BÖLÜM 10: SAF NEFRET

4.4K 438 113
                                    


Herkese olaaaaaa!

Nasılsınız bakalımmm?

Umarım iyisinizdirrr!
Ben de iyiyimmm.

1 günlük bekleme için özür dilerimmm!

Lütfen oy ve yorumlarınızı esirgemeyinnn!

İyi okumlar dilerimmm!

🌜🌚🌛

"Bir insanı en ağır yarasıyla vurmak kötülük değildi, saf nefretti. Ve onlar da bana karşı saf nefret besliyorlardı."

🌜🌚🌛

Günlerdir kimseyle konuşmuyordum. Zaten kimse de benimle böyle bir çabaya girmiyordu. Caleb ile olan "yaratık" tartışmamız üstünden 6 gün geçmişti. Okulda da kimse bana karışmıyordu. Buradaki kimseden kastım Sharon'du.

Günler hızlı geçiyordu. 1 ay ne ara geçmişti bilmiyordum. Buraya geleli tam olarak 1 ay olmuştu. Bu işlere bulaşalı ise 3 koca hafta. Okulda hiçbir şey anlamadığım için öylece bir kenara sinip duruyordum. Kimse de gelip benimle konuşmuyordu. Aiden yanıma gelip otursa da benim konuşmamı beklerken susuyordu. Sonra da 4. sınıflardan arkadaşları gelince benden ayrılıyordu. Günler hızlıydı. Ama sanki ben yavaştım.

Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Öylesine hızlı dalmıştım ki bu karmaşık dünyaya şimdi afallayıp duruyordum. Belki de hiç üzerine uzun uzun düşünmediğim içindi bu afallamalarım. Ben öylesine deli değilmişim diye geçinirken nasıl bir dünyanın içine girdiğimi fark etmemiştim. Düşünmek istememiştim. Bunun delirmeme sebebiyet vereceğine düşünüp düşüncelerimi iyi şeylere yöneltmiştim. Ama belki de bu hiç de iyi değildi. Evet, hâlâ cesurdum. Hâlâ tehlikelere karşı bir yere sinip kalmıyordum. En azından sözümü tutuyordum.

Şu 6 günde düşünecek o kadar vakit bulmuştum ki... Sabahları, okuldayken, akşamları, geceleri... Yakında rüyama girerse o zaman belki deliliğim tescillenirdi. Hafifçe güldüm.

Karşımdaki geniş ormanlık alana baktım. Çam ağaçları uzayıp gidiyordu. Çok güzellerdi. İnsanın içine huzur salıyorlardı. Sert bir rüzgar esince sallanan ağacın dalları ve yaprakları uyum içindeydi. Ufak bir rüzgar esip uçuşan yaprak ise aynı benim durumumu anlatıyordu. Hatta beni değil bu evreni anlatıyordu. Ufak bir esinti esince düşen yapraklar zayıf halkalardı. Sert rüzgar esince düşenler ise güçlü olup onca şeye dayandıktan sonra yerini başkalarına devretmek için geri çekilen baskın kişiler. Ufak esinti çıkınca düşecek gibi olan ama önündeki o güçlü yaprak sayesinde düşmeyenler ise güçlüymüş gibi yapanlardı. Ben ise kendimi bunların arasında bir yere koyamıyordum.

Dilimi ısırıp bu düşünceleri bir kenara attım. Ya da atmayı denemekle kaldım. Başka düşünecek bir şeyim yoktu. Yapacak bir şeyim yoktu. Uyumak istemiyordum ama yorgundum. Bu yorgunluk hem fiziksel hem de ruhsaldı. Daha önce kendimi böylesine sıkışmış hissettiğim anda bir yere saklanıp geçmesini istemiştim. Şimdi ise öyle yapamazdım, öyle bir hakka sahip değildim. Düşünüp üstünden gelmeliydim. Kafamı iki yana salladım. Kimsenin beni görmediğini bilsem de bu hareketi kendimi kandırmak için vücudumun ürettiğini biliyordum. Hayır, düşünmek istemiyordum.

Hızla pencere kenarından yatağa doğru hızlı bir ilerleyiş yaparak beyaz pikenin üzerine atladım. Evde cadı ve büyücüler vardı. Beni duyamazlardı. Duyuları kurt adamlar ve vampirler kadar güçlü değildi. Biz de bir iki şey biliyorduk. Yaşasın dizi ve filmler!

GÖLGE KANIWhere stories live. Discover now