7. Bölüm "Yalan Gülüşlerin Acı Çığlıkları"

Start from the beginning
                                    

Dünyam başıma yıkılmıştı sanki, nefes alamıyordum. Kalbim sıkışıyordu ben şu anda babamın ölümü ile yargılanıyordum. Beni yıkıp, beni bir hiç hâline getiren bir adam yine hayatımın tam ortasına sıçıyordu. Beni son nefesinde bile yıkmayı başarmıştı. Yanında ki o kızdan farkımız neydi bizim?

Bizde bulamadığı ne vardı o kızda? Karşımdaki polis benden cevap alamadıkça çıldırıyordu verecek bir cevabım yoktu bunu yapmadığımı söylememe rağmen neden bana inanmıyorlar?

"Bana olay anını anlat Alya, bana anlat sana yardım edeyim daha fazla ceza almaman için uğraşayım." Demişti ama anlamıyorlardı bunu ben yapmamıştım.

"Ben Miran ile birlikte geziyordum içeride sonra, sonra onu gördüm inanamadım bana yaşattıklarından sonra onu karşımda yeniden görmek acıttı canımı hem de fazlasıyla acıttı. Kendimi daha fazla tutamadım ve dışarıya çıktım sonra o da peşimden geldi. Ona gitmesini söyledim ama hâlâ devam etti dinlemek istemedim onu o yine devam etti."

"Sonra Alya ve sonra onu kızıp onu yere iterek ona zarar verdin."

"Hayır, hayır ben yapmadım o, onun ayağı takıldı ben yapmadım."

Sözlerim onlara gerçek gelmiyordu bana inanmıyorlardı. Ona ne kadar kızgın da olsam ne kadar canımı da yaksa ben onun gibi bir cani değildim. Kimseye zarar verecek biri değildim ben.

Bana hiçbir şey demeden öylece çıkmıştı odadan. Öyle bir yerdeyim ki; her tarafım soğuktan donmuş kalmış olduğu yerde. Bir nevi köhne bir morgun köşesine sinmiş cesedin etrafındaki sıcaklığı garip bulması gibi bir şey bu. Anlatmak ve dile getirmeyi istediğim kelimeler ve cümleler var zihnimde ama hiç bu kadar zor olmamıştı konuşmak.

Şu anda hayatım nereye doğru gidiyordu? Hayatımı mahveden adam yeniden yıkıyordu, umutlarım yeni yeni yeşerirken.

Yine kapı açıldı ve bu defa iki polis birden gelmişlerdi, bana ayağa kalkmamı ve elimi uzatmamı söylediler. Ellerim tir tir titriyordu buna engel olamıyordum. Yandaki polis ellerimi sertçe tutup kendisine doğru çekti. Ve ellerime kelepçeleri geçirmişlerdi. Ben, Alya Baysal yine yıkılıyorum ama bu defa bunu atlatacak gücüm ve desteğim yoktu. Şu an oracıkta ölsem dahi üzülmezdim ama ya Afra, o bensiz ne yapacaktı. Benden başka kimseye güvenemezdi.

Beni odadan yavaş yavaş çıkardılar ve çıkar çıkmaz kapının karşısında beni bekleyen Afra, Miran ve Karan'ı görmem bir olmuştu. Hepsinin yüzünde yıkılmışlık vardı, Afra ağlamaktan hâlsiz duruyordu. Karan gözlerimin içine bakmaya çalışıyordu ama gözlerimi onlardan kaçırıyordum beni böyle yıkılmış görsünler istemiyordum. Kapıdan biraz daha uzaklaştığımızda hepsi karşımda duruyorlardı.

Afra bana sarılmak için yaklaştığında polislerden biri onu engellemeye çalıştı.

"Lütfen sadece bir dakika, onunla konuşmama ihtiyacı var," diye konuştuğumda diğer polis izin ver anlamında kafasını sallamışlardı.

"Benim güçlü kardeşim, Afram üzülmek yok tamam mı? Ben geri geleceğim çok kısa bir süre sonra geleceğim. O adama bir şey yapmadım ben bunu sakın unutma tamam mı?" dedim ona. Hıçkırarak ağlıyordu ve bu onun konuşmasını engelliyordu. Afra ile konuştuktan sonra Karan ile göz göze gelmiştik.

"Ona destek ol olur mu? Yanından ayrılma Karan güvenebileceğim tek sen varsın, lütfen ben yokken iyi bak." Dedikten sonra hızlıca bir adım atacakken Karan'ın söylediği söz durmamı sağlamıştı.

"Yanındayım gerçekten Alya, bunu unutma ve seni orada bırakmayacağım." Demişti ona inanıyorum, o ve çocuklarda bana inanıyordu.

Şu an için beni nezarethanede tutacaklardı ve devlet tarafından bir avukat gelecekti ve sonrası demir parmaklıkların ardı olacaktı. Benim yaşamım burada son bulacaktı, o adam hayatımı yine yıkmıştı.

Yalnızlığın SenfonisiWhere stories live. Discover now