"Bizde gideriz o zaman?" dedi Çağlar Gökalp'e bakarken. Gökalp yavaşça kafasını sallamıştı. "Peki," dedi Merve. "Üzülme," dedi Burak, "çok istersen bizi haftaya pijama partisine çağırabilirsin."

"Eğlenmek için yer arıyorsun değil mi?" dedi Cem. Burak yaramaz bir çocuk gibi gülümsedi. "Kötü mü yapıyorum?" Cem onun saçlarını karıştırdığında Batu düşüncelere dalmış Mete'ye döndü. "Sev beni." Mete aniden, "Seviyorum zaten," dedi.  Ne dediğini fark ettiğinde direk Batu'ya döndü. "Ama onun gibi değil," dedi eliyle Cem'i gösterirken Batu. Mete olayı anlamasada derin bir nefes vermişti. "Annelik ruhum sana yetmiyor mu?"

"Bana anne şefkati lazım," dedi Batu izin vermesede Mete'ye sarılırken. "Biri alsın şu çocuğu," dedi Mete Batu'yu ayırmaya çalışırken ama gayette bu halinden memnundu.

"Kalsın," dedi Çağlar elini sallayıp. "Neyse ne," dedi Eda, "Gidelim artık." Herkes başıyla onaylayıp kapıya ilerlerken Merve, "O zaman haftaya hepinizi pijama partisine beklerim," dedi. "Biraz uyumayı dene," dedi Batu.

"Sen çok biliyorsun," dedi Merve. "Elbette biliyorum," dedi Batu. İkiside birbirlerine yürürken Mete Batu'nun omzundan tutup kapıya çevirdi. "Yeter bu kadar dalaşma. Gidiyoruz biz."

Herkes evden çıkıp kapıda ayrılırken Gökalp giden ikililere bakıyordu. Doğruyu söylemesi gerekirse bu grubtaki erkeklerin hareketlerini ilkten çok garipsiyordu. Birbirlerine karşı iletişimleri çiftler gibiydi. Şuana kadar etrafındaki bütün erkeklerin düşünce yapısı aynıydı. Bir erkek, arkadaşıyla kızların olduğu gibi samimi olmazdı. Düşünülemezdi bile. Onun hakkında iğrenç şeyler söylemeye başlarlardı. O hep böyle bir çevrenin içindeydi. Ve kesinlikle Çağlar'ın arkadaşlarına imreniyordu. O bile istemedende olsa böyle düşünebiliyorken etraflarındaki insanlar kim bilir neler diyordu. Ama yinede onlar kimseyi umursamadan kendileri gibi yaşayabiliyorlardı. Arkadaşlıklarının bu kadar ileri olmasını kıskanıyordu. Acaba o da bir gün bu grup tarafından tamamen kabul edilir miydi? Belki de edilmişti.

Gökalp'in bilmediği bir şey varsa o da bu grub için vazgeçilmez bir arkadaş olduğuydu. Özellikle Çağlar için farklı bir vazgeçilmezlikti bu.

*

Taksiden indikleri gibi yağmura tutulmaları yüzünden Çağlar adımlarını hızlandırmıştı ama Gökalp'in umurunda değildi. "Yavaşla biraz," dedi arkadan ona seslenirken. "Sırılsıklam olacağız," dedi Çağlar. "Önemli mi?" dedi Gökalp arkasından bağırırken. Ama Çağlar durmadan ilerlerken Gökalp gözlerini kısıp ona bakmıştı. Sinirle arkasından koşup omuzlarını tutunmaya çalışmıştı. "Noluyor be?" dedi Çağlar üzerine aniden binen yükle. Gökalp sırtından inip sonunda duran Çağlar'ın önüne geçti. "Sonunda durdun," dedi saçlarını geriye atarken.

Boş sokakta yolun ortasında dururken yağmur hızlanmaya başlamıştı. Çağlar, ıslanıcağız, demek istesede çoktan sırılsıklam olmuştular. Yavaşça kafasını kaldırıp üzerlerine şelale gibi yağan yağmura baktı. "Hadi içeri girelim. Hasta olacaksın," dedi Gökalp'e bakarken. "Önce kendini önemsemelisin," dedi Gökalp kollarını iki yana açıp kafasını gökyüzüne çevirmişken.

Çağlar, gözlerini kapatmış Gökalp'e baktı. Elini omzuna koydu. "Hadi ama. Kesin üşüteceğiz." Gökalp onu umursamadı. "En son ne zaman yağmurun altında ıslandın?"

"Hatırlamıyorum," dedi Çağlar onu ilerletmeye çalışırken. "Çok mızıkcısın," dedi Gökalp Çağlar'ın itmesiyle kapıya yürürken. "Evet, böyle konularda çok mızıkçıyımdır. Yürü bakalım."

En sonunda ikiside eve girdiklerinde direk odalarına yöneldiler. Üstlerindeki her şeyi değiştirdiklerinde odalarından çıkmışlardı.
"Yemeği ben yapacağım," dedi Çağlar mutfağa girerken. "Hiçte hayır demem," dedi Gökalp. Çağlar'ın arkasından ilerleyip mutfağa girdi.

Ev Arkadaşım | bxbTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon