üç ay önce kahveye adımını attığı o günde ailesi için bir kızı kabul edecek kadar düşkündü onlara. Her zaman, her koşulda arkasında olacaklarını düşünüyordu. Sonra Mete'yi tanımıştı. Onun gözlerinde görmüştü gerçekleri. Ailesi, sevgisini kabul etmezdi. Tıpkı Canan'la evlenmesini istedikleri zaman gibi onun için yaptıkları her şeyi yüzüne vurur, kendi isteklerini zorla yaptırırlardı. Bu gerçek sevgi değildi. Ali her zaman sevildiğini düşünmüştü ama gerçek, koşulsuz sevgiyi doğduğu günden beri tanıdıkların gözlerinde değil, iki yabancı kara gözde bulmuştu.

UsulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin