Korku

6.1K 218 34
                                    

Bir ışık görür gibi olduğumda, tek düşünebildiğim, bir an için ölmüş olduğumdu. Biraz daha odaklandığımda cafcaflı bir avizenin ışığı olduğunu hemen anlamıştım. Bu düşüncelerimden sıyrılmama sebep olmuştu işte.

"Kendinize gelmişsiniz?"

Duyduğum ses kimindi!? Yağmur ne ara durmuştu? Ve ben ne ara bir eve girmiştim? Zaman algımın çöküşe uğradığını düşündüm, ya da şoka falan mı girmiştim?

Yattığım yerden hızla doğrulup, oturur pozisyona geldim. Kollarımdan sımsıkı tutan bu kadın kimdi? Aklım çok karışmıştı. Ben az önce yağmurun altında değil miydim? Burada ne işim vardı!? Kadının ellerinden kurtulup yataktan fırlayıverdim.

"Kimsiniz siz?"

İçimden 'Lütfen onun evinde olmayayım.' diye yaratıcıma yalvarıyordum.

"Önce şu havluyla iyice kurulanın lütfen. Yatağın üzerine sizin için kıyafet bıraktım. Sırılsıklam durmayın, hasta olacaksınız."

"10 dakika sonra geleceğim." deyip, çıktı.

Şoka girmiş olmalıydım. Bir an için zaman algımı kaybetmiştim ve sonuç olarak bilinçsizcede olsa buradaydım. Düşüncelerim bana çok ağır gelmiş olmalıydı.

Tanımadığım, yabancı birinin evindeydim. Nefesim çoktan daralmaya başlamıştı. Burası kesin onun eviydi. Başka kim beni evine alırdı ki? Buradan gitmeliydim! Hemde bir an önce!

Odanın penceresine koştum. Demirli olması içimdeki umut kırıntılarını savuruvermişti.

Kapı pek iyi bir fikir olmasada, özgürlüğüm için yakalanma pahasına gidip kapı kulbunu yavaşca kavradım. Ellerim zangır zangır titriyordu. Bu titremeyi ıslak olduğuma bağlasamda daha çok korkudan olduğu bariz ortadaydı.

Nefesimi tuttum ve sıkıca kavradığım kulbu yavaşca aşağı indirdim. Açılmamıştı. Kapı üzerime kilitlenmişti. Resmen buraya tutsak edilmiştim. Bunun tek bir açıklaması olabilirdi. Sıraç'ın avucunun içindeydim artık. İçinde bulunduğum duruma mecbur boyun eğecektim, ama Sıraç'a karşı asla ezik durmayacaktım. Ona kolay lokma olmadığımı, beni oyuncağı gibi sahiplenemeyeceğini gösterecektim.

Haysiyetimi ve gururumu elimden geldiğince koruyacaktım. Kendime bir söz vermiştim artık. Bütün bunların üstesinden hakkıyla gelmek zorundaydım.

Aklımdaki labirentten kaybolmadan önce, içimdeki korku, panik ve diğer tüm duygularımı bastırmaya çalıştım. Çok fena titriyordum ve cidden çok üşüyordum. Direnmenin bir anlamı yoktu. Üstümü değiştirip, havluyu kafama sardım.

Şimdi asıl düşünmem gereken şey beynime yeni dank ediyordu. Bundan sonra ne olacaktı? Derin derin nefesler aldım. Şu an için sakin olmaktan başka şansım yoktu, ama başımdaki kendini belli eden ağrı daha çok paniklememe neden oldu.

Cidden artık kafam almıyordu. Parmaklarımla oynamaya başlamışken kapı çalındı.

"Girebilir miyim?" Bu az önceki kadının sesiydi, şimdi yüzleşme vaktiydi.

"Gir." dedim çatallı çıkan sesimle.

Kadın içeri elinde bir tepsiyle girip, arkasından kapıyı kapattı.

"Size sıcak çorba getirdim hanımefendi, sıcakken için lütfen."

Tanımadığım birinin evinde, tanımadığım birinin ellerinden çorba içecek değildim herhalde. Her ne kadar aç olsamda...

"Hayır içmeyeceğim." dediğimde çorbayı hemen yan tarafımda duran sehpaya koydu ve tam karşımdaki koltuğa oturdu. Gerçekten çok acıkmıştım ama dayanabilirdim.

"Kimsin sen ve neden burdayım?" diye sordum sesimin tınısında gizlenmiş korku eşliğinde.

"Bence benden daha iyi biliyorsunuz." dedi kadın.

