babysitter

273 21 81
                                    

uzun süredir yb atmayan ben yb attı 🎉🎉

Finn'i uyandırmaya gittiğimde, hala bebek gibi uyuduğunu gördüm. O kadar güzeldi ki, yanaklarının yanlarına serpiştirilmiş çilleri, upuzun ve gözlerini kırptığı zaman ağır ağır sallanan kirpikleri... Sanki gerçek değil de oyuncak bebek gibiydi. Çillerin en çok toplandığı yere bir öpücük kondurduğumda Finn yavaşça gözlerini açtı. 

-"Günaydın." dedim.

-"Günaydın tatlım." dedi.

Elimle şşş işareti yaptım ve annemi işaret ettim. Koltuktan kafasını kaldırdı ve baktığı zaman annemin merdivenlerden indiğini gördü. Şaşkın bir şekilde bana baktı ve;

-"Beni gördü mü?" diye sordu.

-"Evet, ama sorun yok. Bir şey demedi." deyince "Oh." dedi. Rahatlamıştı. Sonrasında annemin seslendiğini duydum.

-"Hadi gelin de kahvaltı edin."

İkimize demişti. Garip. Çok garip. Beraber kalktıktan sonra annemin doğru ilerledik. Annemin yanına gittiğimizde hala kahvaltıyı hazırlamaya devam ediyordu. 

-"Ben yüzümü yıkamaya gideceğim." dedim.

-"Bende." dedi Finn.

Yukarıya çıktık. Beraber yüzümüzü yıkadık. Sanki gerçek değil de film gibiydi her şey. Aşağı indik. Finn yeni uyandığı için küçük bir kuzu gibiydi ve ses çıkarmıyordu. Onun bu haline bayılmıştım. Ses çıkarmayan küçük bir Finnie. Çok sevimli. 

Kahvaltımızı ettikten sonra annem yanımıza geldi. 

-"Ben gidiyorum. Ronald yarım saat içinde gelir." dedi annem.

-"Ronald?" dedi Finn ve bana baktı. Sessizce "Anlatıcam." dedim. 

-"Tamam anne." dedim. Annem yanağıma bir öpücük kondurdu ve evden çıktı. Finn merakla yüzüme baktı. 

-"Ronald kim Millie?"

-"Annem 1 haftalığına iş seyahatine gidiyor ve bu sürede bana bakabilecek birine ihtiyacım olduğunu düşündüğünden dolayı, bana bir bakıcı, daha doğrusu sevgilisinin oğlunu tutmuş. 1 hafta bizde kalacakmış. Ronald, o."

-"Ne? Bu çok saçma."

-"Bence de, ama annemin dediğine hayır diyemem."

-"Off, bizde kalsan?"

-"Ronald dediğimiz kişi anneme sürekli rapor verir muhtemelen. İmkanı yok tatlım."

Finn üzgün bir suratla bana baktı. O kadar tatlıydı ki. Keşke Ronald olmasaydı. O zaman Finn ile baş başa kalabilirdik. (uu azgın millie)

-"Ben Ronald'ın kim olduğunu görmek istiyorum. Ya it kopuk birisiyse?"

-"Haklısın."

Biz normal sohbet etmeye devam ettik. Yaklaşık 15 dakika sonra kapı çaldı. Kapıyı açtığımda, uzun boylu, uzun kahverengi saçlarını arkadan toplamış, üzerine gri bir eşofman üstü giymiş, elleri cebinde olan bir genç, yani Ronald geldi.

-"Ben Ronald."

-"Ben Millie."

-"Sen Kelly'nin kızısın değil mi?"

-"Evet."

-"Doğru yerdeyim."

-"Evet?" Bunu söyledikten sonra tak diye içeri geçti ve televizyonun başına oturdu. İçeriyi anında bir pis koku sardı Finn'in mis gibi kokusu yerine. Finn bana "Ne ayak bu?" dedi sessizce. 

-"Bilmiyorum ki?"

-"Hiç gözüm tutmadı."

-"Benim de."

-"Ben seni nasıl yalnız bırakıcam?" 

Dudaklarımı büzdüm. 

-"Yapacak bir şey yok."

-"Keşke bize gelebilsen."

Finn bunu söylerken, Ronald ayağa kalktı ve mutfağa gitti. Dolapları karıştırdı ve abur cubur dolabını açtı, içinden cipsi aldı ve tekrardan koltuğuna geri döndü. Ne kadar gamsız biri. Bu kadar da salak olunmaz ya. Finn de benimle aynı şeyleri düşünüyordu muhtemelen. Sonra Finn'in telefonu çaldı. Noah arıyordu. Konuşmaları bitince ne olduğunu sordum. Noah'ın bir ödevi olduğunu ve Finn'i yardım etmesi için çağırdığını söyledi. Tamam dedim. Sonra beni öptü ve gitmek zorunda olduğunu söyledi.

-"Keşke kalabilseydim. Ödeve yardım ettikten sonra buradayım."

-"Tamam tatlım."

Finn gittikten sonra odama geçtim. Ronald aşağıda oturuyordu. Odamdaki televizyonu açtım, Netflix'e girdim ve bir diziye başladım. Uzun bir süre sonra saati kontrol ettim ve saat 17.38'di. Hadi ama. Bu kadar uzun süre izlemiş olamam. Çok sıkıldım ve karnım da acıktı. Yiyecek bir şeyler söylemek için elimi cebime attığımda telefonumun orada olmadığını fark ettim. Yatağımın üstünü kontrol ettim ve orada da yoktu. 

Aşağıda, mutfak masasının üstünde kaldığını düşünerek aşağı indim. Mutfak masasını kontrol ettiğimde orada da yoktu. Neredeydi benim telefonum ya?

-"Telefonunuzu mu arıyorsunuz küçük hanım?" dedi bir anda Ronald. 

-"E-evet?" 

-"Bu konuştuğun kim?"  dedi ve telefonumu bana doğru tuttu. Gösterdiği kişi Finn ile olan konuşmalarımızdı.

-"Sana hesap verecek değilim." dedim. 

-"Vermek zorundasın." dedi. "Annen beni sana bakmam için tuttu. Her şeye ben bakarım. 1 hafta benim kontrolümdesin."

-"Annemin ne dediği umurumda değil. Telefonumu ver."

-"Konuştuğun kişinin kim olduğunu söyle."

-"Hayır."

-"Bu gelen çocuk mu? Kim o?"

-"Seni ilgilendirmiyor. Telefonumu ver!" Beni dinlemeyip mesajları okumaya devam etti.

-"Sevgilim ha? Sevgilisiniz demek."

-"Ne olmuş?"

-"Bunun cezası var küçük hanım."

-"Sen bana ceza veremezsin."

-"Veririm. Buraya gel küçük hanım." dedi ve ayağa kalktı. Merdivenlere doğru koştum. Arkamdan geliyordu. Odama gittim ve kapıyı kapattım. Kapının arkasına yaslandım. Birkaç saniye sonra kapıma gelmişti.

-"Aç şu kapıyı. Cezanı ödeyeceksin."

-"Git başımdan." dedim ve sırtımı kapıya iyice yasladım. Kapıyı zorlamaya başladı. Bir anda kapıyı açtı. Başımı duvara çarptım. Gözlerim kararıyordu. En son gördüğüm şey, 

-"Ceza vaktin geldi küçük hanım." diyen ve pantolonunu indiren bir sapıktan başkası değildi. 

------------------------------------------

uzun süre sonra yb attım ve hikaye yazmak bi değişik geldi ya

vote vermeyi ve beni takip etmeyi unutmayınn 

bir sonraki bölümde görüşürüz muck <3 













bae | fillieWhere stories live. Discover now