[Kalamadın öyle, ah benle.]

218 25 93
                                    

Bir motivasyon videosunda duymuştum; "Acı geçicidir. 1 saniye, 1 dakika, 1 ay ya da 1 yıl sürebilir. Ama her ne şekilde vazgeçersem sonsuza kadar acı çekeceğim." diyordu. Öyleyse ben neden iyileşmek yerine daha da kötüleşiyordum? Hayatımın, bir akıl hastanesinin bembeyaz odasında kriz geçirip sonlanmasını istemiyordum. Ama başka seçenek de yok gibi görünüyordu. Korkuyordum... Çok korkuyordum.

Ben bunları düşünürken yanı başımda bana ders anlatan Taehyung'un ne dediğini duymamış olacağım ki cevabını açıkladığı uzun bir paragraf sorusunu bitirmiş ve doğru şıkkı yuvarlak içine alarak bana dönmüştü.

"Anladın mı?"

Sahte bir gülümseme ile yanıtladım, ne de olsa bu konularda çok iyiydim. Eğer katı bir aileye sahipseniz yalan söyleme yeteneğiniz her zaman diğerlerinden öndedir.

"Evet Taehyung, çok güzel anlattın."

Kurtulduğumu düşünüyordum, ta ki söylediği şeylere kadar:

"O zaman bu soruyu sen çöz. Ne dersin?"

"Ah, tabii..."

Yine sahte bir kıkırtı bırakarak teste yöneldim ve kitabı önüme çekerek elime kalemi aldım. Soruya bakıp düşünüyor gibi yaparken hmm gibi sesler çıkarıyordum ve de onu arkamda hissettikçe geriliyordum... Bir süre daha bekleyip yapamadığımı görünce önümdekileri onun alması için bıraktım.

"Tamam, sorun değil. Daha yeni öğreniyorsun, birkaç örnekten sonra eminim daha iyi olacaksın."

Beni bir aptal gibi gördüğüne yemin edebilirdim. Ne de olsa kendisi psikoloji bölümünün en gözde öğrencisi ve okulun birincisiydi. Boşuna dememişler; bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim diye, Namjoon da ikinciydi çünkü. Nasıl tanıştıklarını buradan anlayabilirdiniz.

Birkaç saat geçti, hala ders çalışıyorduk. Açıkçası sıkılmıştım, nasıl bu kadar sevebiliyorlardı bunu yapmayı? Anlamadığımdan dolayıdır belki... Derken birinin bizim masamıza doğru yaklaştığını gördüm. Taehyung'un yanına gelmiş ve yanağından bir makas almıştı.

"Her yerde seni arıyordum, yavrum. Neden haber vermedin?"

Ona baktığımda hiç memnun gözükmüyordu.

"Bunu neden yapmalıyım? Benim nerede olduğum seni ne ilgilendirir, Jungkook?"

"Öyle deme bebeğim, seni ne kadar merak ettim."

"Peki. İzninle, ders çalışmaya devam etmek istiyorum."

Muhattap olmamak için başımı eğip ders çalışıyormuş gibi yapıyordum ama ne yazık ki konu bana gelmişti.

"Bu," Elini burnuna sürtüp bana baktı. "yanındaki güzellik kim acaba?"

Taehyung derin bir iç çekince konuşmaya dahil oldum.

"Seokjin ben, memnun oldum." İstemsizce dudaklarım kıvrılmıştı, bir övgü almayalı uzun süre olmuştu. Özlemiştim.

"Ben de güzelim."

Uzattığım elimi tutup sıktı.

"Biz böyle konuşuyoruz ama enişte kızmasın?"

"Ah," diyip gözlerimi kaçırdım. "Hayatımda herhangi biri yok."

Gözlerim doldu. Etrafımdaki herkes, her şey yok oldu bir anda. Işıklar tek tek söndü, kulaklarımda onun sesi yankılandı. Etrafa baktığımda bir tek yanan ışık vardı altında ise onu gördüm. Canımdan çok sevdiğim adamı. Bana gülümsüyordu. Ayağa kalktım ve ona doğru koşmaya başladım. Ağlıyordum, sonunda dönmüştü işte. Biliyordum, beni bırakamazdı ki o. Aramızdaki mesafe azalmışken yanında belirmişti en büyük düşmanım. Sevgilisi. Hoseok'umun gülüşü solmuştu ve kin dolu sesiyle konuşmaya başladı. Ayrılmadan önceki son konuşmamızı tekrarlıyordu, canımı cayır cayır yakan sözleri.

They Don't Deserve You - TaejinWhere stories live. Discover now