"Hayır!" diye bağırdım istemsizce.

Saklanacak delik aradım ama yoktu. Sudan çıkmış balık gibiydim. Ellerimle yüzümü kapattım. Sanki görmezsem bana hiçbir şey yapamazlarmış gibi çocukca bir şeye inanmıştım.

"Ela hanım, lütfen sakin olun."

"Buradaki herkes sizi korumak için görevli."

"Sizi temin ederim ki güvendesiniz."

Sustum, cevap vermedim. Zangır zangır titrerken; başıma giren ağrı, içinde bulunduğum çıkmaz sokağın habercisi gibiydi.

"Ben anlamıyorum. Neden buradayım!?"

Gözlerime acırcasına bakan kadın, bir süre sustu ve beni dinledi.

"Onun evinde olduğumu biliyorum."

"Bilmediğim kısımlar beni çıldırtıyor. Bunu o aklına sokamıyor mu!?"

"Beni burada tutmaya hakkı yok!"

Yine kapıya koştum ve açmaya çalıştım. Yine kilitlenmişti. Bu iyice agresifleşmeme sebep oldu. Kapıyı ellerimi hissedemeyene kadar yumrukladım. Avazım çıktığı kadar bağırdım, ama nafileydi.

"Beni burada tutmaya hakkın olduğunu mu sanıyorsun!? Kimsin sen!? Cesaretin varsa yüzünü göster bana!"

"Boşuna bağırıp kendinizi yormayın lütfen. Beyefendi henüz gelmedi. Sizi duyamaz." Sert ve acı bakışlarım kadını buldu.

"Bana neden bunu yapıyor? Lütfen siz bir şey söyleyin, yoksa aklımı kaçıracağım."

Gözlerimden, altında çaresizce ıslandığım yağmur damlaları akıverdi. Bu sefer beni ıslatmadı, kaderime aktılar.

Kadının çaresiz bakan gözleri beni olduğum yere çiviledi. Ben bu kadarına dayanamazdım ki. Benimle doğru düzgün tanışamaz mıydı? Ne gerek vardı alıkonulmama?

Ben bir eşya mıydım ki beni peşinde isteğim dışı sürükleyebiliyordu? Kimden yardım isteyecektim şimdi ben? Bir zamanlar güvendiğim polislerden mi, Onunla işbirliği yapan arkadaşım sandığım insanlardan mı, yoksa önümde çaresizce beni sakinleştirmeye çalışan bu kadından mı? İçime kafes kurup beni tuzağa düşüren soru işaretleri karşısında, tükendiğimi hissettim.

"Lütfen konuş benimle!?"

Resmen yalvarıyordum bir cevap için. Sanırım o, herkesi bana kayıtsız kalsınlar diye uyarmıştı.

"Nasıl dayanacağım ben?"

Nasıl?

Nasıl!?

Nasıl!!??

"Biraz dinlenmelisiniz."

"Gözüme uyku girer mi sanıyorsun? Nerede olduğumu, kimle olduğumu bile bilmiyorum ben?"

Tanrım bunu niye bana yapıyorsun niye!?

Aldığım nefes boğazıma takılıyordu sanki. Boğazımdan ciğerlerime akmayı başaran her nefes, içime dert oluyor gibiydi.

"Neden susuyorsun? Halimi görmüyor musun? Korkuyorum, hemde çok."

Kadın yüzündeki garip ifadeyle birlikte dışarı çıkarken, ben de peşinden koştum ama tamı tamına 1 saniye farkla kapı yüzüme kapandı. O hırsla tekrar yumrukladım kapıyı. En sonunda yorgunlukla kapıya yaslanıp yere çöktüm. Gözlerim ellerime kaydı. Bakılacak gibi değildi. Bembeyaz tenimde hemen belli olan morluklar, ona olan nefretimi daha çok tetikledi. Acısını ise yeni yeni hissediyordum. Şimdi de tıpkı bir bebek gibi elimin ağrısına ağlıyordum.

O an oracıkta hayatım son bulsun istedim, çünkü bunun sadece bir başlangıç olduğunu herkes biliyordu.

"Ela?" Kapının arkasından duyduğum boğuk ses yerimden sıçramama sebep oldu.

Bu sesin sahibi oydu, anlamıştım.

Vücudumu ele geçiren titreme, ruhumu saran derin korku ve nefesimi kesen o panik hali. Hepsi aynı anda ve aklımın alamayacağı kadar kısa bir sürede gerçekleşti.

Yenilmeyeceğim.

Küçük TakıntıWhere stories live. Discover now