S2- BÖLÜM 3: ZAFERLERİN KARANLIĞI

2.5K 248 147
                                    

Helloooooo!

Herkese yeniden ve yeniden merhabaaaaaaa!

Nasılsınız bakalımmmmm?

Ummarım iyisinizdirr!

Ben de iyiyim diyelimmm!

Sizi daha fazla bekletmek istememmm!

Lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyinnn!

İyi okummalaaarrr!

🌜🌚🌛

"Karanlık nasıl oluyordu da ışığın yansımasını görünce mutlu oluyordu?"

🌜🌚🌛

🌜 Marcus Alaric Russel 🌛

Kafamı hafifçe yana eğmiş karşımızda dikilen vasıfsız vasıflılara bakıyordum. Şimdi hepimiz buradaydık. Babamın iplerini elinde tuttuğu için çok mutlu olduğu herkes. Kenarda duvara yaslanmış, kollarımı göğsümde birleştirmiş bir şekilde duruyordum. Öfkeliydim. Çok öfkeliydim. Benim dışımda Eleanor'a dokunan her el için öfkeliydim. Şu anda babamın ve temsilcilerin karşısında saygıyla durmam gerektiğini biliyordum, tıpkı diğerleri gibi ama bunu önemsemiyordum. Bunu biliyor olmam yerine getirmem gerektiği anlamına gelmiyordu.

Karanlık yine her yerdeydi. Yine tüm ruhumu sarmıştı. Ben yine ışığıma, ilacıma muhtaçtım. Böyle olduğum çok vakit olmazdı. Ben kontrolünü iyi sağlayabilen biriydim. Bunun doğrultusunda yetişmiştim ama konu Eleanor olunca ortada kontrol adına bir şey kalmıyordu. Konu Eleanor olunca sadece Eleanor kalıyordu. Eleanor'un dışındaki herkes, her şey bir yalana dönüşüyordu. Şimdi konu Eleanor'du ve onun gözlerini benden sakınıyorlardı. En kötüsü ise buna mecbur olmaktı. Onun için buna mecbur olmak zorundaydım. Onun canı için.

Boğazımdaki yumru varlığını büyüttü tıpkı karanlık gibi. Daha fazla büyüyemez sanıyordum ama her defasında yanılıyordum. Bu hayatta kimsem yok diyebilecek kadar az kişiye sahiptim ve şimdi hepsi acı içindeydi. Hem de kimsesinin tek ben olduğum kız acı çekiyordu. Savaşıyordu, savaşmak için derin bir çaba içindeydi bunun farkındaydım. Ona inanıyordum ama yaşadıklarım inandıklarımdan önde geliyordu. Ben Eleanor'un canavarı ile büyümüştüm. O canavar beni daha büyük bir canavar yapmıştı. Şimdi ise Bay Lionel Russel onun hayatını kanla lekeleyecekti. Onu bundan uzak tutmak için ilk önce kendimden uzak tutmak zorundaydım. Biliyordum. Bunu biliyordum ve bu bilgi içimdeki karanlığın önünde geliyordu.

Gözlerim şimdi daha fazla çıprınıyordu bir çift ela hare için. Ona doğru dönmek istiyordum. O harika elbisenin üzerine oturuşunu seyretmek, bordo rengin gözlerine kattığı parıltılara bakmak istiyordum. Bu büyük bir istekti. Bu çok büyük bir istek dahi olsa onun canından önemli değildi. Onun bedenin üzerindeki renge boyanmasını tekrar görmek istemiyordum. Bunu bir kez daha dayanamayacağımı biliyordum. İki olmuştu. Onu kan içinde iki kez görmüştüm. İkisinde de istemediğim iki kişiye muhtaç kalmıştım.

"Sevgili gölgemiz!" Gözlerim tüm keskinliği ile babamı buldu. O ise yüzündeki iğrendirici gülümseme ile Eleanor'a bakıyordu. "Bizim enerji kaynağımız." Ambrose ve Jaxsen'a doğru baktı. "Eminim hepimiz bu tatlı, beni tehdit edebilecek haddi kendinde bulan kızın ne gibi güçleri olduğunu merak ediyoruzdur, değil mi dostlarım?" Babamın sesi sona doğru sertleşmişti. Tehdit mi? İşte şimdi bakışlarımı Eleanor'a çevirebilirdim. Kaşlarım çatılmıştı. Bu yaptığının ne kadar yanlış olduğunun farkında bile değildi. Onu tehdit etmişti. Hem de diğer iki temsilcinin yanında. Tanrı'm! Ne yaptığını sanıyordu?!

GÖLGE KANIWhere stories live. Discover now