~5

79.4K 2.9K 608
                                    

5. Bölüm:

Akşam sofrası kadın erkek ayrı yerlere kurulmuş ve yenmiş, yeni evli çift daha yüz yüze bile gelmemişti. Evin erkekleri avlu da oturarak çayın gelmesini beklerken ise Karan Ağa babasının suratına, bütün gün olduğu gibi bir kez olsun bakmadı.

"Gelin Hanım, çayları sen götüreceksin bugün."

Evin en uzun hizmetlisi, aynı zamanda Dilber hanımın yani hanım ağanın can dostu olan Zehre Mehin'in başı eğik oturduğunu görmüş ve görevlendirmişti. Dilber Hanım ise doğru olanın bu olduğunu bildiğinden ses çıkarmadı. Emindi ki, oğlu daha bu güzel kızı görmemişti. Yoksa sabah öyle bir yemin edemezdi.

"Avludalar mı?"

"Evet."

Mehin itiraz edemeyeceği için mecbur, mutfaktan tepsiyi alırken, titreyen elleri yüzünden içinden söylendi. Bu ne korku ne de heyecandı. İstediği tek şey şu an sadece uyumaktı. Çünkü o zaman hiç bir dert kalmıyordu.

Ellerinin titrediğini kimsenin görmemesini umarak avluya inerken, içinden dualar okuyarak önce Mehmet Ağa'ya ilerledi. Kafasını kısa bir an herkesin yerini tespit ettikten sonra da geri eğmişti.

İlk olarak Mehmet Ağa'ya verilen çayın ardından sesini duyarken küçük ama çok küçük bir tebessüm belirdi yüzünde.

"Sağol kızım."

Karan Ağa babasının ses tonundan az çok bunu sezerken, kızın arkası dönük şekilde boy ve şal bağlama tarzından karısı olduğunu anlamıştı. Ama çay bu sefer kendine geldiğinde kafasını kaldırıp da yüzüne bakmadı. Çünkü bir karısı olduğunu kabul etmiyordu. Hele de bunun kendi kriterlerine asla uymayan, kısa çirkin bir şey olduğunu varsayarsak.

"Masaya koy."

Kabaca olan bu davranışı, iki erkek kardeşi ve babası tarafından sövme ve dövme isteği verse de kimsenin yüreği bunu yemiyordu. Hele de Mehmet Ağa biliyordu ki, eğer oğlunun üzerine biraz daha gelse, bir daha asla onu kazanamazdı. Kendisi gibi inatçı ve zıtlaşan bir yapısı vardı. Kafasının dikine giderdi hep.

Mehin ise içinde ki kocaman bir boşluk ve kalbinin sıkışmasıyla bu hissi tanımlayamazken, eşinin dediğini yapıp tepsiden bir bardağı masaya koymuştu. Tabii bu sırada titreyen eli yüzünden ağzına kadar dolu bardaktan bir iki damla çay tabağına düşerken kocası yumruğunu sıkıp bu sefer babasına ölümcül bir bakış attı. Asla hata kabul etmiyordu. Hele de karısını korkak oluşu daha da sinirini bozmuştu.

Mehin ise buna o kadar da aldırmadı. Bu onun için büyütülecek bir şey değildi. Daha fazla burda kalmak istemediği için de hemen diğer iki çayı da beylere verip, mutfağa tepsiyi götürmüştü.

"Bir şey mi oldu, gelin hanım?"

"Hayır."

"Ama yüzünüz bembeyaz."

Mutfakta ki kızlar Mehin'in suratından bir şey olduğunu sezmiş, biri dayanamayıp sorarken, Mehin başka bir bahane bulmayı seçmişti.

"Dünden kalan bir yorgunluk sanırım. Yatarsam kendime gelirim. Rica etsem Dilber Hanım'a sen söyler misin?"

Genç kız, Mehin'in ne kadar kötü ve acınası bir durumda olduğunu düşünüp onaylarken, yeni gelinde odasına çıkmıştı.

Bu sırada Karan Ağa'nın çıldırması için o küçücük şey bile yetmişti. Karısının korkusundan dolayı bunu yaptığını düşünmüş daha da sinirlenerek hemen terasa çıkmıştı. Kabul edemiyordu hâlâ.

Son günlerde olduğu gibi, bugün de şirkette 'hayırlı olsun' diyen herkese dalası gelmişti. Hayatının en kötü günlerini yaşıyor ve her şey dar geliyordu ona.

"Ah Devin! Ah!"

İçinden bir kez daha kızdı aklından geçen kadına. Dedikodulardan sonra babasının ona neler çektirmiş olabileceğini az çok tahmin ediyor, haber alamadığı için de deli oluyordu. Oysaki şimdi onunla evli olsaydı, şimdi ki karısındansa, belki Devin'e aşık olabilirdi. Öyle ummuştu. Çünkü o kadın sevgiyi gerçekten hak ediyordu.

Karan günlerce süren kafasında ki bu tartışmalardan uzaklaşmak için Mardin'in havasını içine iyice çekerken gözlerini kapatıp kafasını boşalttı. Mehin şu an nasıl bir boşluktaysa, Karan da öyle bir çıkmazdaydı.

"Karan'ım..."

Dilber Hanım en sonunda dayanamayıp soluğu oğlunun dibinde alırken bir onay bile beklemeden oğlunun kolları altına girip beline sarılmıştı. Karan Ağa'nın ise şu hayatta en başta değer verdiği kadın annesiyken onu itemedi ve daha çok sardı.

"Bak biz söz verdik o kızın ailesine, yapma böyle. Aldığımız emanete sen böyle mi yapacaksın?"

"O sözü siz verip, o emaneti de siz beğendiniz anne. Benim bir sorumluluğum yok."

Dilber Hanım oğluyla zıtlaşmak istemiyordu. Çünkü bilirdi ki öbür türlü hep ters tepecekti. Bu yüzden suyuna gitmeye çalıştı.

"Devin olmazdı oğlum. Bunu sende biliyorsun."

"Söylesene anne ya. Neden olmayacakmış?"

"Düşman aşiretin kızını almak nerede görünmüş Karan!?"

"Ne güzel işte, biterdi bu dava."

Dilber Hanım oğlunun beynini yıkadıklarını düşünürken, bir tane suratına patlatıp kendisine mi getirsem diye geçirdi içinden. Şu son ayda aklı bir karış havadaydı ve doğru düzgün düşünemiyordu.

"Kendine gel Karan. En son onlar bizden bir can aldı. Sonrasında anlaşıldı ve bu dava bitti. Bir daha da bizden hiç kimse onlarla karşılaşmak istemez. Yoksa gördükleri yerde baban onlardan bir can alacak bilmiyor musun? Hem kızları da bir şeye benzese."

Karan annesinin sözleriyle gerilirken, saygısızlık yapmamak için kendini firenlemiş kollarını geri çekmişti. Aslında annesinin Devin'i onaylamaması için daha büyük sebeplerde biliyordu ama diyemezdi.

"Senin beğendiğini de daha ben göremiyorum onu ne yapıcaz."

Dilber Hanım oğlunun, kızın boyundan şikayetçi olduğunu anlarken bunu fazla takmadı. Gelinde hiç bir sorun yok ve boyu da yerindeydi. Sadece oğlu iri yapılı olduğu için böyle düşünüyordu.

"Belli daha kızı görmediğin."

Karan Ağa annesinin demek istediğini anlamayıp yine de göz devirirken, arkasını dönüp çalışma odasına doğru ilerlemeye başlamıştı.

"Bana bak. Aklından bile geçirme Karan. Eğer odan da o kız var diye gidip yatmayacaksan sana analık hakkımı helal etmem."

'Hele sen biraz karınla o oda da kal da, sabah ki yeminini nasıl da geri yiyorsun gör oğul' diye geçirdi içinden Dilber Hanım.

Karan ise annesinin en zayıf yönünden yakalamasıyla, içinden kime olduğu belli olmayan küfürleri savurdu ve odasına gitti.

Kapıdan girecekken, içinden uyumuş olması için dua ederken direkt girerek odada göz gezdirdi. Tahmin ettiği gibi, Mehin dün ki gibi iki büklüm koltukta yatmış, üstünde ki örtüye de sıkıca sarılmıştı. Ama Karan'ın içi rahat etmemişti böyle de. Odanın ortasında koca bir yatak varken, suçsuz bir kızın orda iki büklüm yatması rahatsız ediyordu onu.

Hoş iki büklüm de değil, baya sığıyordu da oraya. Ama yine de bu Karan Ağa'nın içine sinmedi. Kızın yüzüne bakmak isterken buna da hazır hissetmemişti.

Yatak ve koltuk arasında gidip gelen bakışında kızı uyandırmak veya taşımayı düşünse de, bunu yapmamayı seçip, banyoya girdi. O kıza yakınlaşmayı kesinlikle istemiyordu.

•••

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum ♡

MEHİN | ᏖÖᏒᏋ Where stories live. Discover now