Bölüm 34

46.6K 2.6K 131
                                    



Düşündükçe kararımdan caymaya başlıyordum. Yatak odama ayaklarımı sürüyerek gittim, bavul hazırlayacaktım güya kendime ama dolabın kapısını açıp bakmaktan başka yaptığım bir şey yoktu. Çalan telefonuma baktığımda arayan Hatice'yi reddetmek istemedim. İsteksizce cevapladım

" Efendim Hatice"

" Fulya az evvel Berke ile konuştum ve çok mutlu oldum. Git güzelim git ve elinden geleni yap. Sen bana anlatılan gibi bir kızsan eğer asla yılmazsın, sen eğer bana anlatılan gibi bir kızsan aşkına sahip çıkarsın. Fulya idolümsün inan ki kendime birçok şeyde seni örnek alacağım. Aşk olmazsa bu dünyanın anlamı kalmaz, aşkına sahip çık. Her daim dualarımla arkandayım"

" Hatice korkmaya başlıyorum"

" Sakın, sakın ben bunu duymamış olayım, çabuk kendine gel ve git artık"

Kapattığım telefona gülümseyerek baktım. Dolabın kapağını kapattım ve sadece küçük çantama gerekli şeyleri koyarak çıktım evden. Dolaptaki ince giysilerin bana bir faydası olmayacaktı, oradan yeni ve kalın kıyafetler alacaktım kendime. Eskiden yaşayan güçlü Fulya hiç üşümezdi ama şimdiki ben çok üşüyordu, şimdiki ben korkuyordu da ama yapacaktım. Korhan için her şeyi yapardım. Kapıyı arkamdan çektim ve dönüp bakmadım bile...

Hava alanında fazla beklemeden uçağa bindim. Aklımda yapacağım işlerimi sıralarken kolum karıncalanmaya başlamıştı yine, biliyordum fazla düşünmek beni yoruyor ve yıpratıyordu. Sakin bir şekilde yayıldım koltuğuma ve gözlerimi kapattım. Gözlerimi açtığımda içgüdüsel olarak Türkiye'de olduğumuzu tahmin ettim. Daha inmemiştik ama camdan baktığımda Kara denizin gümüş bir çarşaf misali serildiğini görmüştüm. İçim kıpır kıpır olmuştu heyecandan, kalbim çılgınca atmaya başlamıştı. Onun burada olmadığını bildiğim halde sevincim doruklardaydı. Ben her şeye burada başlamıştım. Burada onu ilk defa görmüş, ilk defa aynı arabaya binmiştim. İlk defa kalbim durmuş ve yine kara denizin puslu havasında onu solumuştum. Kara deniz demek Korhan demekti.

Uçaktan indiğimde valizim olmadığı için doğrudan araç kiralama bölümüne gittim. Daha kapısından girerken nefesim titremeye başlamıştı. Derin bir nefes alarak girdim içeriye bankodaki insanlar yine aynı insanlardı. Sıranın bana gelmesini bekledim birkaç dakika ve sıra bana geldiğinde yaklaşıp orta yaşlı, saçları olmayan kahverengi gözlü adamla göz göze geldim. İlk bakışta ilgisizdi ama sonra bana daha dikkatli bakmaya başladı.

" Aman Allahım, sen o kızsın, sen, sen o korkunç kazayı yapan kızsın!"

Hayretle bana bakıyor, sürekli olarak aynı şeyleri tekrarlıyordu. Gözlerini gözlerime kenetlemişti, zoraki ve yalancı bir tebessümle bakmaya devam ederken konuştum

" Evet, o benim"

" Ahh inanın ben bile kazayı duyunca çok üzülüp dua ettim size yaşamanız için, şimdi sizi böyle sağ salim görmek beni de çok mutlu etti"

Bu sefer içten bir gülümseme sundum

" Teşekkür ederim"

Arka tarafa seslenerek yardımcı olan bayandan iki çay istedi, bana döndüğünde

" Çay içmeden bırakmam sizi, hepimizin yüreği ağzına geldi. Müdürümüz hastane de sizi ziyarete geldiğinde Korhan Çağatay'ın ortalığı nasıl kasıp kavurduğunu anlatmıştı"

Ben şaşkınca ve bir o kadar da sessizce bakarken açıklama gereği duydu

" Yanlış anlamayın politika gereği araç zaten sigortalıydı ama biz de de sorun çıkabilir, lastik bakımları ya da fren diskleri kontrol etmeden vermiş olabilirdik. Korhan bey ekspertiz incelemesi talebinde bulunduğunda bütün ayrıntılarıyla kazanın nasıl geliştiğini öğrendik. İnanın kardeşim olsanız ancak bu kadar üzülürdüm. O uçurumdan sağ salim kurtuldunuz ya rabbim size ikinci şansı sunmuş"

ŞANS Where stories live. Discover now