3) Yaralar ve Hatıralar

Start from the beginning
                                    

Eski anıların aklıma üşüşmesiyle suratımda bir tebessüm oluşsa da bu tebessüm kısa bir an sonra yerini geniş bir gülümsemeye bıraktı. Çünkü şu an koltuğunda oturduğum ve çalışması için anahtarını deliğe yerleştirdiğim arabada sırf Afra'yı gıcık etmek için neler yapabileceğimi düşünmeye başlamıştım.

Araba sıcak zeminde yol almaya başlayınca uzun zamandır araba kullanmamanın verdiği garip duyguyla direksiyonu iki elimle birden kavradım. Zaten hayatımda sadece iki tane arabayı kullanmıştım. Biri on sekiz yaşında yazıldığım sürücü kursundaki araçtı diğeri ise Afra'nın bu şirin arabasıydı.

Ben onun arabasını şirin bulurken –çoğu kadının da bu model arabayı şirin bulduğunu belirtmek isterim- Afra ise arabanın fok balığı gibi göründüğünden yakınıp renginden de şikayetçi oluyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ben onun arabasını şirin bulurken –çoğu kadının da bu model arabayı şirin bulduğunu belirtmek isterim- Afra ise arabanın fok balığı gibi göründüğünden yakınıp renginden de şikayetçi oluyordu. Babası üniversiteyi kazandığı yıl ona kolaylık olsun diye hediye etmişti bu arabayı ama o durmadan arabanın her bir şeyiyle dalga geçip yakınıyordu. Hayatımda böyle bir imkana sahip olamayacak ben ise onu şaşkınlıkla izliyordum. Garip, kiminin hayali kiminin hayatı oluyordu bu dünyada ve yakınması gereken biz hayal kuranlar olurken hep onları elde edenler yakınıyordu.

Kırmızı ışıkta beklerken yan koltuğa bıraktığım telefonumu alıp alarm kurdum. Ardından çok kısa bir süre düşünüp yeşil ışık yandığında düz ilerlemek yerine direksiyonu sola kırdım. Okulların açılmasına yaklaşık üç hafta kalmıştı ve bu üç haftada ne kadar az öğrenci görürsem o kadar mutlu olacaktım. Bu yüzden yurt yerine Afra'nın evine doğru ilerlemeye başladım.

Afra'nın oturduğu siteye girip arabayı otoparka bıraktığımda telefonumun çalan alarmını kapatıp mesaj sekmesine girdim.

''Ve... Türkiye-İtalya uçağımız havalandı! Tüm yolcularımıza keyifli yolculuklar dileriz...'' mesajı yazıp gönder tuşuna basarken bir yandan da apartmanın merdivenlerini tırmanıyordum. Evin önüne geldiğimde anahtarla kapıyı zorlayıp aynı anda bir başka mesajı yazmaya çalışıyordum ki arkamdan gelen bir ses beni böldü.

''Şşt! Bana bak hele!''

Afra'nın yeni taşınan karşı komşusu olduğunu düşündüğüm yaşlıca bir kadın karşımda dikilmiş beni baştan aşağıya süzüyordu.

''Bana mı dediniz?''

''Senden başka oğlan var mı heç buralarde he?'' bu nasıl bir şiveydi böyle?

Cevap vermeme fırsat vermeden devam etti.

''N'abiyon bakem sen burade?''

Kadını kısılmış gözlerle izlerken elimdeki anahtarı havaya kaldırdım usulca.

''Burası o aksi suratlı kızceğizin evidir. Sen de kimsin?.. Yoksa sen?'' iki elini de geniş kalçalarına yerleştirip beni tepeden tırnağa süzdü. ''Tabii tabii... Zamane gençliği! Utanmeyon mu heç kızın evine böyle girip çıkmaya? Hem de bakem sen bana... Niyetin ciddi midir yoksa kızı oyaleyon mu? Ah ah... Bizim zamanımızda evlenmeden...''

RENKLERİN SESSİZLİĞİWhere stories live. Discover now