Sıkıştığı anlarda konuşmama gibi bir huyu vardı galiba çünkü şu anda da konuşmuyor sadece koyu bakışlarını gözlerime dikmiş bakıyordu. Ama ikidir susması canımı iyice sıkmıştı, bu sefer konuşmak zorundaydı. Hem istediği gibi hareket edecek hem de sorgu sual olduğunda da kaçacaktı, hayır bu sefer izin vermeyecektim.
" Korhan beni anlıyorsun değil mi?"
" Evet" dedi kabaca. Sesi buz gibi ve hadi sıkıysa hesap sor der gibiydi. Duruşu bakışı değişmiş sanki daha bir heybetli daha derin derin bakar olmuştu. Birden onun bana kızmasından hoşlanmadığımı anladım. Bana kızmasın ve hep derin derin baksın istedim. Aramız açılacak diye içim acımıştı resmen. Zaten bu yüzden yaptığı yanlışları bile görmemezliğe geliyordum.
Bu sefer de "Peki, öyle olsun bakalım" dedim ve arabadaki yerime geçtim. Aydın ve Elif kestane şerefine geceye kadar birlikte takılmayı teklif ettiler. Ben onların yalnız kalması adına siz birlikte takılın desem de Elif köy yerinde bunun hoş olmayacağını ama yanında ben olursam rahatça orada oturabileceğimizi söyledi. Onlar için kabul ettim ama içimin bir yanı Korhan'la geçireceğim zamanın fazlalığı için şimdiden memnun olmuştu. Eve vardığımızda Filiz yenge ile beraber sohbet ederek bir saat kadar oturduk. Elif gitme fikrimizi söylediğinde Filiz yenge ilk başta beraber vakit geçirelim dese de sonra bize kıyamadı ve hadi gidin de gençliğinizin tadını çıkarın dedi. Köy yeri akşam karanlık olduğundan ikimiz de ellerimize fenerler alarak çıktık yola hem birbirimizi korkutuyor hem de bu hallerimize gülüyorduk. Birkaç kere Elif ile konuşmak dilimin ucuna kadar geldiyse de son anda içimden bir ses duymaman daha hayırlı diyor bunun üzerine de susuyordum. Aydın bizi kapıda karşılamıştı. İçeriye geçtiğimizde Betül teyzeler de hazırlanmış çıkıyorlardı. Ayaküstü biraz sohbet ettik kendisiyle ama Tuğba ile aramda gözle görünmese de etrafımdakilerin bile hissedeceği bir gerginlik, mesafe vardı. Hal böyle olunca bozulduğumu belli etmemeye çalıştım. Onlar gittiğinde etrafa bakınmış ama Korhan'ı görememiştim, utandığım için Aydın'a da soramıyordum. Aydın bizim için kestaneleri hazırlayıp kuzine denen, odunla yanan fırında pişirmeye başladı. Filmi de seçmiş ama hangi filmi izleyeceğiz diye sorduğumuzda da ısrarla söylemiyordu. Elif ile Aydın'ın birbirlerine takılmalarını keyifle izliyordum. Birbirlerine aşkla bakıyorlar ve bu onları daha da güzel gösteriyordu. Aydın söylemekten kaçınsa da ailesini özellikle yolladığını anlamıştık. Elif her ne kadar ayıp oldu dese de gözleri öyle düşünmediğini gösteriyordu. Kestaneler olmuştu. Sohbet ve çay eşliğinde yemiştik ama ben bir avuç kadarını kabuklarından ayırıp bir kâseye koymuştum Korhan için. Bunu neden yaptığımı kendime sorduğumdaysa aldığım cevap nefes borumu sıktı sanki ve sessizce derin derin nefesler almaya başladım. Ben bu kadar derin duygulara çok acemiydim. Aydın filmi başlatmıştı ve ciddi anlamda bir korku filmi izliyorduk. Korhan'ın gelmesinden umudumu kesmiştim artık biz geleli bir saati geçmişti ve o hala yoktu. Elif ve Aydın sarmaş dolaş oturmuş filmin tadını çıkarıyorlardı. Lavaboya gitme bahanesi ile yerimden kalktım ve ayıkladığım kestaneleri de alıp sessizce Korhan'ın kapısının önüne gittim. Yavaşça kapıyı açtım ve içeriye süzülüp kapıyı arkamdan kapattım. Oda zifiri karanlıktı. El yordamı ve hatırladığım kadarıyla masayı bulup kestaneleri de bırakıp çıkacaktım. Masayı bulduğumda elimdeki kâseyi üzerine bırakırken dirseğimden tutulup çekilmemle ben sert bir bedene çarptım, kestanelerse masanın üzerine saçıldı. Korkudan ve buna ek olarak çarptığım bedenin Korhan olmasından dolayı kalbim deli gibi çarpmaya başlamıştı. Kendimi geri çekmeye çalışıp onun tutuşunun izin verdiği ölçüde kendimi geriye çektim. Oda karanlıktı ama şimdi anlıyordum ki onun varlığını hissetmemek mümkün değildi. Ayrıca hala bu şekilde kolumu tutması laf cambazı olan beni bile iki lafı bir araya getiremeyecek bir hale getiriyordu.
YOU ARE READING
ŞANS
General Fiction" Ne oldu neden öyle bakıyorsun?" " Bekliyorum" " Neyi?" " Sana aşık olmayı, demiştin ya yedikten sonra dikkat et aşık olma diye" Dudaklarımı büzerek baktım " Şimdiye olman lazımdı ne yapalım kısmet değilmiş" ... " Az evvel sana elim bile değmemişke...