lekeli bel boşluğunun üzerinde onun elini hissettiğinde acı yeniden yükseldi. parmakları aşağı inerek boxerının üzerinden onun aletine dokundu. bulunduğu noktayı tırnak uçlarıyla yavaşça dolaşırken dudakları boynundaydı. görkem her dokunuşu hissediyordu, her öpüşünü duyumsuyordu.

boxerının üzerinden parmakları avuç içiyle onun organını gevşekçe kavradığında görkem yüksek sesle inledi. nefes nefeseydi. yalnızca dokunuyordu, yalnızca parmakları hareket ediyordu fakat görkem çok daha ilerisini hissediyordu. çenesine onun saç telleri batarken dudaklarının varlığını aklından silmek çok zordu. özellikle her noktasına kadar gerilmişken aletinin üzerindeki baskıyı yok sayabilmek imkânsızdı.

parmak uçları teninde, boxer lastiğiyle kızıllaşmış pürüzlü çizgilere dokundu. iç çamaşırının kumaşını yavaşça aşağı indirirken odada tiz bir ses duyuldu. ses yavaş yavaş notalarla sarmalanıp tanıdık bir melodiyi canlandırırken bunun alarm sesi olduğunu bile hatırlayamadı görkem. kulaklarını birbirini tekrar eden zil sesi doldururken parmakların varlığının azalmaması için var olmayan tüm rüya tanrılarına yalvarmak üzereydi. gözlerini açmaktan korktu.

alarm sesi devam etti. tenine batan çarşafın altından yatağın titrediğini hissetti. göz kapakları yavaşça aralanırken gördüğü tavan yine aynı tavandı. belindeki sancı hâlâ aynıydı. yorgun göz bebeklerini kendi bedeninde dolaştırırken az önce dudaklarını sardığı bedenin yokluğuyla vücudu kasıldı. korkunçtu. çenesine hâlâ aynı saçlar batıyor, boxerına hâlâ aynı parmaklar dokunuyordu. dudaklarında bile hâlâ aynı baskı vardı fakat odada yalnızca kendisi olduğunun gerçeği tüm bunları hiçe sayıyordu.

nefes nefeseydi. yüzündeki kırmızılık boynuna kadar yayılmış ve bedenindeki yüksek sıcaklık sırtına batan kumaşı sırılsıklam yapmıştı. saat, gün, hafta ve hatta yıl; algılarını düzene sokamayacak kadar kendinden geçmişti. beli acıyordu. üzerindeki yorganı aşağı indirdi ve yüzünü buruşturarak beline baktı.

gece yatakta unuttuğu kitabı beline baskı yaptığı için canı acıyordu. altay'ın eli olarak hayal ettiği o âciz görüntü kaynağını bulgakov'un usta ve margarita'sından alıyordu. derin bir nefes verdi. içinden kitabı sipariş ettiği güne söverken gözlerini sıkıca kapatmış ve sırtını yatakta kaldırarak kitabı sinirle yataktan itmişti. oda, alarm sesine bulanık bir çarpma gürültüsüyle dolduğunda görkem hâlâ nefes nefeseydi.

parmakları tenine yapışmış tişörtün üzerine dokunduğunda alarm sesi kesilmişti. sessizlikle beraber kumaşı bedeninden ayırıp yukarı çekmeye çalıştığında canı acıyordu. kısıkça açılmış gözleri elinin açığa çıkardığı mor görüntüyle iyice kapanmıştı. morluklar yavaşça geçip kendini yeşil-kahverengi arası bir renge bırakırken görkem'in sancısı dinmiyordu. en kötü yanı ise bu alışılmış acıyı vücudu kanıksayamıyordu. yıllardır bedeninin farklı yerlerinde büyüttüğü bu yaralara bedeni direnç sağlamakta zorlanıyordu.

baktıkça canının yanmasını sağlayan görüntüyü tişörtünü aşağı çekerek kapattı. gözlerini tavana dikerek birkaç saniye bulunduğu anı düşünmeye çalıştı. ön sevişme dediği şey buydu demek. pantolon çıkarılır, boxer aşağı indirilir... düşünme görkem. göğüs uçlarında hâlâ onun parmak boğumlarını hissediyordu. yüzü biraz daha kızardı. bu kadar aptal olamazdı.

yorganını biraz daha aşağı indirdi altında ne olduğunu görmek için fakat karşısına çıkan manzara yüzünü buruşturmasına sebep oldu. eşofmanına baskı yapan aleti parmaklarının karnına çıkıp gözlerini sıkıca kapatmasına sebep oldu.

saati bilmiyordu, günü bile hatırlamıyordu fakat ne kadar az vakti olursa olsun aleti bu hâldeyken tuvalete bile gidemezdi. yutkundu. yüzü kıpkırmızıydı. göğüs kafesi inip alçalıyordu.

dobro vecherWhere stories live. Discover now