Juts pie

510 38 26
                                    

"Tristan, Tristan, Tristan..."

Five yol boyu ismini söyleyip durmuştu.

"FİVE!"

"Efendim Ash?" Dedi ve muzip bir şekilde gülümsedi.

"Pekala biliyorum şu isim mevzusunu ben açtım falan ama gerçekten beynime işledi artık, susabilir misin!?"

Five yüzünden o gülümsemeyi hiç eksik etmiyordu. Tamam stres yapmamalıyız falan diyorduk ama Five neredeyse doğarken bile gergin bir çocuktu. Dolayısıyla şu anki hali rahat veya huzurlu değil tarif edilemeyecek başka bir duyguydu.

"Ayrıca... Sen neden bir değişiksin?"

"Nasıl?"

"Böyle işte."

"Nasıl."

"SENİ LANET OLASI MAL, ŞU ANKİ RAHATLIĞINDAN BAHSEDİYORUM. BİR ŞEY BİLİYORSAN BİZİMLE DE PAYLAŞ Kİ BİZ DE RAHATLAYALIM!"

"Tristan diyorum sence nasıl?"

Daha fazla kendimi tutabilir miydim bilmiyorum. Şiddete meyilli değilimdir ama Five ya da sabahtan beri kafamda yankı yapmasına sebebiyet verecek derecede çok söylediği ismi olan Tristan şu an hayli canımı sıkmış durumdaydı.

Birkaç saniye daha yapıp yapmama kararı arasında beklerken o anın yaşattığı his ile birlikte Five'ın yanağına tokatı geçirdim.

Kimse ne olduğunu anlamış değildi. Anın verdiği şok ile birbirmize bakıyorduk. Five yavaşça elini yanağına götürdü ve suratıma "neden?" dercesine baktı.

Yüzümü başka bir tarafa çevirirken aynı zamanda göz ucuyla Five'ı yokluyordum.

"Tamam abartma çok fazla bir şey olmamış."

"Olmamış? Ciddi misin? Bu eller kaç senelik eğitimden geçti. Sence tokatının hafif olma olasılığı var mı?"

"O kadar şey yaşadın bir tokat mı sorun edecek 'Tristan'"

Five Tristan'ı sanki ben önermemişim gibi bir hisse kapılıp kabullenmeyeciğimi sandığı ve dolayısıyla bu ismi ağzımdan duymayı beklemediği için az önceki "neden?" bakışlı ifadelerini daha çok olayları kavramaya çalışan bir surat ifadesine dönüştürdü.

"Üzgünüm ama birinin seni toparlaması gerekiyordu. Bir çıkış yolu bulmamız gerekiyor ve bu uzun yolu senin gibi biriyle geçirmek bir hayli zaten zorken bunun neredeyse bin katı daha zor olan labali halinle geçirmeye pek de meraklı değilim."

"Kırıcı oluyorsun."

"Özü- Bak amacım seni kırmak değil ama sen de biliyorsun ki anlaşması zor bir insansın ve yine de herkese rağmen seninle en iyi iletişim kurabilen bendim ancak artık sana ulaşamamak sinirimi bozuyor."

Şu an yüz yüze bakmıyorduk. Benim kafam farklı bir yöne dönüktü ve gözlerimle kontrol etmeyi bırakıp sadece ileri bakıyordum.

Birkaç dakikalık bir sessizlik oldu ve merakıma yenik düşüp göz ucuyla tekrardan Five'a doğru baktım.

Five elini barışmak istercesine uzatmıştı. Ona doğru baktığımı görünce bir şeyler söylemek adına ağzını araladı ve "Haklısın" dedi. Bunu duymayı beklemiyordum. Ağzından dökülen sözcüğe anlam veremediğimi gösteren bir bakışla yavaşça tüm vücudumla birlikte Five'a doğru döndüm.

"Haklısın. Çünkü sana anlatmadığım şeyler var..."

Bir ayağıyla yerdeki minik çakıl taşlarını iteleyip kafasını yere doğru eydiğinde tıpkı annesinden, yaptığı şeyler için özür dileyen bir çocuğu andırıyordu.

KAYIPWhere stories live. Discover now