"Dün de Gülsüm hocanın dersine geç kalmıştım, üst üste iki kere aynı şey olursa müdüre kadar büyütebilir konuyu, o kapasiteye sahip bir hoca kendisi."

Can hafif gülerek bakışlarını kolundaki saate indirdi ve "Üzgünüm ama zilden yedi dakika geçiyor." dedi.

Benim gözlerim hafif şok ve bıkkınlıkla açılırken iç sesim konuştu. 'Demez olaydı. Ben de diyorum bu okul neden bu kadar sessiz'

"Boşuna kaçmışsın bu kadar yolu." dedi sol dudağı hafif yukarı kıvrılırken.

Söylediği şeye göz devirip konuşmaya başladım "Neyse gidelim de daha çok geç kalmayalım."

İkimiz yan yana sınıfın kapısına geldiğimizde ikimiz de bir birimize bakıyorduk.

"Açsana." Dedim fısıltıyla yüzüne bakarken.

"Sen niye açmıyorsun?" Hafif omuz silkip bir kollu taktığı siyah sırt çantasını daha da sırtına çekti. Sesi benimkinden fazla çıkmıştı.

"Çünkü hocanın ilk beni görmesini istemiyorum."

"Neden?"

'Çünkü ilk bizi görürse KIZAR! Ben gidiyorum.' deyip iç sesim koridorun sonuna giderek kendini camdan aşağı attı.

"Bilmiyorum ama Gülsüm hoca seni çok seviyor bildiğim kadarıyla, yani yarım saat bile geç kalsan bir şey demiyor."

Can yüzüme bir anlık boş boş bakıp "Olmaz olsun öyle sevme." Dedi ve kapının koluna uzandı.

'Niye öyle dedi,Ahenk?' diye sordu iç sesim merdivenleri çıkıp yanıma gelerek.

Sanırım Gülsüm hoca babaannesinin öldüğünü bildiği için Can'ın üzerine çok gitmiyormuş, yani sabah sabah çocuğu incitmiş olduk.

İç sesimle konuşmamı bitirdiğimde Can kapıyı açmış, iznini alıp yerine geçiyordu, Can'dan sonra ben geçtim kapının önüne.

"Ahenk, bu aralar gözümden kaçmıyor geç kalmaların."

'Ölek mi, hocam?'

"Kusura bakmayın, hocam, geçebilir miyim?"

"Geç bakalım ama bugün başka bir liseden kaydını okulumuza almak isteyen Merve kızımız dersi dinlemek istiyormuş ben de senin yerine oturttum."

İç sesimin sağ gözü hafif seğirirken 'Ne saçmalıyor bu Gülsüm!' dedi.

Yerime baktığımda bizim okulun formasını giymeyen kumral bir kızın oturduğunu gördüm. Siyah etek, beyaz gömlek ve üzerine yine siyah olan üstlük giyinmişti. Bizim okulun forması beyaz ve bordo renkten ibaretti.

Anlaşılan kapmıştı benim yerimi. Bakışlarımı kızdan ayırıp arkalara baktığımda boş yer görünmüyordu. Tekrardan sınıfa dikatliçe baktığımda en arkadan sallanan bir el gördüm. Birkaç adım atıp arkaya daha çok yaklaştığımda sallanan elin sahibinin Can olduğunu anladım.

Teşekkür edip montumu çıkardım ve kitaplarımı çantamdan çıkarıp yanına oturdum.

__

Burası nasıl yer böyle? Tahta görünmüyordu! Iyi ki arkada oturmuyordum. Birkaç kere kafamı sağa sola eğdikten ve Can'ın "Boşuna bakmaya çalışma görünmüyor." Demesinden sonra bıraktım tahtayı görme çabalarımı.

Önümdeki çocuğun sırtını izlemeye başladıktan yaklaşık üç dakika sonra saçındaki kırıkları saydığımı farkedip kafamı iki yana sallayarak yanımda oturan Can'a döndüm. Kulaklığını takmıştı. Hangi tarz müzik dinlediğini öğrenirsem yarın Davetsize soracağım sorularda kullanabilirdim. Can'ın Davetsiz olma ihtimali var çünkü.

Can ona baktığımı farkedip kulaklığının tekini çıkarttı.

"Benim kulaklığım evde kalmış, buradan tahtayı görebilecek bir özel gücüm de yok. Senin kulaklığından dinleyebilir miyim?" Diye sordum tüm şirinliğimi kullanarak.

"Olur." deyip kulaklığın tekini bana uzattı.

Siyah kulaklığı alıp kulağıma taktım.

__

Dersin sonuna kadar birkaç Türkçe rap şarkı dışında hepsi yabancı şarkılardı.

Ders bittikten sonra çantamdan para alıp kantine indim. Bir tane gofret alıp yeniden sınıfa döndüm yerime geçip oturduktan birkaç dakika sonra Ece geldi.

"Ahenk." Deyip boynuma sarıldı "Şu tipsiz Merve'yi hiç sevmedim. Biliyor musun sevdiği bir çocuk için bizim okula gelmek istediğini söylüyorlar."

Şimdi anlaşıldı, ben de diyorum kim son yıl hem de yılın ortasında okul değiştirir.

"Nasıl öğrendin iki dakikada?" diye sordum gülerek.

"Ah, bebeğim sen daha benim gücümün farkında değilsin." Dedi o da aynı şekilde gülerek...

İkinci ders biyolojiydi. Ahmet hocanın hazin sesi uykumu daha çok getiriyordu. Ön sıra olduğum için uyuyamıyordum. Eminim arka sıradakiler çoktan uyumuştur.

Yarı uykulu yarı uyanık geçen dersten sonra yerimde oturup Davetsize yarın soracağım soruları yazıyordum. Aniden masanın üzerinde olan telefonum titredi.

Davetsiz: Yoksa benim resmimi mi çiziyorsun .dd

Davetsiz: Boşuna bakma etrafına, işimi tehlikeye atmam.

DOREMİ: Yarın soracağım soruları hazırlıyorum.

Davetsiz: Bu kadar ciddi hazırlandığın için heyecanlanmalı mıyım? Şimdiden söyleyeyim kimliğimi ifşa edecek soruları yanıtlamam xmfkrprmfkflrıdl

DOREMİ: Aslında genel sorular olacak ama konuşurken heyecandan unutmayayım diye yazıyorum.

Davetsiz: Benimle konuşurken heyecanlanıyor musun? Bu seni seviyorum demenin başka bir yolu mu?

DOREMİ:

Davetsiz:

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Davetsiz: .ddd

Hayriye: Aman aman nerelere geldik Alirıza bey?

Alirıza: Yirminci bölüme geldik Hayriye, fazla abartma.

Evettt 20 bölüm olduk. Ailemiz gittikce büyüyor umarım daha da büyürüz .dd

Şimdi size bir kaç tane sorum olacak

1) Hikaye nasıl gidiyor?

2) Karakterler hakkında ne düşünüyorsunuz?

3) En sevdiğiniz karakter?

4) Ve son olarak Dönence hakkında merak ettiğiniz bir şey var mı?

Dönence ailesi olarak dört gözle bekliyoruz cevaplarınızı♡

Seviliyorsunuz Davetsizlerim♡☆♡

Dönence/ texting Tamamlandı.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin