28. Bölüm

8.4K 803 770
                                    

Arel ile birlikte karşımızda dizilmiş veliaht çocuklarına bakıyorduk...

Bak bak! bizim Alya hanım da buradaymış. Birde imalı imalı bana bakıp sırıtıyor...
Tanrı bilir aklından neler geçirdi. Neyse onunda sorgusunu alırım bir ara...

İlk olarak Arel söze başladı!

"Evet! sizinle aynı zamanda akademiye başladık. Hatta aynı sınıfta ders işliyoruz, ama dövüş dersinde sizin eğitmeniniz biziz! Saygısızlık yapana kesinlikle affım yok!
Hele böyle bir şeyin dokundurmasını bile fark edeyim, o zaman karşınızda daha önce görmediğiniz bir Arel görürsünüz. Bilenler bilir, tersim pistir! Gördüğünüz gibi iki kişiyiz. Ben neysem Nora o, Nora neyse ben oyum. Hangimiz olursa olsun fark etmez! Şimdi! anlaşılmayan birşey?"

Bak sen şu Arel'e!!
Lan kim der ki az önce bana sırıtarak sataşan çocuk, şu anda yanımda duran korkunç Arel!

Hepsi anlamış gibi duruyordu. Tabi kızlar da aşık olmuş gibi. Aptallar! Alt tarafı tehtit etti. Ne yani! Bunu dedem de yapar!

Lan dedem dedim de, şimdi Gob dedemin, Arel'e kafa tuttuğunu bir düşündüm ki az daha kahkaha atıyordum. Ay zor yırttık İlk günden.

Baktım Arel bana bakıyor! Ehh! çocuk sende konuş bir şeyler diyor yani.

"Duyduğunuz gibi Arel durumu kısaca özetledi. Zamanla öğrenirsiniz zaten, bana karşı ne yapıp ne yapmamanız gerektiğini! Öğrenmek istemeyenler olur muhtemelen. Çünkü her sınıfta bir aptal vardır. Ve emin olun şu an bahsettiğim aptallık, zeka seviyesinin geride olmasından kaynaklı olan değil. Zamanı geldiğinde onu da öğrenirsiniz."

Arel bana ne yapmaya çalışıyorsun bakışı atıyordu. Ehh! anlamazca bakması bunu anlatıyor herhalde ne bileyim? Bende ona güven verici bir göz kırpış bahşettim. Ne! Kıymetini bilsin canım, herkese nasip olmaz o göz kırpış'ım!!!

Sonra ise sözlerime devam ettim...

"Bana aranızdan birisi lazım şimdi. Hem kendine güvenen! Hemde cesaretli birisi."

Neredeyse sınıfta el kaldırmayan kişi kalmadı. Hımm, ama durun! bir tane varmış ya!

Kumral ve mavi gözlü, oldukça yakışıklı bir çocuk var el kaldırmayan. Acaba neden?
zeki olduğu için mi? Yoksa aptal olduğu için mi?

"Sen! mavi gözlü çocuk, ismin neydi? Herhalde sana mavi göz diye hitap etmemi istemezsin.."

"Elvis! Adım Elvis."

"Hımm demek Elvis! Peki Elvis, neden elini kaldırmadın? Özgüven sahibi mi değilsin? Yoksa cesaretin mi yeterli değil? Hangisi?"

"Hiçbiri! Neden ne olduğunu bilmediğim bir şeyin içine gireyim ki. Evet bu özgüven ya da büyük bir cesaret göstergesi gibi görünebilir. Ama sonunu kimse bilemez. Ne isteyeceğinizi de kimsenin bilmeden atladığı gibi. Eğer aptal bir gurur yüzünden kendimi küçük düşürmek varsa işin sonunda, ya da sonradan pişman olmaktansa, ben korkak olmayı tercih ederim."

İşte aradığım şey buydu. Zeki bir yardımcı...
Ama birde aramadığım şeyi göstermek gerekirdi...

"Tamam sen kenarı çekil ve korkaklığın tadını çıkar. Benim işim cesurlarla"

Bunu dememle çocuk tek kelime etmeden kenarda, aynı Arel gibi kollarını önünde birleştirerek bizi izlemeye başladı...

Şu bizim diğer cesur arkadaşlar ise, söylediğim kelimeler ile büyük bir özgüven patlaması yaşamakla meşgullerdi.

Karanlıklar Tanrıçası" Hades Kızı Nora"Where stories live. Discover now