13🔳 "Paçavradan hayaller"

Start from the beginning
                                    

Emre hüzünle başını iki yana salladı.

"Sanırım bu evi de diğerlerine katmamıza gerek yok. Aynı kurallar geçerli değil çünkü."

Emre kafesi yere koyup elindeki tüyü bıraktığında "Bir kere kurallar aynı değil," dedi.

"Toplu hırsızlık bu ev için geçerli değil bence. Çünkü, eğer hırsızlığı yapan parmak izlerinin sahipleri ise bu adamın kendi kuşunu çalması gerekirdi."

Hepimiz Emre'nin mantıklı buluşunu kabul ederken adam hüzünle bize bakıyordu.

"Üstelik bu hırsızlıktan ziyade bir kedi avına benziyor. Yine de kuşunu bulmaya çalışacağız üzülme."

"Geri kalan sekiz ev, aynı çete tarafından, yani ev sahipleri tarafından yapıldı değil mi? Üstelik hepsi de aynı liseye gidiyor. Bu, kaçınılmaz bir gerçek, yani bu ev hırsızlık davasına dahil değil," dedi Meriç.

"Hırsızlık ne zaman yapıldı demiştin?" Onur'un sorusu hızla yanıt buldu.

"Üç gün önce."

Onur ile Meriç'in konuşması bittiğinde Emre "Hadi o zaman gidelim ve şu çete çocukları enseleyelim," dedi ve iki elini de dizlerine vurarak ayağa kalktı.

O kalkınca biz de kalktık ve adama çay için teşekkür edip daireden çıktık. Hemen üst kattan bize bakan insanları gördüğümüzde Onur "Hey aşağı inin bakalım," diye seslendi.

İki erkek bir de genç kız aşağı indiğinde liseli olduklarını tahmin etmiştim.

"Siz de kimsiniz bakalım? Niye bizi izliyorsunuz?"

"Arkadaşlarımızı merak ediyorduk. Bir ipucu buldunuz mu diye merak ettik polis bey."

"Hangi arkadaşlarınız?" diye sordu Meriç kaşlarını çatarak.

"Kenan ve Yeliz. İkisi de hırsızlık yapılan ev sahipleri olan arkadaşlarımız."

Hızla not almaya başladım.

"Bizimle merkeze kadar gelmeniz gerekecek o halde."

Meriç üç genci de aldığında geride Onur, Emre ve ben kalmıştık.

"Müdür beye haber verelim de İstanbul'a haber versin. Bu çocukların vereceği bilgiler ile tüm hırsızlar cepte."

Onur'un gururlu bir aslan gibi kükreyişini seyrederken Emre "İstanbul'a haber vermek için erken değil mi? Henüz hırsızlar elimizde bile değil. Aksi bir durumda cezan ağır olur," diye söyledi ama Onur kararlıydı.

"Bu sefer mutlaka bir terfi alacağım. Meriç'ten sonraki dedektif ben olacağım. Masam yenilenecek ve istediğim kadar polisle araştırmalara çıkabileceğim. Bu işi kesinlikle ben çözmüş olmam gerek."

Önden giden Onur'a esefle baş sallayan Emre bana döndü.

"Bunun kadar hırslı olma Heyzır. Bak bana dünya yansa umrumda değil. Hem eğer uzun yaşamak istiyorsan, böyle riskli işlere hiç girmeyeceksin."

Emre de önden gittiğinde her ikisinin ardından da bakakalmıştım. Cidden polis olmasalardı ne olurlardı diye düşünmeden edememiştim. Diyecek bir şey bulamayınca peşlerinden yürümeye başladım.

🔳🔳🔳

Henüz merkeze yeni geçmiştik ki çayhaneye geçip içecek bir şeyler hazırlamaya başladım. Ben çayları koymuşken öte tarafta bir gürültü koptu. Sevinç dolu kahkahalar kulaklarıma dolarken ellerimi kurulayıp dışarı çıktım.

Onur ve Emre birbirine sarılıyorlardı. Meriç de gülerek onları seyrederken ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

"Size bu işi çözenin ben olduğumu söyleyeceğim dedim değil mi?"

PROFESYONEL  [F•]Where stories live. Discover now