My Hero: Giriş Bölümü |Düzenlendi|

6.3K 389 89
                                    

► Damon ►

Stefan yanımda insanlardan beslenmem hakkında dırdır ediyordu. Peki, onu takan kimdi? Kesinlikle ben değil. O sevimli tavşancıkları yediğinde sanki katil olmuyordu. Ha insan yemişsin, ha tavşan yemişsin ne fark ederdi ki? Her türlü birer katildik.

Stefan yanımda dırdırına devam ederken birden burnuma kan kokusu geldi. Yolumu kokunun geldiği yöne çevirmemden olsa gerek, Stefan ne yaptığımı anladı. "Damon, muhtemelen kaza yapmışlar. İnsanlara yardım etmek yerine beslenmek için gidiyorsan hemen dur!" diye bağırdı. Stefan'ın her zaman, insanların iyiliğini düşünmesi, beni fazlasıyla delirtiyordu.

Bıkkınlıkla, "Acıktım Stefan. Kuruyup gitmemi mi istiyorsun?" dediğimde, Stefan şaşkınlıkla "Acıktın mı? Daha yeni masum bir insandan beslendin," dedi.

"Tekrar acıkmış olamaz mıyım? Ben neden sana hesap veriyorum ki?" dedim onu takmadan ilerleyerek. Ona her zaman açıklama yapmaktan nefret ediyordum... Aslında doğruyu söylemek gerekirse Stefan'ın tüm bu sinir bozucu huylarından da nefret ediyordum. Sanki o benim abimmiş gibi davranıyordu. Hâlbuki abi olan BENDİM! O sadece sorumluluk sahibi küçük kardeşimdi.

"Ne yaparsan yap, bir şey demiyorum. Evde görüşürüz," dedi ve sonunda gitti. Sanki o bir şey söylese bile kafaya koyduğum şeyi yapmaktan vazgeçecektim. Onun bu davranışları beni hiçte alakadar etmiyordu.

Bende beslenmek için kokuyu takip etmeye başladım. Kokuya ulaşınca ters dönmüş bir araba buldum. Kalp atışlarını dinledim ama sadece zayıf atan bir kalp atışı duydum. Of Stef! Senin yüzünden tüm ziyafeti kaçırdım. Neyse ki biri hala yaşıyor da tüm ziyafeti tamamen kaçırmamıştım. Arabaya biraz daha yanaştım.

Direksiyonda bir adam ve yanında da bir kadın vardı. Onlar ölenlerdi. Duyduğum kalp atışı arkadan geliyordu. Bu yüzden arka koltuğa yaklaştım ve gördüğüm şey küçük bir kız çocuğuydu. Küçük kız, arkadaki çocuk koltuğunda oturuyordu. Henüz 4-5 yaşlarında olmalıydı.

Kesik kesik nefes alıyordu. İçimdeki ses, onu kurtarmam için adeta bağırıyordu. İçimdeki sese yenik düşünce, uzandım ve yamulmuş olan kapıyı yerinden çıkardım. Koltuktaki kemerleri adeta parçaladım ve küçük kızı kollarıma aldım.

Derin bir nefes aldım. Hala onu kurtarıp kurtarmamak konusunda kararsızdım. Zavallı küçük kız ailesini kaybetmişti. Eğer onu kurtarırsam ona bakacak birileri var mıydı? Teyzesi, amcası, ya da büyük anne ve büyük babası? Diyelim ki yoktu; O zaman ona kim bakacaktı? Ya da her şeyi bir kenara bırakırsak, içime ne zaman Stef kaçmıştı?

İçimdeki Stefan, onu kurtarmam için adeta yalvarırken, ona kanımı içirdim. Yavaş yavaş küçük kızın nefesi düzelmeye başlamıştı. Zorlukla gözlerini araladığında erimiş çikolata rengi gözleriyle karşılaştım. Saçlarını okşadım ve "Korkma sana zarar vermem," dedim. Anında minicik kollarını boynuma doladı. İşte o an kendime bir söz verdim ne olursa olsun onu bırakmayacaktım.

Benden ayrılınca yüzüme baktı ve gülümsedi. İşte o an anladım o gülümsemeyi orada tuta bilmek için her şeyi yapabilirdim. Adını bile bilmediğim bu küçük kız bana tuhaf bir şeyler hissettirmişti. Adını bile bilmediğim küçük kız, gözlerini gözlerime dikti. Erimiş çikolataya karşı okyanus. Gördüğüm en güzel kız çocuğuydu. Kahverengi uzun saçları, pembe dudakları, minik burnu ve o muhteşem gözleriyle melekleri andırıyordu sanki. Ben ona hayran hayran bakarken, o masumca gözlerini kırpıştırdı. Arkamızda klan arabaya biraz baktıktan sonra bakışları tekrar beni buldu. Ardından da "Şeyyy... Senin adın ne?" diye sordu. Çok tatlı konuşuyordu. Normalde çocuklardan nefret ederdim. Onlar benim için, iğrenç sesli küçük yaratıklardı ama bu kız... Bu gerçekten çok tatlıydı.

"Damon," diye cevap verdim. Bu kızdan sonra bende çocuk yapmak istedim. Tabi eğer vampirlerin çocuğu olabilseydi... Bu işte bir tuhaflık vardı. Arabadakiler onun yakını olmalıydı ve muhtemelen öldüklerini anlamıştı ama hiçbir şey yapmadı. Yani eğer arabadakiler anne ve babası olsaydı şimdiye kadar yaygarayı koparmış olması gerekmez miydi? Neden bu kadar sakin davranıyordu? Şuan için bunları bir kenara bırakıp sadece bana bakan minik kız odaklanmaya karar verdim. Sonra aklıma geldi; O benim adımı öğrenmişti ama ben hala onunkini bilmiyordum.

"Senin adın ne bakalım prenses?" diye sordum en sevimli sesimle. Ona prenses dediğimi duyunca gözleri parladı ve "Elena," dedi. Erimiş çikolata gözleri adeta parlamıştı.

İsmini duyunca şaşırdım. Elena şeytanın isimlerinden biridir. Melek gibi bir kıza bu ismi kim verebilirdi ki? Ama hoşuma gitmişti benim gibi bir adamın yanına bu isimdeki bir kadın bir kadın yakışırdı. Kadın mı? Küçücük çocuk! Sübyancı mısın Damon? İçimden kendime söverken bir yandan Elena'yı kucağımdan indirdim. O an nasıl oldu bilmiyorum ama ona elimi uzatıp "Hadi gidelim," dedim. Bunu neden yaptım? Ne düşünüyordum? Hiç bir fikrim yok ama ben içimdeki Stefan'ı suçlamayı tercih ediyorum. Elena bir bana, bir elime bakıp sordu"Nereye?" Gülümsedim ve cevap verdim "Yeni hayatımıza," Hiç tereddüt etmeden elimi tuttu.

My HeroWhere stories live. Discover now