Kısaca Seni Seviyorum

En başından başla
                                    

Mete üzerindeki tişörtü tek hamlede çekip atarken bu sefer Ali izledi onu. Kaslardan dolayı şekillenmiş olan sırta bakıyordu ve arkadaşları oltalarla fazla meşgul olduğu için şükrediyordu çünkü tam şu anda gözlerini kaçırırsa manzaraya çok yazık olurdu.

Mete tekrar önüne döndüğünde mavişin hayranlık dolu bakışlarını üzerinde gördü. Gülüşünü bastırmak için yanağının içini ısırarak yaklaştı ona doğru.

"Gel ama dikkat et su buz gibidir." O buraya gelmeye alışık olduğu halde tek seferde atlayıp giremeyeceği kadar soğuk geliyordu su. Ali onun sözüne ayak uydurarak yavaş yavaş girdi suya. O beline kadar girerken Mete çoktan saçlarını bile sokmuştu. Yüzmeye başlayarak Ali'ye yol gösterdi. Ali üşümesine rağmen Mete'nin ardında kalmamak için girdi suya ve peşinden yüzmeye başladı.

Mete onu ağaçların örttüğü küçük bir aralığa kadar yüzdürdü. Ağaçlar yukarıdan ya da yandan görünmelerini engelliyordu. Tek seçenek olarak yüzerek gelmek kalıyordu. Bunun için de Mete çaya doğru dönerek durdu. Gözcülüğü Ali'ye vermiyordu çünkü kendini çabuk kaptırıyordu maviş.

Ali, Mete'ye yetiştiği gibi ilk iş olarak Mete'nin ıslanınca yatırdığı saçları dağıtmak oldu.

"Şöyle durmalarına bayılıyorum." Dedi saçlara bakarak. Zamanını bulduğu gibi dağıtıyordu Mete'nin kara saçlarını. Mete, onun en çok böyle sevdiğini bilse de saçlarını yatırmak yerine kaldırıyordu çünkü böyle yapınca Ali'ye dokunmak için neden vermiş oluyordu.

"Bilerek böyle yapmıyorum ki beni görünce kalpten gitme." Mete nedenini alayla değiştirirken Ali sırıttı.

"Giderim vallahi." Ellerini suyun içine sokarak az önce izlediği beli buldu ve sarılırcasına tutarak kendini, yaklaştırdı. Bir saniye daha beklemeyerek birleştirdi dudaklarını.

En son bir hafta önce düğünde görmüştü sevgilisini. Onu da annesinin gelmesi ile garip bir şekilde bitirmişti. Kadın her ne kadar tansiyonuna bağlasa da Mete şüpheye yer vermemek için görüşmemeye çalışmıştı Ali ile ama o da daha fazla dayanamamıştı. Hem bugün tek de değillerdi. Ayrıca kadın da bilmiyordu kiminle olduğunu.

Mete kendisine uzanan dudakları aşk ile karşıladı. Elini sevgilisinin kahvenin en güzel, en sıcak tonunda olan saçlarına yükseltti. Ali'yi öpmeyi seviyordu. Dudaklarını seviyordu; yumuşak ve sıcaklardı. Nefesini seviyordu; o nefes aldıkça Mete de alıyordu ve onun nefesi olmadan nefessiz kalıyordu. Kokusunu seviyordu; kokusu yakınlaştıkça içine doluyordu. Bunun için olabildiği kadar çok yaklaşıyor Ali'ye ve onun kokusu ile büyüleniyordu.

Ali, Mete'nin beklemediği bir hareket yaparak öpücükleri bittiği anda başını esmer oğlanın omzuna yatırdı ve; "Seni seviyorum." Diye fısıldadı sesinin en yumuşak tonu ile.

"Ben de İzmir'li ben de..." Eli kavhe tutamlardan ayrılmadı ve onu okşamaya devam etti.

"Neden sık söylemeye başladın?" Sorusunu daha fazla dilinde tutamayarak sordu.

Ali önce sessiz kalarak cevabı kendine sakladı ama sonra sesli bir nefes vererek yanıtladı onu.

"Aklıma bir şey geldiğinde, sana söylemek için bir yerlere yazıyorum ve  sonra seni görüyorum..." Ali kafasını kaldırarak göz göze geldi Mete ile. "Gördüğüm şiir, söyleyebileceğim her kelimeden daha güzel olduğu için dudaklarımı mühürlüyorum."

Mete bu sözlere aşık olabilir ve sadece bunlar için Ali'yi yüzlerce defa öpebilirdi ama bu sözlerinin kendisine ait olduğunu biliyordu. Bilmediği Ali'nin nereden duyduğu idi.

"Defterini çaldım." Ali suçunu itiraf ederken çekingen ya da suçluluk duygusuyla dolu görünmüyordu. "Biraz okudum ve her bir sözdeki yarayı düzeltmek istedim."

UsulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin