BÖLÜM 6 - YAZI / TURA TANRILARIN KUMARI

3.5K 264 32
                                    




"Sigrid! Tanrıya şükür!"

Sigrid neye uğradığını şaşırmıştı. Bir ismi bile olmayan, haftalardır onlarla birlikte yaşıyor olmasına karşın asla konuştuğuna şahit olmadığı kadın gözyaşlarıyla koşa koşa onun kollarında soluğu almıştı.

"S-Sen. !" Gözleri hayretle açılmıştı.

"Sen ne zamandan beri - "

Tanrı aşkına dillerini biliyor muydu?

"Biliyor ben. Sizinle hiç konuşmamak. Diliniz zor olmak. Ben öğrenmek çalışmak."

Asya dillerini hala tam olarak öğrenememişti. Sadece belli başlı fiilleri ve zamirleri öğrenebilmişti. Bunları da doğru düzgün birleştiremiyordu çünkü hiç pratik yapamamıştı. Şu an mecbur kalmasaydı yine bu oyuna devam ederdi ama böyle bir şeyin başlarına gelebileceğini hiç kimse tahmin edemezdi.

Artık sadece Sigrid ve o vardı.

Sigrid bunca zamandır onları anladığını öğrenince utancından kıpkırmızı kesilmişti. Ama şimdi böyle yersiz endişelerin sırası değildi. Bir savaşın ortasındalardı ve onlara yardım edebilecek herkes artık ya toprağın altındaydı ya da çok yakında olacaklardı. Bu yüzden kadınlar kendi güçlerini kullanarak bu beladan kurtulmak zorundaydılar.

Yanında duran ve hala bir adı olmayan 'kızıl kadın'a baktı. Hiç bir şeyden haberi yoktu, başlarına neler gelebileceğini yalnızca tahmin edebilirdi. Hatta en kötü kabusları bile birazdan olacakların yanında peri masalı kalacaktı ama o bunların farkında değildi. Ne kadar da masum ve savunmasız diye düşündü ve kendini onun için üzülürken buldu.

Sigrid ona yardım etmezse bu kurtlar sofrasından asla canlı çıkamazdı...

Kızıl kadın çok korkmuştu nefes nefese kalmış hatta dokunsalar ağlayacak gibiydi fakat Sigrid bir Viking'di ve böyle duygusallıklara, zayıflıklara alışkın değildi. O bir savaşçı olarak doğmuş ve buna uygun yetiştirilmişti. Bu tarz durumlarda soğukkanlılığını sonuna kadar korur, akıl mantık ve fiziksel gücüyle zorlukların üstesinden gelirdi. Bunu yaparken de ayak bağı olabilecek kişilerden uzak dururdu. Ama bu kez durum ne yazık ki farklıydı.

Tanrıların huzurunda edilmiş bir bağlılık yeminiyle kralına bağlıydı Sigrid ve kralı bu kadını ona emanet etmişti.

Kanının son damlasına kadar kralının emanetini korumak zorundaydı. Bu onun için bir onur ve şeref meselesiydi...


Asya artık konuşabildiği için aklında bunca zamandır biriktirdiği soruları Sigrid'e sıralamamak için kendini zor tutuyordu. Ama bir yerlerden başlamak zorunda olduğuna karar verdi ve yarım yamalak Norsçasıyla Sigrid'e sorularını yöneltmeye başladı.

"Sigrid. Bunlar kim olmak?" Bu soru üzerine Sigrid ona gözlerinde alev alev yanan bir öfkeyle cevap verdi.

"Bu bizim ezeli düşmanımız.

Ragnar Lothbrook."

Sigrid'in sesi nefret doluydu. Asya ise bu isme hiç yabancılık çekmemişti... İçinde bulundukları durumun sıra dışılığını düşününce bu çok enteresandı. Ama bir türlü nerede duyduğunu anımsayamamıştı. Asya tüm bu düşüncelerle boğuşurken Ragnar git gide onlara yaklaşıyordu.


Ve sona onu gördüler...

Sigrid Asya'nın kolunu öyle sıkı tutuyordu ki tırnakları kızın etini deliyordu. Asya her ne kadar bundan nefret etse de hayretini gizleyemiyordu. Ağzı açık Ragnar'a bakakalmıştı.

Ragnar neredeyse iki metre boyunda sapsarı saçları, keskin buz mavisi gözleri, tüm bunlarla tezat oluşturacak şekilde güneşte kavrulmuş esmer teni, geniş omuzları ve kılıcını kavrayan devasa elleriyle tam bir savaş tanrısını anımsatıyordu.

Kalabalığı yararak onlara doğru ilerlerken herkes gözlerini yere dikmiş, asla kimse ona bakmaya cesaret edemiyordu. Bu adamın savaşmasına gerek bile olmadığını düşündü Asya. Tek bir bakışıyla koca orduları korkutup kaçırabilecek bir güce sahipti...

Ona bakmaya cüret edebilecek kadar cesur tek bir kadın vardı o da Sigrid'di. O, bu işlerin nasıl yürüdüğünü çok iyi biliyordu ve bu adama olan nefreti korkusunun önüne geçiyordu. Bu vahşet tanrısı sevdiği tüm herkesi katletmiş, evlerini ve kasabalarını yerle bir etmiş şimdi de kadınlar ve çocuklar üzerinde yeni bir katliam gerçekleştirmeyi planlıyordu.

Sigrid göz ucuyla kızıl kadına baktığında onun şaşkınlıkla Ragnar'ı izlediğini gördü ve gözlerini devirdi.

'Onun nasıl bir canavar olduğunu bilseydi yine böyle izleyebilir miydi?' diye düşündü... Nasıl olsa birazdan görecekti.

Asya Sigrid'in kulağına doğru eğildi

"Sigrid şimdi ne olmak?"

Norsça ile alakası olmayan konuşması şu durumun içinde bile Sigrid'i biraz olsun gülümsetmişti. Kendini biraz olsun sakinleştirerek ona açıklamaya başladı.

"Bu Ragnar. Vahşetiyle nam salmış bir savaşçıdır. Kendisi ve kendi klanı dışında kimseyi umursamaz. Vicdanı ve merhameti bulunmaz. Bir şeyi elde etmek istiyorsa hiç bir şeyden çekinmez... Bizim verimli topraklarımıza gözünü uzun zaman önce dikmişti..."

Ragnar onlara doğru iyice yaklaştığından Sigrid Asya'nın kulağına eğilip sessizce anlatmaya devam etti.

"Köyleri ve kasabaları yağmalar, tüm erkekleri ve kadınları yani onunla savaşan herkesi öldürür. Savaşmayanları ise köle olarak alır. Ama- " diyerek derin bir nefes aldı. Cümlesini tamamlayamıyordu.

"Ama ?" diye üsteledi Asya.

"Sadece işine yarayanları..."

Sigrid cümlesini zar zor tamamlayabilmişti. Acaba Asya olacakları artık tahmin edebiliyor muydu? Belki bunu anlayabilirse en azından hazırlıklı olabilirdi. Sigrid saçma bir şekilde bu kadına karşı sempati beslemeye başlıyordu.

İki kadın kafaları düşüncelerle dolu beklerken Ragnar yanlarına gelmişti. Kalabalığı gözleriyle dikkatlice tarıyordu. Sigrid onun ne yaptığının farkındaydı Asya'nın elini sımsıkı tuttu. Şimdi iki kadın birbirine sımsıkı kenetlenmişti. Asya böyle bir tepkiyi beklemediğinden durumun ciddiyetini o an fark etti. Korku dolu gözlerle Sigrid'e baktı. O ise gözlerini dikmiş sanki ona göz dağı vermeye çalışırcasına Ragnar'a kenetlenmişti.

İşte;

Şimdi tanrılar onların hayatları için yazı tura atıyordu...

VİKİNG SAVAŞÇISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin