Bak Bana

6.4K 232 143
                                    

Vücudumu ele geçiren titreme, ruhumu saran derin korku ve nefesimi kesen o panik hali. Hepsi aynı anda ve aklımın alamayacağı kadar kısa bir sürede gerçekleşti.

"Ela, özür dilerim."

Bile bile yapılan bir şeyin özrü olur mu sanıyordu? Beni resmen tutsak etmişti. Bir de özür mü diliyordu!?

"Seni sadece korumaya çalışıyorum inan bana, hiçbir şeyden haberin yok."

"Neyden haberim yokmuş benim!? Kendi kendimi koruyabilirim ben!? Beni tutsak etmeye hakkın yok!" Diye bağırdım hıçkırıklarımın arasından.

"Sana bunu şimdi söyleyemem ama inan bana seni, duygularımın esiri olup alıkoymadım. Bunu asla yapmam."

Kapının arkasından söylediği her sözcük beni daha da delirtiyordu.

"Neden inanayım sana!?"

"Her şey zamanla yerli yerine oturacak ve anlayacaksın. Sadece sabret biraz bir tanem."

"Kes sesini! Bana 'bir tanem' falan deme!"

Kapıyı elimin ağrısını umursamadan yumruklamaya başladım. Anlık bir sinir krizi geçiriyordum sanki. Ağzımdan çıkan hiçbir kelimeyi duyamıyordum. Kontrolümü kaybetmiştim. Sanki başka biri vücudumu ele geçirmiş gibiydi. Bu ani çıkışlarım beni bile korkutmaya başlamıştı. Duygusal bir karmaşa gibiydi, ama her anlamda acı veriyordu.

"Dur!"

"Sana dur dedim!"

Bileklerimi kavrayan büyük eller, beni kendine çekti. Neler olup bittiğini bile anlayamamıştım.

Erkeksi bir parfüm kokusu karşıladı beni önce, sonra belime dolanan büyükçe kollar.

"Bunu bir daha sakın yapma."

Hala yüzünü görmediğim o adamın kollarındaydım. Gözyaşlarım gömleğini ıslatıyordu.

"Bırak evime döneyim." dedim bitkin sesimle.

Bağırmaktan sesim kısılmış, yaşadığım onca şey yorgun düşmeme sebep olmuştu. Öyle ki, kolları bana kafes olan bu adamı itip, kurtulamıyordum bile. Öylece durdum ve sadece ağladım.

"Sana zarar gelsin istemiyorum." dediğinde acı bir kahkaha döküldü kuru dudaklarımdan.

"Bana en büyük zararı sen veriyorsun şu an."

"Buna ne kadar çabuk karar verdin öyle." diye cevapladı beni duraksamadan.

Beni kucağına aldı birden, son gücümle;

"İndir beni." diye direndim.

"Ayakta duracak halin bile yokken boşuna direnme." göğsünü ittiren ellerim kendi kendine durdu. Cidden hareket edecek mecalim kalmamıştı. Yaşanan her şey tüm enerjimi yiyip bitirmişti.

Kucağında direnecek gücü bile bulamazken, nihayet sırtım yumuşak bir yüzeye değdi. Sonra bedenimi kavrayan kolları beni çok şükür ki serbest bıraktı. Derince bir nefes aldım. Sımsıkı kapattığım gözlerimi sanki yüzünü hiç merak etmiyormuşum gibi daha çok yumdum.

"Bak bana..." diye fısıldadı.

"Bu anı kaç defa hayal ettim tahmin bile edemezsin. Sadece aç gözlerini."

Sızlayan ellerimi kavradı. Elimi, elinden kurtarmaya çalıştım ama izin vermedi.

"Derin gözlerini saklama benden."

"Neden ben?" diye fısıldadım.

"Her zerrem seni istediği için."

"Beni nereden tanıyorsun?"

"Bunları sonra cevaplayacağım. Şimdi sadece gözlerini aç."

Gözlerimi açtığım an, bütün dünyam da benimle birlikte yok olacaktı, bunu bile bile kaçınılmazı yaptım ve kafamda büyük bir soru işareti olan konuya göz kapaklarımı aralayarak açıklık getirdim...

Kahverengi gözler, kumral saçlar, büyükçe ama düzgün karakteristik bir burun, dolgun soğuk pembe dudaklar, kemikli yüz hatları ve esmere yakın buğday rengi ten.

