4 x Süper İkili

Start from the beginning
                                    

Aman bana ne. Hayatımın en güzel gününü yaşıyordum resmen.

"Siz ikiniz tek takım olacaksınız. Kuralları biliyorsun değil mi Vera?" dedi Yılmaz amca. Hızlıca kafa salladım. Basketbol oynamayı boyum yüzünden sevmesemde izlemeyi severdim, ama genellikle zorla oynatılırdım. "Harika. Başlayalım o zaman." 

Maçın sonlarına yaklaştığımız zamanlarda, Özgür üçüncü kez beni belimden yakaladı ve potaya yaklaştırdı. Birkaç üçlük dışında atamayınca, Özgür beni havaya kaldırmak gibi bir çare bulmuştu. Başta benden habersiz yaptığı için irkilmiştim. Yılmaz amca ise bu küçük hilemize bir şey dememişti. Demesindi zaten. Birimizin boyu kısaydı diğerimiz ise futbolcuydu yani. Yılmaz amcanın üç sayı ile önde olduğu maç bitince Özgür ile soluk soluğa yere çöktük. Yılmaz amca ise enerjikti bizim aksimize. 

"Sizi iyi ikili oldunuz. Ama beni yenecek kadar değil maalesef." dedi alayla. Kıkırdadım. İtiraf etmek gerekirse gerçekten iyi ikili olmuştuk. Ve ikinci bir itiraf yapmam gerekirse her yakın olduğumuzda kalbim depara geçmişti. Yılmaz amca üzerimizi değiştirmemiz gerektiğini söyleyip gitti. Ben çantamı almaya giderken Özgür peşimden geldi. "İyi savaştık." dediğinde çantamı tek omzum takıp kafa salladım. "Kendimden bunu beklemiyordum." dediğimde güldü. "Gel sana sayunma odasını göstereyim." diyerek yürümeye başladı. Peşinden yürümeye başladım. 

Soyunma odasının önüne gelince, beni alacağını söyleyerek gitti. İçeri girip hızlıca kendimi ıslak mendil ile temizleyebildiğim kadar temizledim. Fazla terlememiştim, klima vardı içeride. Daha sonra kendi kendimi tebrik ederek çantama tıktığım kıyafetleri üzerime geçirdim. Açık renk şortumun içine siyah tişörtümü sıkıştırdım. Üzerime parfümüm sıktım ve saçımın örgüsünü açıp düzelttim. Omzumdan aşağı kıvır kıvır dökülmüştü. Üzerimden çıkardıklarımı çantama geri koydum ve yüzümü yıkadım. Yapacak başka bir şeyim olmadığı için dışarı çıktım. Özgür ile karşı karşıya geldik o anda. Üzerinde kot ve siyah tişört vardı. Saçları alnına dökülmüştü. 

"Babam bekliyor." dediğinde kafa salladım. Birlikte sahaya doğru yürüdük. Yılmaz amca biri ile konuşuyordu. Biz yanına gelince bize döndü. "Vera, eve birazcık geç gitsen sorun olur mu?" dedi. Hızlıca kafamı iki yana salladım. Yarın okula gidecek olmam önemli değildi bence. Hem saat daha beş buçuktu. "Harika. Hadi yemeğe gidelim." diyerek önden yürümeye başladı. "Çok enerjik. Kendimi yaşlı hissettim." dedim Özgür ile onun arkasından yürürken. Güldü Özgür. "Çok iyi anlıyorum seni. Enerjisini asla kaybetmez." 

Salonun yakınındaki bir yere gelmiştik. Ben Özgür ile yan yana oturmuştum. Mutlaka bana bir yerde laf sokar demiştim ama yapmamıştı. Şaşırmıştım valla. Yemek yerken, hangi okula gittiğimi sordu Yılmaz amca. "Çarşı Andolu Lisesi, yarın ilk günüm." dedim hemen. Yılmaz amca ve Özgür bakıştı. İkisininde yüzünde bir gülüş yer edinirken, ne olduğunu sormak istedim.

"Benim okulum." dedi Yılmaz amca. Kafa salladı. "Babamın o yüzden beni oraya yazdırdığına eminim." diyerek masumca güldüm. Oda güldü benimle. "İstanbul'a yeni mi taşındınız?" dediğinde kafa salladım yeniden. "Çok fazla olmadı. Ama bir ayağımız Beşiktaş sayesinde hep buradaydı." dediğimde yeniden gülüştük.

Yemeğimiz annemin arayıp Efe abimin ailesinin geldiğini söylemesi ile sonlanmıştı. "Size çok teşekkür ederim. Hayalini bile kuramayacağım bir gün yaşattınız bana." dedim kocaman br gülümseme ile. "Ne demek güzel kızım. Benim içinde çok güzel bir gündü. Seninle tanıştığıma çok memnun oldum." diyerek bana sarılınca bende kollarımı ona doladım. "Kendinize iyi bakın." diyerek ayrıldım. "Sende kendine iyi bak Vera. Bu güzelliğini, iyi kalbini koru.Yüzünden gülümsemen solmasın." diyerek uğurladı beni.

Ardından kafenin önünde Özgür ile taksi beklemeye başladık. Beni bırakmayı teklif etmişti ama kabul etmemiştim. "Sana da çok teşekkür ederim. Sayende çok güzel bir gün geçirdim." diyerek sessizliği bozdum. Karizmatik bir gülüş attı. "Bende bunu bekliyordum." dedi gülerek. "Ne demek, bize de farklılık oldu." diyerek devam etti. Aklıma gelen şeyle gözlerim kısıldı "Bana etrafı gezdirmedin?" dedim dudaklarımı büzerken. Gülüşü daha da büyüdü. "Sözüm olsun."

Gülerek kafa salladım. Kafamı sola eğip baktım ona. "Sapık bir takipçi olmadığını anladım. Şapkamı da bana getirsen güzel olurdu." diyerek omzuma gelen saçlarımı geriye attı. "Ben hala bana aşık olduğunu düşünüyorum oysa. Bu arada artık benim olan şapkadan mı bahsediyorsun?" diyerek söylediği her kelimenin ardından gözlerim kocaman oldu. "Egoya bak." diyerek mırıldandım şaşkınlıkla. Gülüşü daha çok arttı. 

Taksi gelince kafamı biraz eğip ona baktım. "Kendine iyi bak." diyerek mırıldandım tatlı olduğunu düşündüğüm bir ses tonuyla. Gülümsedi ve benim gibi kafasını eğdi. "Sende." dediğinde taksinin kapısını açtım. Görüşürüz dediğinde el salldım ve taksiye binip kapıyı kapattım.

Nerede görüşecektik sanki bir daha?

Eve geldiğimde Efe abinin ailesi ile oturdum. Odama geldiğimde saat ondu. Hiç ellemdiğim telefonumu aldığımda bir sürü mesaj ve bildirim ile karşılaştım. Özgür'ün mesajına bakmıştım ilk. Fotoğrafları twitterdan atmıştı. Fotoğrafları kaydederek ona teşekkür ettim. Arkadaşlarımın şaşkın mesajlarına göz atınca storilerden bahsediyordu. Hemen hesabıma girdim. Özgür ve Yılmaz amca üçümüzün olduğu fotoğrafı storisine atmıştı. Yılmaz amca birde ikimiz yerde otururken fotoğrafımızı atmış ve 'kaybeden takım' yazmıştı. Ne ara çekmişti bunu? Şaşkılıkla baktım fotoğrafa. Özgür ile birbirimize bakmış gülüyorduk. İkimizde bacaklarımızı uzatmıştık. Diğer fotoğrafta ise ben onların yanında ciddi anlamda civciv gibi kalmıştım. Hepimiz kocaman gülümsemiştik. Yanlışıkla storiden çıktım ve anasayfa güncellendi. Özgür'ün attığı yeni storiye baktım. Beni potaya kaldırırken çekilmiş bir fotoğraftı, uzaktan çekilmişti. Üzerine ingilizce 'süper ikili' yazmıştı. Diğer storisinde ise Yılmaz amcanın attığı şeyi alıntılamıştı. 

Yüzümde şapşal bir gülüş oluştu. Telefonumu bırakıp elim ile yüzümü kapattım. Kendimi yatağıma oturdum ve yattığım yerde tepindim. "Allah'ım çok mutluyum!" dedim mırıldanma gibi çıkan sesimle. Daha sonra gözlerimi açıp fotoğraflara yeniden baktım.

Bu fotoğraflar hiçbir şeyin rüya olmadığının kanıtıydı. Hepsini çıkarttırıp evin her yanına asmam lazımdı. 

KOÇWhere stories live. Discover now