13🔳 "Paçavradan hayaller"

Start from the beginning
                                    

"Woldermort! Hemen buraya gel!"

Daireden çıkan orta yaşlı bir adam kedinin peşinden koşarken ayaklarıma gelen kediyi tuttum ve yavaşça okşadım.

"Çok ama çok özür dilerim memur hanım. Kedi çıkmasaydı dairemden çıkmazdım. Hemen içeri giriyorum, siz incelemenize devam edin."

Adam kibarca tebessüm ettiğinde titrek sesindeki endişeyi sezmiştim. Kedisini çok seviyor olmalıydı.

"Sorun değil, çok tatlı bir kediniz var," dedim burnunun yarısı olmayan kediyi yeniden severek.

"Teşekkür ederim ama çok yaramaz. Çok yoruyor bizi."

"Hayvanlar işte. Enerjileri bambaşka."

Gülümseyerek bunu söylediğimde kediyi de alarak dairesine giren adamı izledim. Sonra ben de hırsızlık yapılan daireye doğru yürüdüm ve şeritleri aşarak içeri girdim.

İçerisi beklediğim gibi diğer eve göre daha yeniydi ve güzel dizayn edilmişti. Dağılan neredeyse hiçbir yer yokken lavabo ve banyolarından, süs eşyalarına dek her yeri inceledim. Pek bir farklılık yoktu.

Sadece, ziynet eşyaları konulduğu gibi bulunmuş ve çalınmıştı. Önüne doğru yürüdüm aynadaki tek tip parmak izleri öyle belirgince duruyordu ki görmemek imkansızdı. Sanki, sanki özenle çizilmiş gibi. Bir parmak izi ancak bu kadar net olabilirdi.

Aynaya doğru yaklaşıp daha yakından incelemeye başladım. Özenle resmedilmiş aynı parmağa ait birkaç parmak izi...

Üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci ev...

Geldiğimiz dokuzuncu ev bir kapıcı dairesiydi ve ziynet eşyası değil de bir kuş çalınmıştı. Evin kimseye zararı olmayan minik bir kuşu çalınmıştı. Üstlelik kafesi ve kuşa ait eşyalar öylece dururken, kuşun kendisi yoktu ortalıkta.

"Aynadaki parmak izleri aynı şekilde belirgin duruyor. Bir kuşu çalmak için de böyle bariz bir parmak izi bırakmazsın yani?"

Emre aynayı incelerken ben halıları kontrol ediyordum. Yeşil ve sarının karışımı olan halı pek yeni sayılmasa da ne bir ayak izi ne bir kir, hiçbir şey yoktu. Bu da hırsızlığın içeriden yaptığını kanıtlar nitelikteydi.

İncelememizi bitirdiğimizde evin sahibi olan adam bir tepsi çayla yanımıza geldi. Alışkanlık gereği ben dağıtmak istedim içimden ama sonrasında sessizce sıranın bana gelmesini bekledim.

"Bir insan benim kuşumdan ne ister?"

Sıcacık çayı içerken adamın çay dağıtımını izlemeye devam ettim.

"Kapıcı olduğum için pek bir şeyim yok ama sahip olduğum tek güzelliğin gitmesi çok koydu. Kimim kimsem de yok niye aldılar Yeşil'imi benden?"

Ne demeliydik? Acısı büyüktü. İnsanların kendi dünyalarındaki acıları bizimle kıyaslamamamızı öğrendiğimden beri duydukları acıları derinden hissediyordum.

İçeri yeni gelen Emre kafesi de yanında getirmişti. Koyu sarı saçlarını sağ eliyle şüpheyle kurcalayıp yeşil gözlerini bize yöneltti ve sol elini havaya kaldırdı.

"Bunun bir hırsızlık davası olduğuna emin miyiz?"

Baş ve işaret parmağının arasında tuttuğu şeyi net göremezken "Kedi kılı," dedi.

"Pencereleri açık bıraktığın oluyor mu hiç?"

"Evet," dedi adam telaşla.

"Merdivenleri süpürürken daireden evime toz toplanıyor. Ben de pencereleri açıp gidiyorum."

PROFESYONEL  [F•]Where stories live. Discover now