BÖLÜM 1: IŞIK

28.3K 823 354
                                    

Herkese merhabaaaa!

Nasılsınız?

Umarım iyisinizdirr!

Her şeyden önce kan ve dövüş gibi şeylerden hoşlanmayanlara kitabı pek tavsiye etmiyorum! Çünkü ilerledikçe artacak bu durum.

Veeeee şimdi sizleri vampirlerin, kurt adamların, cadıların, büyücülerin, sırların  ve gerçeklerin kol gezdiği hikayeme davet ediyorum! Bir de gölgemiz var tabii!

Herkese iyi okumalar dileriiiiiim!

Lütfen oy ve yorumlarınızı emeğime karşılık eksik etmeyinn!

🌜🌚🌛

 "Gözleri ışıktan daha göz alıcıydı."

🌜🌚🌛

Garip, gerçekten fazla garip. Küçük bir kasabanın içinde hem bu kadar iticiliğin hem de bu kadar samimiyetin bir arada olması gerçekten fazla garip. Adeta bir diziyi anımsatıyordu. Birileri arkadaşıyla yürüyor tanıdığı ya da tanımadığı birine selam veriyor ,samimi bir şekilde, ve ardından arkadaşının kulağına bir şeyler fısıldayıp kıkırdıyordu. Birileri park yeri alındı diye biriyle kavga ediyordu. Bazıları da samimi bir şekilde gülüyordu.

Şimdi böyle düşününce düşüncemin yanlışlığına karar verdim. Burada samimi olmaya çalışan iticilik de, direkt iticilik de vardı. Ender rastlanan, soyu neredeyse tükenmekte olan samimiyet de vardı. Ama en ağır basanı kesinlikle samimi olmaya çalışan iticilikti, yani ikiyüzlülüktü.

Ve anlaşılan bu kasabaya geldiğimiz an bu üç şıktan birini seçmemiz gerekiyordu. En azından ben gözlemlerim sonucu buna karar vermiştim. Kesinlikle bana en iyi oturan samimiyeti seçiyordum. Tabii ki bu arada iticiliğe kayabilirdi. Samimiyet bunu gerektirirdi.

"Ee, neyi seçtin?" dedi yan tarafımda varlığını neredeyse unuttuğum ses. Sesiyle beraber irkildiğim için birazcık dalgınlıktan kurtuldum.

"Samimiyeti." diye cevap vermem de bu dalgınlıktan sadece biraz kurtulduğumun kanıtı oldu. Yan tarafımdan gelen kahkaha sesiyle kaşlarımı yapmacık bir şekilde çattım.

Kahkahasını zar zor bastırıp boğazını temizledi. "Düşünce kızı Eleanor Parker şimdi de Örümcek Adam'a meydan okuyor." dedi televizyona çıkan sunucular gibi. "Nasıl mı? Düşünce gücüyle. Kendisi insanların samimi olup olmadığını akıllarına girerek anlıyor. Dikkat edin derim. Bu örümcek ağl..." demeye kalmadan içinde biriken kahkahayı dışarı alev püskürtür gibi püskürttü.

Elimde olmadan çatık kaşlarım silindi. Yerini hafif bir gülümseme aldı. "Artık sana bunu nereden bildiğini sormayacağım. Dokuz yaşımdan beri arkadaşımsın. Bir zahmet bil!" dedim onun el frenini çektiği için bana bakmayan ama kahkahadan kalan gülen suratına. O an geldiğimizi anladım.

Başını kaldırdı. Gülümsemesi hâlâ suratındaydı. "Ne zannediyorsun sen, Telapati Kız? Ama," dedi son harfini uzatarak. "Şu konuda yanılıyorsun; Senin aklından geçeni şu dünyada kimse bilemez. Ben sadece tahminde bulundum. O da seni oldukça iyi tanıdığım için. Ki eminim ben de senin tam olarak ne düşündüğünü tam olarak bilememişimdir. Zaten tam olarak söyleyebilen..." dedi ve gülümsemesi solan bir suratla arabayı terk etti.

GÖLGE KANIOù les histoires vivent. Découvrez maintenant