"Seni daha önce hiç görmedim." dedim. Sesim oldukça kısıktı.

"Görmediğini daha önce de söylemiştim zaten." dedi ve ellerimi tekrar avuçlayıp devam etti. Acısını daha yeni yeni hissediyordum.

"Ellerini mahvetmişsin."

"O zaman sende kapıyı üstüme kilitletmeseydin." Ellerimi ellerinden kurtarmak istedim ama birden sıkıca kavrayınca acıdan aklımı kaybedecek gibi oldum. Acılı dolu inlemem ise gecikmemişti elbette. Daha az önce kuruyan göz pınarlarıma ardı arkası kesilmeyen yeni yaşlar ekleniyordu.

Ne yaptığını farkedince ellerimi serbest bıraktı. Biçimli kaşları havaya kalkmıştı.

"Özür dilerim, bir anlık refleksle oldu." Cevap vermeyince devam etti.

"Lütfen ağlama artık." Ses tonu yumuşak çıksada, o ufak sinir dalgasını bizzat algılamıştım fakat içgüdüsel olarak ağlamaya devam edince kaşları iyice çatıldı. Böylesine güzel bir yüze kaşlarını çatmak hiç yakışmıyordu. Kahverengi gözleri tekrar ellerime kayınca sinirli ifadesi kayboldu.

Yatağın yanındaki komodinin çekmecesinden ufak bir ilk yardım kiti çıkardı.

"Biraz merhem sürüp, saralım. Sonra çorbanı içip, çabucak toparlanırsın."

"Uzat ellerini, bu sefer acıtmayacağım. Söz veriyorum."

"Kendim sürerim." diyip kremi çekip aldım. Elimi hareket ettirmek bile acıtıyordu, ama yine de kendim sürdüm.

Yatağa taşımalar, sarılmalar falan, olmadı tuvalete de götürsün beni, yardımı dokunur belki!? Elden ayaktan düşmediğim sürece her şeyimi kendim yapabilirdim! Kimseye muhtaç falan değildim, olmayacaktım da! O lanet çorbayı da içmeyecektim. İçine bir şey katmadıklarından nasıl emin olabilirdim?

"İzin ver bandajı ben sarayım, 2 elin de kremliyken sarman çok zor." Bandaja falan gerek yoktu. Sonuçta yanmamıştı, kesilmemişti ya da çizilmemişti. Sadece morarmıştı.

"Sadece morluk var, bandaja gerek yok." dedim.

"Sadece bir morluk gibi durmuyor ama, tenin çok hassasmış, aynı arabanın altında ezilmiş gibi görünüyor. Yarın bir doktor çağırsam iyi olur."

"Ya da beni serbest bırakırsın ve ben kendi doktoruma giderim, nasıl fikir Sıraç?"

Keskin acı kahve gözleri, tıpkı bu odaya hapsedildiğim gibi esir almıştı beni. Gözlerimi kaçırdım.

"İsmimi senin sesinden duymak ne kadar da güzel Ela." Adımı öyle bir tonlamayla dile getirmişti ki, yatakta birazcık geriledim.

Zarar verebilecek biri gibi durmuyordu. Çok güzel bir yüzü vardı. Onun yaşına asla 32 demezdim, fakat sesi ve bakışları beni yanıltıyordu ve asıl korkunç olan da buydu.

"Sorun ne?" dedi yatakta gerilememi ima ederek.

"Sorun sensin." diye cevapladım ve devam ettim.

"Kimsin sen?"

Birden yatakta üzerime doğru gelip yüzünü yüzüme iyice yaklaştırdı. O an bu ani hareketini beklemediğimden kıpırdayamamış, korkuyla gözlerine bakakalmıştım. Fazla yakınlıktan her ne kadar rahatsız olsamda, bunu bir meydan okuma olarak kabul ederek geri çekilmedim.

Hâlâ yüzü yüzüme çok yakınken tekrar konuştu.

"Merak ettiklerini, hazır olduğunu düşündüğümde cevaplayacağım küçük hanım. O zamana kadar bana güvensen, beni tanımaya çalışsan iyi edersin."

Sonra beni yalnız bıraktı ardı arkası kesilmeyen düşüncelerimle, ve yine o acı kilit sesi beynimde yankılandı...

---

Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?

Küçük Takıntıजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें