9.Bölüm "Solmuş Çiçeklerin Yaşayan Yaprakları"

Start from the beginning
                                    

"Bizden önce iki küçük aşığımız var."

Nasıl yani? Bize ne demek istemişti Karan, tam ona soracakken ise beni arkada bırakacak derecede büyük adımlar atmaya başlamıştı.

Hep birlikte eve girdiğimizde herkes tam odaya çekilecekken Afra onu dinlememiz için sandalyenin üstüne çıkarak onu dinlememiz için bizlere seslendi.

"Kimse gitmesin lütfen, ablamda artık gelmişken hep birlikte geçirmeliyiz bu geceyi bu yüzden herkes salona."

Afra'nın sözleri karşısında baya şaşırmıştık ama onu kırmamak için herkes odasında ki işleri hallederek hızlıca salona gelmişti. Hep birlikte film izlemek için ufak tefek hazırlıklar da yapmıştık.

Karan yine marifetlerini kullanarak patlamış mısır yapmaya gitmişti, Afra ve Miran ise eskiden kalma bir laptopu kullanarak film bulmaya çalışıyorlardı.

"Evet ben geldim buldunuz mu bakalım?"

"Ben de gelmiş bulunmaktayım muhteşem mısırlar ile birlikte." diyerek içeriye girmişti Karan da.

"Biz hâlâ film seçemiyoruz ama abla,"

"Neden ki?"

"Çünkü Miran bir türlü karar vermiyor."

"Ama Alya abla ben Otel Transilvanya izlemek istiyorum, Afra da hayır diyor." demişti Miran beni bugün bir hayli şaşırtıyordu çünkü bu üst üste konuşmasında bir ilkti, bununla ilgili bir şey sormak istemiyordum çünkü onu istemeden tekrar konuşmamaya itebilirdim.

Karan ile birbirimize bakarak gülüşmeye başladık. İkimizde hızlıca olaya el atabilmek için hemen koltuğa oturup taş kâğıt makas oynamaya karar verdik.

Çocuklarda bizlere katıldı önce ikişer ikişer ayrıldık ben ve Karan ilk oyunu oynayacak kişiydik.

Afra ve Miran da hakemlik yapıyorlardı.

"Taş, kâğıt, makas,"

"Taş, kâğıt, makas," aynı anda sözleri söyleyip başlamıştık ve sonunda kazanan ben olmuştum. Karan elini makas yapmıştı bense taş yapmıştım ve onu yenmiştim.

"Haha, seni yendim."

"Şans eseri canım o, yoksa beni yenemezdin kolay kolay."

Ben onun dediğine gülerken bu defa da yarışma sırası çocuklara geçmişti.

Aynı anda söylemeye başladılar ve bu defada kazanan Miran olmuştu. Son maç olarak biz Miran ile yarışacaktık.

Yine aynı anda saymaya başladık ve bu defa kazanan yine Miran olmuştu.

"Alya abla seni yendim!"

"Gerçekten öyle oldu Miran o zaman senin dediğin filmi izliyoruz hep birlikte."

"Yaşasın!" Karan da aynı benim gibi şaşkınlığını gizlemeye çalışıyordu. Onun böyle konuşması ve eğlenmesi bizi çok mutlu ediyordu.

*********

Film sonunda ikisi de uyuya kalmışlardı Karan tek tek kucaklayarak ikisini de odaya götürdü. Bende çekmecemden sigaramı ve çakmağımı alarak balkona doğru yöneldim.

Balkona çıkar çıkmaz Ankara soğuğunu iliklerime kadar hissetmiştim. O soğuk hava tenimle buluştukça daha iyi hissediyordum, yaşadığımın farkına varıyordum.

Her ne yaparsam yapayım artık ne elimden ne de içimden geliyor artık. Tamamen tükenmiş ve tüketilmiş hissediyorum kendimi. Sırılsıklam yalnızım aslında ama suçu gözyaşlarıma atıyorum...

İçimden geldiğince sessiz ve sakin kalmaya çalışıyorum, en azından kendimi böyle avutmaya çalışıyorum.

Titreyen ellerimin arasındaki sigara paketinden çıkardığım sigarayı dudaklarımın arasına yerleştirdim ve onu yavaş bir şekilde yaktım.

Sonrası ise onu içime çektiğimde verdiği o acı tat ruhumda ki yerini bulmuş gibiydi.

İnsanların beni anlamasına ihtiyacım yok, kendi acımın içerisinde can çekişerek ölmeyi kabul edebilirim. Kendi kendime yoluma bakıp adım attığım her yere çiçekler veya taşlar atabilirim.

Kendi hayatımı, kendim için düzenleyerek mutlu olabilirim. Her düşüncemi, her hareketimi veya her hayalimi kendim için kullanabilirim. Sesim bana aitken ben kendim olamayabilirim. Hatta bazen ikilemlerde kalarak kendini intihara teslim eden neşterin dokunduğu damarda olabilirim.

Öylece dakikalarca o zehri solurken cebimdeki telefonun çalması ile sigaramı diğer elime alarak telefona ulaşabilmiştim.

Arayan avukattı, hızlıca telefonu yanıtladım.

"Merhaba Alya Hanım, yarın öğleden sonra duruşma var artık son kez çıkacaksınız hâkim karşısına, bu yüzden yarın sizi kurtarabilmemiz için son şansımız. Komşunuz ve sizi tanıyan birkaç kişiyi sizi anlatmaları için yarın mahkeme karşısına çağırdım. Sizde olanları olduğu gibi anlatırsanız bu işten kurtulacaksınız."

"Pekâlâ, yarın görüşmek üzere."

Telefonu kapatır kapatmaz balkonun kapısı tekrar açıldı ve Karan yanıma doğru geldi.

"Arayan kimdi?"

"Avukat yarın öğleden sonra duruşma olduğunu söylüyor. Ben bugün içinde sana teşekkür etmek istiyorum çünkü senin sayende bazı parçalar kafama oturdu ve olanları daha net hatırlıyorum."

Tekrar sigarayı dudaklarımın arasına götürdüm ve bu defa daha uzun içime çektim.

"Anladım, ben sana inanıyorum ve hatta inanıyoruz yarın oradan hep birlikte ayrılacağız."

Tam yine içecekken Karan sigarayı elimden aldı ve onu söndürdü, ona ne yapıyorsun der gibi bakarken balkonun kenarında duran paketten bir tek daha çıkardı ve onu dudağımın arasına yakmadan bıraktı.

"Eğer onu bu kadar içmek istiyorsan Alya onu sadece dudaklarının arasına koy ama ona seni zehirleme gücü verme."

Söylediği söz karşısında öylece durdum ve dediğini yaptım. Kenarda duran eski bir hamak vardı gidip yavaşça uzandım.

Karana da gelmesini söylemem ile onunda yanıma gelip uzanması bir olmuştu.

Öylece yıldızları seyretmeye başladık, bedenlerimiz birbirine değiyordu ve ellerimiz yan yana duruyordu.

Nefes alışverişlerimiz hızlıydı bunda ise havanın soğuk olmasının büyük bir etkisi vardı.

Gözlerimi gökyüzünden çektiğimde birdenbire elimde bir el hissetmiştim. Kafamı yana doğru çevirdiğimde ise Karan'nın elimi tutuğunu görmüştüm.

***********

Merhaba canlarım, sizleri bekletmeyi sevmediğim için güzel bir bölüm ile geri döndüm.

Bölümü nasıl buldunuz bakalım?

En sevsiğiniz replik?

En sevdiğiniz sahne?

Sizleri seviyorum, görüşlerinizi yazmayı unutmayın.

Yalnızlığın SenfonisiWhere stories live. Discover now