BÖLÜM 4 - YENİ AİLE

4.2K 299 14
                                    

Erl (Kral) Bjorn kadının kendine gelmesine sevinmişti. Ama bu kadını ne yapacaktı şimdi?

Yabancı olduğu belliydi dillerini konuşmuyordu, gerçi kadın neredeyse hiç konuşmuyordu. Sürekli bir kenarda kendi kendine sinirli bir şekilde mırıldanıyor ve ağlıyordu. Bjorn'un emin olduğu bir şey varsa o da bu kadının köle olamayacak kadar güzel olmasıydı. Hareketleri ve tavrı o kadar asildi ki kölelikten kaçıp buraya sığınmış olmasına ihtimal veremiyordu.

Yine de onu kendi haline bırakamazdı. Bir yabancıyı kendi himayesindeyken salıvermesi köydeki bütün kölelerin isyanına yol açabilirdi. Bu yüzden geriye tek bir seçenek kalıyordu...

Onu birinin yanına hizmetkar olarak vermeliydi. İyi ve soylu bir aile bulabilirse bu narin kadın çok sorun yaşamadan hayatına devam edebilirdi. Bunun karşılığı olarak bir kaç iş yapması da onun için sorun olmamalıydı, sonuçta Bjorn ona ancak bu kadar yardım edebilirdi... Eğer düşündüğü gibi akıllı bir kadınsa zaten bunun kıymetini bilir ve sorun çıkarmamaya çalışırdı.

Şimdi Bjorn'un tek bir sorunu vardı. Onu hangi savaşçısının yanına verecekti?


Asya etrafı geziyor, geziyor ama gördüklerinin gerçek olmadığına kendisini inandırmaya çalışıyordu. Fakat sürekli onu göz hapsinde tutan boydan boya zırh kuşanmış adamlar bunu pek mümkün kılmıyordu...

Buraya nasıl gelebilmişti? Bunu bir türlü anlamıyordu. Anlayamıyordu..!

Kendince tek bir açıklama bulabilmişti ama bu o kadar saçmaydı ki kendi kendine bile bunu itiraf edemiyordu.

"Zamanda yolculuk mu?!"

Hah. Daha neler.

Asya bir an gülüp bir an sonra göz yaşlarına boğuluyordu... İnsanlar artık ondan korkup kaçmaya başlamıştı.

"Bu iyi." diye düşündü.

"Benden korkarlarsa bana zarar veremezler..."

Kim bilir ne kadar zamandır evlerinde kaldığı kadınlar şimdi -muhtemelen yüksek mevkide- bir adamla ona bakıp bakıp bir şeyler konuşuyorlardı. Yüz ifadelerinden bunun çok da iyi bir konuşma olmadığı belliydi.

Asya bu saçmalıklara daha fazla dayanmaya niyetli değildi. Orta çağdan kalma kıyafetlerle geziyor oluşu yetmezmiş gibi bir de iki üç tuhaf kadın onu şikayet mi ediyordu yani?!

"Aman Tanrım! Orta çağ."

Birden kafasına dank etmişti. Gerçekten de orta çağda olabilir miydi? Eğer öyleyse bunu nasıl anlayabilirdi? Eşyalar biraz benziyordu ama Asya'nın tarih bilgisi sıfıra yakındı yani etrafa bakarak bunu kesin bir şekilde anlaması mümkün değildi. Tarihle ilgili ipucu veren başka hiç bir şey de yoktu...

O düşüncelere dalmışken yanına o makam mevki sahibi olduğunu düşündüğü adam gelmişti. Asya'ya bir şeyler söyledi ve kolundan tutup onu bir yere götürmeye başladı. Asya direnmedi çünkü neler olup bittiğini anlamadan buradan kurtulamazdı. İşe etrafı ve bu insanları tanıyarak başlamalıydı. Bu yüzden bir süre onların suyuna gitmeliydi. Uygun bir anı yakaladığında ise kimse onun kaçtığından şüphelenmeyecekti...


Kral Bjorn her ne kadar onu bu şekilde kolundan tutup götürmek istemesede buna mecbur kalmıştı. Genç kadına onu takip etmesini söylese de anlamamıştı. Uzun bir süre karlarda bata çıka ilerlediler.

Bjorn nihayet kararını verebilmişti. Sadık savaşçılarından biri olar Ryden ve en az onun kadar iyi bir savaşçı olan eşi Sigrid'in yanına verecekti kadını. Ryden'ın anlayışla karşılayacağını umuyordu.

Bir süre daha bu şekilde yürüdükten sonra ufak kulübeden bozma bir evin kapısına varmışlardı. Genç kadın anlamaya çalışırcasına bir eve bir de Bjorn'a bakıyordu.

Bjorn eliyle kapıyı işaret etti Asya bunun gir demek olduğunu anlamıştı ama hiç bilmediği bir eve öyle pat diye dalamazdı. Kadın tereddüt edince Bjorn onun yine anlamadığını düşündü ve kapıyı bile vurmadan içeri daldı.

İçerde iri yarı bir adam ve en az onun kadar iri bir kadın vardı. Bjorn'u görür görmez başlarıyla onu selamladılar.


Asya bu adamın gerçekten önemli biri olduğuna ikna olmuştu. Bu adama dikkat etmeliydi.

Ev sahibi olduğunu düşündüğü bu kadın çok güzeldi, vahşi bir güzellikti bu. Yüzünün bazı yerlerinde yara izleri vardı. Saçları buradaki hemen hemen herkesinki gibi beyaza dönük bir sarıydı.

Asya buraya ne kadar uyumsuz olduğunu bir kez daha anlamıştı. Onlara göre oldukça kısa -kadının omuzlarına zar zor geliyordu- ve narin yapılıydı. Teni bembeyaz ve gözleri teniyle tezat oluşturacak şekilde bal sarısıydı. Saçları kızıl ve oldukça gürdü. Bu sapsarı insanların arasında ne yazık ki çok uyumsuz görünüyordu.

Asya bunları düşünürken Bjorn da sadık savaşçısı Ryden ile hararetli bir şekilde konuşuyordu. Sigrid ise kaşlarını çatmış, kollarını sıkıca göğsünde kavuşturmuş onları dinliyordu. Yüzünde her an savaşa hazırmış gibi bir ifade vardı...

Bjorn Ryden'a olanları anlattığında Ryden ve eşi bu durumdan hoşlanmamıştı. Bir yabancıyı evlerine almalarını istiyordu. Sonuçta onu tanımıyorlardı. Eğer önemli biriyse bu ufacık kadın savaşa bile neden olabilirdi. Ama tabi ki bu talep kraldan geliyordu ve her ne kadar hoşlanmasalar da kabul etmek durumundaydılar...

Bjorn inatçı bir kraldı ona karşı çıkmak neredeyse imkansızdı. Bu yüzden kadın bir süre onlarla burada kalacaktı.


Bjorn son sözünü söylemişti ve kapıyı arkasından çarparak evi terk etti. Sigrid de Asya'nın yanına gelerek ona işaret yoluyla bir şeyler anlatmaya çalıştı.

Asya kadını takip edince bir odaya vardılar. Sigrid ona yatacağı yeri gösterdi, giyecek kıyafetler verdi ve daha sonra onu yalnız bıraktı.

Asya üzerine temiz bir şeyler giydikten sonra oldukça rahatlamıştı. Bunun üzerine biraz etrafı incelemeye koyuldu. Oda çok küçüktü ve neredeyse hiç eşya yoktu. Bir yatak ufak bir masa ve bir mum vardı. Gerçekten de çok eski bir zamanda olmalıydı. Ama buraya nasıl gelmişti..?


Bu sorunun ağırlığıyla kendini yatağa bıraktı ve uzun zamandır tutmaya çalıştığı göz yaşları sicim gibi yanaklarından süzülmeye başladı. Kendini durdurmaya çalışmadı çünkü biliyordu ki şimdi buna izin vermezse daha kötü bir patlamayla karşı karşıya kalabilirdi. Bu yüzden rahatlayana kadar ağlamaya devam etti... Ne kadar süre bu şekilde ağladığını bilmiyordu.


Odanın kapısı açılınca irkilip yatakta doğruldu. Elleriyle yüzünü çabucak sildi ve hiç bir şey olmamış gibi davranmaya çalıştı. Gelen Sigrid'di ona kendisini takip etmesini işaret etti. Birlikte salona gittiler.

İki tane masa hazırlanmıştı. Biri salonun ortasında iki kişi içindi biri de kenardaydı. Bu sofrada tek bir tabak bulunuyordu. Sigrid eşiyle birlikte ortadaki masaya oturunca Asya diğer masanın kendisi için hazırlanmış olduğunu anlamıştı.

Tabi ki onlarla aynı masada yiyemeyecekti. Tabi ki de onlarla aynı konumda olduğunu düşünecek kadar aptal değildi. Peki ama konumu neydi?


Neyse ki bunu öğrenmesi için çok fazla zaman geçmesine gerek kalmayacaktı...

VİKİNG SAVAŞÇISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin